HABER MERKEZİ – 28 Nisan Sur ve Hasankeyf Küresel Eylem Günü nedeniyle Batman, Diyarbakır, Van ve Urfa’nın da aralarında bulunduğu bir çok kentte yapılan eş zamanlı eylemlerde, “Surdayız, Hasankeyf’teyiz, Dicle’deyiz, gitmiyoruz, gitmeyeceğiz” denilerek, Ilısu Barajı ile Sur’daki yıkımın durdurulması istendi.
28 Nisan Sur ve Hasankeyf Küresel Eylem Günü kapsamında birçok kentte eş zamanlı eylemler yapıldı. Batman'ın Hasankeyf ilçesinde Seyir Tepesi'nde bir araya gelen çok sayıda kişi, tarihi kentin Ilısu Barajı altında bırakılacak olmasını protesto etti. Hasankeyf Yaşatma Girişimi öncülüğünde düzenlenen eyleme Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Mehmet Ali Aslan ve Ayşe Acar Başaran, Eğitim Sen, Petrol-İş, Genel-İş, SES yöneticileri de destek verdi. Hasankeyf Yaşatma Girişimi pankartının açıldığı eylemde milletvekilleri kısa birer konuşma gerçekleştirirken, 10 ilde eş zamanlı eylemlerde hazırlanan basın metni okundu.
BAŞARAN: BU TARİH BİZİM TARİHİMİZDİR
İlk sözü alan HDP Milletvekili Ayşe Acar Başaran, Hasankeyf’in yok olmaması için mücadelenin devam ettiğini vurguladı. 12 bin yıllık tarihin, ömrü 50 yıl olan bir baraj için yok edilmesine izin verilmeyeceğini söyleyen Başaran, "12 bin yıllık tarihin üstüne beton döküyorlar, dere yatağının yönü değiştiriliyor. Her yerde baraj yapılabilir ama her yerde Hasankeyf inşa edilemez. Şuan yeni Hasankeyf dedikleri yer bir ucubeden ibarettir. İktidara sesleniyoruz, bu tarih bizim tarihimizdir. Buradayız Hasankeyf'i de sahiplenmeye devam edeceğiz" dedi.
ASLAN: TARİHİ UCUBEYE ÇEVİRİYORLAR
HDP’li Mehmet Ali Aslan ise şunları söyledi: “Bir sosyal medya fenomeninin söylediği gibi ‘görüyorsunuz, anlatmaya gerek yok.’ Bir tarihi, ucubeye çeviriyorlar. Sudan'da bir ada var Cumhurbaşkanı Erdoğan bu adayı istedi. Burada UNESCO'nun 10 kriterinden 9’una sahip Hasankeyf duruyor. Siz Afrika'da bir ada alıp tarihe sahip çıktığınızı söylersiniz ama burada Hasankeyf'i yıkıyorsunuz. İçeride imha dışarıda imarı kabul etmiyoruz. Hasankeyf'e sahip çıkmaya devan edeceğiz.”
'TELAFİSİ MÜMKÜN OLMAYAN YIKIMLARA MARUZ KALDI'
28 Nisan Sur ve Hasankeyf Küresel Eylem Günü'nde 20’yi aşkın ülkede eş zamanlı eylem ve etkinlikler yapıldığını hatırlatan Hasankeyf Yaşatma Girişimi Sözcüsü Rıdvan Ayhan ise, "Biz de Dicle Nehri ve Hasankeyf için buradayız. Sur ve Hasankeyf asırlardır yaşamın olduğu, özellikle 12 bin yıllık tarihe sahip Hasankeyf yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Dicle Nehri'nin iki kenarında bulunan bu iki kültürel ve doğal miras alanı dar bir çevrenin ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna son yıllarda telafisi mümkün olmayan çok boyutlu yıkımlara maruz kaldı. Rant ve savaş politikalarına malzeme haline getirilmek istenen bu ortak miras alanlarımız için yapabileceğimiz çok şey var" dedi.
Hasankeyf'in 12 bin yıllık bir tarihi geçmişe sahip olduğunu yineleyerek sözlerini sürdüren Ayhan, "6 bin mağarası ile 20'den fazla doğu ve batılı uygarlık ve kültürün iziyle, bin yıllardır var olan çok kültürlü yapısıyla, Dicle Nehri ve doğasıyla Hasankeyf benzeri olmayan üstün bir mekandır! 12 bin yıl boyunca sürekli bir yaşamın olduğu başka bir yer yoktur. Dünyaca bilinen Truva, Efes ve Kapadokya'dan birçok konuda daha değerli olan Hasankeyf, UNESCO'nun 10 kriterinden 9’unu yerine getirmesine rağmen ne Türkiye Hükümeti'nin ne de UNESCO'nun Dünya Miras Listesi'ne alınması yönünde bir girişimi olmamıştır" diyerek eleştiride bulundu.
