MERSİN - Nükleerin canlı yaşamı için büyük risk taşıdığını belirten NKP üyesi ve Mersin Tabip Odası eski Başkanı Dr. Ful Uğurhan, santralin inşaat izninin törenden önceki gün çıktığını söyledi. Uğurhan, nükleerle birlikte sakat çocuk doğum oranında artış olacağını söyledi.
Akkuyu Nükleer Santrali'nin temellerinin tüm tepkilere rağmen atıldığını söyleyen Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP) üyesi ve Mersin Tabip Odası eski Başkanı Dr. Ful Uğurhan, santralin doğa ve doğada yaşayan canlı yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri olacağını belirtti.
Santralin inşaat izninin temeli atılmadan bir gün önceden verildiğini kaydeden Uğurhan, Rusya Devlet Başkanı Putin'in Türkiye’ye geleceği kesinleştikten sonra inşaata onay verildiğini ve ertesi günde sanal bir temel atma töreni düzenlendiğini söyledi. Santralin yapımına karşı mücadele ettiklerini söyleyen Uğurhan, santralin çevreye radyasyon yayacağını ve kaza olması durumunda bu riskin daha da artacağını belirterek, "Atıklarının milyon yıllarca yeryüzünden yok olmayacağını bildiğimizden kaynaklı istemiyoruz. Çünkü bunlar çok yüksek risk barındıran tesislerdir. Başka tesislerde de kazalar olabiliyor. Ancak onların etkileri yüz yıllar ya da milyon yıllar boyunca sürmüyor. Sadece yaşanılan dönem buyunca çevreye zarar veriyor. Bundan kaynaklı nükleer santralde ısrar etmenin akılcı bir şey olmadığını düşünüyoruz" dedi.
‘NÜKLEER LOBİ BUNDAN KAZANÇ SAĞLIYOR’
Santralde kazalar olmasa da normal koşullar altında bile atmosfere salınan radyasyonun özellikle çocukluk çağı kanserlerine ve yine kan kanserine yol açtığını gösteren araştırmalar olduğunu belirten Ugurhan, bu kapsamda Almanya'nın nükleer santrallerden vazgeçme kararı aldığını hatırlatarak, “Ellerindeki santrallerinin ömrü bittikten sonra enerji elde etmek için başka enerji üretme yollarını, özellikle yenilenebilir enerji dediğimiz güneş ve rüzgâr enerjisi gibi enerji elde etme yoluna gitmektedir. Artık nükleer devri kapanmıştır. Ancak bu sektöründe bir lobisi var, nükleer lobi buradan kazanç elde etmek istiyor. Batı ülkeleri bunun idrakine varıp bundan uzaklaştıkça, özellikle ekonomi ve demokrasisi gelişmemiş ülkelere bu nükleerleri pazarlamaya çalışmaktalar" diye ifade etti.
NÜKLEER SANTRAL SİYASİ VE ASKERİ AMAÇ MI TAŞIYOR?
Daha az elektrik üreterek daha çok iş yapabilme imkânının olduğu bir teknoloji dünyasındayken hala nükleer santralin üzerinde bu kadar durulmasının siyasi ve askeri amaç taşıdığına dikkat çeken Uğurhan, "Çünkü nükleer santraller, nükleer silahların yapılması için gerekli olan plütonyumun da yapıldığı yerlerdir. Görünen enerji çeşitliğini sağlamak, aslında altında böyle bir nedende yatıyor olabilir" dedi.
Santralin atıklarının çok ciddi tehlike oluşturduğunu belirten Uğurhan, 1950'lerden bu yana 400 reaktörün yapıldığını ve atıklara ilişkin ciddi riskler çıktığını belirterek, "Bizim en büyük endişelerimizden birisi de Akkuyu’nun bir atık deposu olarak da kullanılabilme riskidir; çünkü orası kimsenin denetleyemediği bir alandır. Kendi topraklarımızda başka ülkeye santral yaptırıyoruz. Toprağımızı onlara vermiş durumdayız. Oraya başka yerlerden atık gelmeyeceğini bilmediğimiz gibi, oradaki atığın ne kadar sürede orada kalacağı konusunda da denetleme olanağımızın olmadığını düşünüyorum" diye belirtti.
Nükleerin etkilerini Çernobil ve Fukuşima'dan bildiklerini söyleyen Uğurhan, benzer bir durumun Akkuyu'da yaşanması halinde Antalya'ya kadar büyük bir alanın etkileneceğini söyledi.
‘BUNU BİZE RAĞMEN YAPMAYIN’
Uğurhan, santralin doğa ve doğadaki canlılara olumsuz etkilerini şöyle sıraladı: “Öncelikle soğutma suyunu denizden alacak. Zaten yazın 30 derecelere varan bir su sıcaklığı var. O su kızgın santrali soğuttuktan sonra tekrar verilecek ve su daha da ısınacak. Bir çekilme sonucunda birçok balık larvası burada haşlanacak. Ayrıca suya radyasyon karışacak ve bu su denizde buharlaşacaktır. Yağmur olup toprağa dökülecektir. Çimenler otlar radyasyonlaşacaktır. Bu şekilde insan dahil tüm canlıları olumsuz etkileyerek bu döngü devam edecektir. Radyasyonun insan bedeni üzerinde yarattığı etkiler ise, birincisi bedensel, ikincisi genetik, üçüncüsü ise psikolojik etkileri olacaktır. Radyo aktif element bedene girdiği zaman kendine daha yatkın bulduğu bir dokuya yerleşir. Örneğin radyo aktif iyot halk tarafından guatr diye bilinen tiroit bezine yerleştiği zaman burada hücrede hasara neden olup tiroit kanserine yol açabiliyor. Kemiklere ve kan hücrelerine zarar veriyor. Kan kanserine yol açabiliyor. Bunlar sadece kanser düzeyindeki etkileri, ayrıca suyun buharlaşması döngüsü sırasında asit yağmurlarının oluşması, tarım alanları üzerinde çok büyük bir etkisi oluyor."
Radyasyonun nükleere zarar verdiğine dikkat çeken Uğurhan, "Bu döl hücreleri hasar alınca da, kuşaklar boyunca sakat çocuk doğurma riski ile karşı karşıya kalınabilinir. Son iki yüzyılda kapitalizmin dönüştürdüğü yaşam şekline bakarak da bunun böyle gitmeyeceği, gelecek nesillere bir şey kalmayacağı ve bu gidişle dünyanın sonunu getirebilecek bir süreçte olduğumuz ortadadır" diye ifade etti.
MA / Hacı Yusuf Topaloğlu