'GEREKLİ MİDİR?'
Ilısu Barajı'nın 21 yıldır Türkiye'nin gündeminde olduğunu anlatan Ayhan, Dicle Nehri'nin de baraj ile yok olmasının yanı sıra yukarı Mezopotamya'da araştırmalara konu olmayan yüzlerce höyük ve antik yerlerin de kültürel kıyımdan geçirileceğinin hedeflendiğindi kaydetti. Hasankeyf'te bir kaç tarihi eserin taşınarak göz boyandığına vurgu yapan Ayhan, "Ilısu Barajı aynı zamanda doğal bir felakettir. 80 bin insanın yerleşim alanı yok oluyor. Ilısu Barajı’ndan sadece Türkiye Hükümeti, uluslararası şirketler ve sadece büyük toprak sahipleri kazanç sağlayacaktır. Yerel halk ise ellerinden alınan geçim kaynakları ve toprakları ile büyük bir yoksulluğa itilmiş olacaktır" dedi.
Basra Körfezine kadar uzanan Dicle Nehri'nin kalbine darbe vurulacağını söyleyen Ayhan, "21 yıllık ısrarlarımıza rağmen bu yanlışta ısrar ediliyor. Bu barajın dünyanın en tartışılır barajlarından biri olacağı kesindir. Proje tamamlansa bile biz mücadelemize devam edeceğiz. Hasankeyf ve Dicle yaşam ve onurdur. 60-70 yıllık ömrü olan bir baraj için böylesi bir doğa katliamı gerekli midir?" diye sordu.
Talepler ise şöyle sıralandı: “Hasankeyf'te yıkım ve taşınma dursun, halk göç ettirilmesin. Coğrafyamızın son büyük nehri Dicle Nehri korunsun. Son büyük doğal nehrimiz Dicle'nin suları aksın. Dicle'nin sularını kirletmeyin kepçelerinizi Dicle'den çekin. Sur'da yasaklar kalksın, Sur yaşasın, Surlular evlerine dönsün.”
DİYARBAKIR
Diyarbakır’da siyasi parti, sendika, oda ve STÖ’ler 28 Nisan Sur ve Hasankeyf için Küresel Eylem Günü kapsamında Sur’da bir araya geldi. 20 farklı ülkede yapılacak eylemlerin Diyarbakır ayağında Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Feleknas Uca, Sibel Yiğitalp, Ali Atalay, Garo Paylan, İmam Taşçıer, Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Barış Akademisyenleri, sanatçı, yazar, sendika ve oda temsilcilerinin olduğu kalabalık grup Ulu Cami önünde bir araya geldi. Polisin, açık alanda açıklama yapılmasına izin vermeyeceklerini söylemesi üzerine milletvekilleri kısa bir tartışma yaşadı.
TANRIKULU: MÜCADELE EDECEĞİZ
Tartışmanın ardından konuşan CHP’li Sezgin Tanrıkulu, tarihe meydan okuyan ve yıkım yapanların sonunun ne olduğunu bildiklerini söyleyerek, tüm baskılara rağmen tarihe sahip çıkacaklarını vurguladı. Tanrıkulu, “Tarihi bir meydanda, Ulu Caminin önündeyiz. 20 ayrı ülkede duyarlılık çağrısı yapılacak. Hem tarihi Sur için hem de Batman Hasankeyf için. Biz tarihe meydan okuyan ve yıkım yapanların sonunun ne olduğunu biliyoruz. Ne baskı olursa olsun sahip çıkacağız. Bize bu şekilde teslim edildi bizlerde ileriye daha iyi bir şekilde bırakmak için mücadele edeceğiz” dedi.
Yoğun polis önlemine dikkat çeken Tanrıkulu, “Burada barışçıl bir çağrı yapmak için bir araya geldik. Ancak vatandaşlardan çok polisler var. İşte gördüğünüz gibi bu şartlarda seçime gidiyoruz” dedi.
YİĞİTALP: HİÇ BİR DÖNEM BÖYLE YIKIM GÖRMEDİ
Ardından konuşan HDP’li Sibel Yiğitalp ise Sur’un 40 medeniyet gördüğü, ancak hiçbir dönem böyle bir yıkım görmediğini dile getirerek, “Buraların ranta peşkeş çekildiğini çok iyi biliyoruz. Hiç bir zaman hiç bir vakit bu kadar yıkım yaşanmadı. Bu tarih en az 40 medeniyet gördü ama hiç biri bu kadar yakıp yıkıp yok etmedi. Şu an 20 ülkede duyarlılık çağrısı yapılıyor. Ama burada sözümüzü söyleme noktasında zorluk çekiyoruz. Hak olan ve haklı olan her zaman kazanmıştır. Asla kazanamayacaksınız bu halk haklıdır çünkü” ifadelerini kullandı.
Yapılan açıklamaların ardında grup Dengbêj Evi’ne geçti. Yurttaşların da katıldığı toplantıda konuşan Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi Eşbaşkanı Şerefhan Aydın, uzun süredir Sur’daki yıkıma karşı mücadele ettiklerini, ancak yıkımı durduramadıklarını ifade etti. Ardından Mezopotamya Ekoloji Hareketi, Sur’un Yıkımına Hayır Platformu, Sur’la Dayanışma Platformu ve Hasankeyf’i Yaşatma Girişimi tarafından hazırlanan ortak basın açıklaması Büşra Cizrelioğulları tarafından okundu.
SUR VE HASANKEYF’İN SESİ İÇİN BİR ARADAYIZ’
Sur ve Hasankeyf’in sesini duyurmak için bir araya geldiklerini söyleyen Cizrelioğulları, “Bugün çok sayıda ülkede bu iki antik kent üzerinde devam eden yıkım ve taşınmanın durdurulması için eş zamanlı olarak bir dizi eylem ve etkinlik yapılacak. Biz de Sur’dan Sur’un sesini duyurmak için buradayız. Dicle ve Hasankeyf için buradayız. Bugün bu kentler ile ilgili tarihe bir not düşmek için buradayız, Bu doğal ve tarihsel alanların çığlığını dünyaya duyurmak için buradayız” dedi.
‘MİRAS ALANLARI İÇİN YAPACAĞIMIZ ÇOK ŞEY VAR’
Asırlardır kesintisiz bir yaşamın sürdüğü Sur ve Hasankeyf’in yok olma ile karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Cizrelioğulları, “Dicle nehrinin kenarında bulunan bu iki kültürel ve doğal miras alanı, dar bir çevrenin ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna son yıllarda telafisi mümkün olmayan çok boyutlu yıkımlara maruz kaldı. Bu yıkımlar karşısında yüksek siyasetin ilgisizliğini eleştiriyor ve bu sessizliğin kırılmasını istiyoruz artık. Neoliberal, rantçı, baskıcı ve savaşçı politikalara yıkımı ve yapımı ile malzeme haline getirilmek istenen bu ortak miras alanlarımız için yapabileceğimiz çok şey var” dedi.
Çatışmaların sona ermesinden sonra Sur’un gerçek sahiplerini teslim etme yerine yıkım yapıldığını ifade eden Cizrelioğulları, yasağın olmadığı mahallelerde “kentsel dönüşüm” bahanesiyle insanların zorla evlerinden çıkarıldığını kaydetti.
‘DEMOGRAFİK YAPIYI DEĞİŞTİRMEK İNSANLIK SUÇUDUR’
Sur’u insansızlaştırmanın ve demografik yapısıyla oynamanın insanlık suçu olduğunun altını çizen Cizrelioğulları, “Sur’da yasaklar neden kalkmıyor? Sur’daki hafriyatın tarih ile birlikte yok edilmesinin amacı neydi? Surluların evlerine ve mahallelerine dönmelerine neden izin verilmiyor? Ya orada yapılan villalar kimlere satılacak?” diye sordu.
Cizrelioğulları, Sur ile ilgili mahallede oturan yurttaşlar, hukukçular, mimarlar ve göç uzmanları ile görüşmelerde ortaya çıkan taleplerini şöyle sıraladı:
“* 6 mahallede uygulanan sokağa çıkma yasağı kaldırılmalı, mahalleler uluslararası uzman heyetlere ve ilgili kent dinamiklerinin incelemesine açılmalıdır.
* Acele Kamulaştırma kararı kaldırılmalı, bu kararlara şu ana kadar yapılan uygulamalara itirazın hukuk yolu açık tutulmalıdır.
* Sur’da kentsel dönüşüm, kentin tarihsel, kültürel, ekolojik ve politik yıkımıdır. Kentsel dönüşüm bir an önce durmalıdır.
* Yıkım süreci ile birlikte revize edilen KAİP yeniden düzenlenmeli veya eski haline getirilmeli.
* Yeniden yapılacak yapılarda bu duruma göre KAİP referans alınmalı
* Bu mahallelerde yapılan yeni evlerin yapımı ve satışı durdurulmalı, yeni yapılan evler KAİP –Koruma Amaçlı İmar Planı – restore edilmeli ve mahallede oturan hak sahiplerine herhangi bir sözleşme ve borçlanma talep edilmeden teslim edilmelidir.
* Mülkiyet devri iptal edilmeli, yurttaşların mülklerine el konulmasından vazgeçilmeli, evrensel hukuk normları ile güvence altına alınmış olan ‘Barınma ve Mülkiyet Hakkı’ derhal sağlanmalıdır.
* Surlular evine dönmelidir.
* Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde yapılan evlerin tümü mülk sahiplerine teslim edilmeli, bu evler hiçbir koşulda şirketlere verilmemeli, ticari faaliyetler için değil yurttaşların barınma ihtiyacı için kullanılmalıdır.
* Sur halkının kültüründen uzaklaştırılıp asimile edilmesine, ekonomik olarak yoksullaştırılmasına, toplumu tek tipleştirme aracı olarak kullanılan TOKİ konutlarına borçlandırma ve takas yoluyla mahkûm edilmesine son verilmelidir.
* Surlular evlerine ve mahallelerine geri dönmeden, Sur kenti asıl sahiplerine teslim edilmeden buradaki sorunlar çözülmeyecektir.
‘DİCLE BASRAYA AKMALI’
Ardından Sur’un Yıkımına Hayır Platformu Sözcüsü Talat Çetinkaya, “Dicle Basra’ya akmalı, nehirlerimizden elinizi çeken” diyerek coğrafyanın önemli bir kısmını su altında bırakmaya hedefleyen Ilısu projesinin durdurulması için çağrı yaptı. Çetinkaya, “Bu kentlerin yıkımının, taşınmasının ve satışının durdurulması için herkesi sorumluluk almaya ve bu kentleri sahiplenmeye davet ediyoruz” dedi.
Açıklamanın ardından Sanatçı Ferhat Tunç, tarihi enkaza dönüştüren zihniyetin çok korktuğunu söyleyerek alınan yoğun önlemlere işaret etti. Tunç, Diyarbakır Türküsü seslendirdikten sonra kalabalık grup Dengbêj evinden ayrıldı.
VAN
Mezopotamya Ekoloji Hareketi Van Ekoloji Komisyonu, "28 Nisan Sur ve Hasankeyf için Küresel Eylem Günü" nedeniyle KESK Van Şubeler Platformu'nun binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Ekolojist Serdar Çevik, iki antik kent için dünyanın birçok yerinde eylemler olacağını ve Sur'un, Dicle ve Hasankeyf'in sesini duyurmak için alanlarda olduklarını belirterek, "Bu doğal ve tarihsel alanların çığlığını dünyaya duyurmak için buradayız" dedi.
Sur'da ilan edilen sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte açık hava müzesini andıran ilçede yıkımın başlatıldığına dikkat çeken Çevik, ardından da ilan edilen "Acele kamulaştırma" kararı ile de yurttaşların evlerine el konulduğuna, 40 bin insanın göçe zorlandığını söyledi. "Sur İçi Ortak Dünyamızdır" diyen Çevik, kentin bu yüzden belli bir kesime, sermayeye, iktidar grubuna bırakılmaması, kimliksizleştirilmemesi gerektiğini söyledi.
Ilısu Barajı ile sular altında kalacak Hasankeyf'in tüm insanlığı ilgilendirdiğini söyleyen Çevik, her yerde okunan ortak açıklamayı yaptı.
URFA
Urfa Ekoloji Meclisi de Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) Urfa Şubesi'nde basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Urfa Ekoloji Meclisi Eşsözcüsü Zuhal Parlakçı, Sur ve Hasankeyf'i yok edenlerin tarihte yerlerini alacaklarını belirterek, “Surdayız, Hasankeyf’teyiz, Dicle’deyiz, gitmiyoruz, gitmeyeceğiz” dedi. Parlakçı, asırlardır kesintisiz yaşamın sürdüğü Sur ve Hasankeyf’in yok olma tehdidiyle karşı karşıya olduğuna dikkat çekerek, Dicle Nehri'nin kenarında bulunan iki doğa güzelliğinin dar bir çevrenin ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna son yıllarda telafisi mümkün olmayan çok boyutlu yıkımlara maruz kaldığını söyledi.
Sur’u korumanın ahlaki ve insani yolunun Sur halkının yaşam biçimine ve taleplerine saygıya dayanmak olduğunu belirten Parlakçı, "21 yıldır gündemde olan Ilısu Barajı ve HES Projesi Hasankeyf’i sular altında bırakmayı ve koskoca bir coğrafyayı yok etmeyi hedeflemektedir. Bu kötülüğün aktörleri tarihte bu güzelim mekânları yok edenler olarak yerlerini alacaklar” diye belirtti.
İZMİR
HDP İzmir Ekoloji Komisyonu da, 28 Nisan Sur ve Hasankeyf Küresel Eylem Günü kapsamında il binasında basın toplantısı düzenledi. HDP Milletvekilleri Ziya Pir, Müslüm Doğan, PM üyeleri ile çok sayıda partilinin katıldığı toplantıda “Sur’da, Hasankeyf’te, Dicle’deyiz, Kararlıyız gitmiyoruz, gitmeyeceğiz” pankartı açıldı. HDP PM üyesi Gülay Gün Bilici , tüm illerde yapılan ortak basın metnini okuyarak herkesi Sur ve Hasankeyf antik kentlerini sahiplenmeye davet etti.
‘AŞIKLARIN ARASINA GİRMEYİN’
Açıklama ardından konuşan HDP Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir ise, Sur ile Hasankeyf’in Dicle Nehri üzerindeki iki aşık olduğunu belirterek aralarına vahşi kapitalizmin girdiğini belirtti.Hasankeyf’in sular altında bırakılarak, Sur kentinin ise TOKİ yapıları ile hançerlendiğini söyleyen Pir, “Sur’da sadece 7 bin yıllık tarih yok edilmiyor. Aynı zamanda insanlar oradan apar topar çıkartılıp başka illere göç ettiriliyor. Buranın tarihi, kültürü, sosyolojisi vardır. Ey vahşi kapitalizm aşıkların arasına girmeyin” dedi.
'HASANKEYF'İN SONU ALLİANOİ GİBİ OLMASIN'
İzmir’in Bergama ilçesinde de 56 çevre örgütünün bir araya gelerek oluşturduğu Ekoloji Birliği, “Hasankeyf, Allianoi gibi yok olmasın” dedi. Bergama Kültür Merkezi önünde bir araya gelen ekolojistler adına Ekoloji Birliği Sözcüsü Özer Akdemir açıklama yaptı. 18 bin yıllık Allianoi Antik Kenti’nin onlarca bilim insanının, arkeologun, yöre halkının çabası sonrası ortaya çıkarıldığını ancak ardından 50 yıllık bir baraja kurban verildiğini söyleyen Akdemir, “Su perisinin yurdu Allianoi şimdi Yortanlı Barajı'nın suları altında an be an yok oluyor. Bunun utancı nesiller boyunca bu topraklarda anlatılacak. Ancak bizler, Allianoi'nin çocuklarımıza bir miras olarak kalması için mücadele eden yaşam savunucuları, Allianoi antik kentinin unutulmasına, unutturulmasına izin vermeyeceğiz” diyerek mücadelelerine devam edeceklerini söyledi.
'BU SESSİZLİK SON BULMALI'
Allianoi Antik Kenti’nin başına gelenlerle şimdi de Hasankeyf ve Sur kentlerinin karşı karşıya olduğunu kaydeden Akdemir, “Bu kentlerin yıkımının, taşınmasının ve satışının durdurulması için herkesi sorumluluk almaya ve bu kentleri sahiplenmeye davet ediyoruz. Bu sessizlik artık son bulmalı, Sur ve Hasankeyf yalnız bırakılmamalıdır” diye belirtti.
İSTANBUL
Hasankeyf Gönüllüleri ve Sur'la Dayanışma Platformu, 28 Nisan Sur ve Hasankeyf Küresel Eylem Günü kapsamında Galatasaray Meydanı'nda basın açıklaması düzenledi. "Sur ve Hasankeyf için hala vakit var", "Su ve Hasankeyf için ses ver" pankartını açan grup, "Hasankeyf'te yıkım ve taşınma dursun halk göçe zorlanmasın", "Sur'a Hasankeyf'e Çekerek Irmağı'ndan bin selam" el dövizleri açtı.
Grup adına ortak açıklamayı dansçı Zeynep Tanbay yaptı.