TEKİRDAĞ – Hükümetin Trakya’daki kaya gazı, termik santraller ve taş ocakları projelerinin bölge için felaket olduğunu belirten Ergene İnisiyatifi Eşbaşkanı Dr. Ömer Güven, “Projeler hayata geçirilirse Ergene daha beter bir hale gelecek. Dilovası buraya göre cennet kalır” dedi.
Istrancalar’daki Yıldız Dağları’ndan başlayıp Meriç Nehri ile birleşerek Ege Denizi’ne dökülen 283 kilometrelik Ergene Nehri, 200'ün üzerinde sanayi tesisi nedeniyle çevreye zehir saçıyor. Çorlu, Çerkezköy, Tekirdağ ve Kırklareli gibi sanayi tesislerinin yoğun olduğu bölgede yer alan nehir, 1970'lerden bu yana kirlilikle can çekişmekte. Ağır metal atıkları nehirdeki canlı yaşamını bitirirken, verimli tarım arazilerini de gün geçtikçe verimsiz kılıyor. Bölgede yaşayan insanlarda ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kaldıklarını anlatırken, kanser vakalarının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğu ileri yükseldi.
HER TARAFTA ÖLMÜŞ HAYVAN CESEDİ VAR
Ergene Nehri ile bitişik Sağlık Mahallesi ağır kokular altında. Nehre yaklaşıldıkça ağır ve keskin kokudan geçilmiyor. Etrafı moloz yığınları, çöp poşetleri ve cansız hayvan bedenleri ile kaplı nehir tehlike saçıyor. Bölgede nefes almakta zorluk çekilirken, yerleşim yerlerinde ise cam ve pencereler sürekli kapalı tutuluyor. Ergene İnisiyatifi Kurucusu Arif İsmet Yılmaz ve Ergene İnisiyatifi Eş Başkanı Dr. Ömer Güven, bölgedeki durumun tehlike sınırlarını aştığına dikkat çekti.
‘NEHİR ÖLDÜ ŞİMDİ ÇEVRESİ ÖLÜYOR’
Ergene Nehri'nin kendisini kirletmesinin ötesinde çevreyi de ciddi şekilde kirleten bir hal aldığını belirten Dr. Ömer Güven, "Bunu sağlayan etmenlerde aşağı yukarı üç bin civarındaki sanayi kuruluşunun atıkları ve bunun yanı sıra yüzde 20 oranında evsel atıklar var. Ortalama 68 yerleşim biriminin evsel atıkları buraya atılıyor. Eskiden bunlar belediye statüsündeydi ama Tekirdağ Belediyesi’nin büyükşehir belediyesi olmasıyla birlikte bu statüleri kaktı” bilgisini paylaştı. Nehrin yüzde 5 oranında tarımsal atıklar yüzünden de kirletildiğinin altını çizen Güven, ağır metal tozları (kurşun, kamyon, kobalt, bakır) gibi arsenik, fosforlu azotlu bileşikler gibi asit ve alkoliğin boya maddeleri olan çok sayıda kanserojen madde olduğunu söyledi. Canlılar üzerinde öldürücü etkiler yaratabilen bu maddelerin nehri öldürdüğünü anlatan Güven, şuan ise nehrin çevresinde bulunan canlıları ve tarım arazilerini öldürmeye devam ettiğini ifade etti.
'ONKOLOJİ HASTANESİ TARTIŞMALARI İTİRAFTIR'
Güven, "Bir dönem Trakya'da Onkoloji Hastanesi açılacağı tartışmaları yaşandı. Bir bakıma Onkoloji Hastanesi'nin açılma tartışmaları, kanser vakalarının yüksek olduğu itirafı içeriyor. Yani demek istediğimiz, Ergene Nehri şuan ölen bir organizma olmanın yanı sıra çevresinin sağlığını tehdit eden bir odak haline gelmiş durumda. Burası, en ileri derecedeki kirliliği temsil ediyor. Artık ölüdür ve öldürendir" dedi.
'DİLOVASI CENNET GİBİ KALABİLİR'
Hükümetin Trakya’da kaya gazı çıkarmak, termik santraller oluşturmak ve taş ocakları projelerinin olduğunu hatırlatan Güven, şöyle devam etti: "Projeler hayata geçirilirse Ergene'nin temizlenmesini bir yana bırakalım daha beter bir hale gelecek. Bu projeler sadece suyu değil su kayaklarını tüketen projelerdir ve suyu, havayı, toprağı kirleten projelerdir. Hükümetin Trakya ile ilgili düşündüğü politikalar gerçekleşirse Dilovası buraya göre cennet gibi kalabilir."
‘HÜKÜMET HALKTAN GİZLİYOR’
Nehir çevresindeki evlerin yalnızca kokudan şikayetçi olduklarını iktidardakilerin mahalleliden bir takım şeyleri gizlediğini savunan Arif İsmet Yılmaz ise, "Oysa yaz döneminde özellikle buharlaşmayla beraber havada kanser soluyorlar. Onun için Ergene Nehri kıyısı Türkiye’nin en yoğun kanser vakalarının görüldüğü alanlar. Ergene Nehri şuanda bir kanalizasyona dönüşmüş” diye belirtti.
'TEMİZLEYECEĞİZ’ DEDİLER SANAYİ AÇTILAR’
Hükümet her dönem Ergene Nehri sorununu çözülmüş gibi ya da çözülmek üzere olan bir sorunmuş gibi gösterdiğini anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ancak henüz Ergene kirliliğinin önüne geçemediler. Hatta nehir çevresini daha çok sanayileşmeye açtılar. Hiçbir fabrika olmayan arazileri de sanayi kuruluşu yapılabilir hale getirdiler. Bu çok tehlikeli bir durum. Mevcut sanayi kuruluşlarının daha iki misli arttırabilme ihtimali var. Böyle olursa da arıtma tesisleri yetmeyecektir ki arıtma tesisleri maliyeti nedeniyle de kapitalizm harcamayı çok sevmez. Giderek işletme maliyeti zor diye baypaslar yaparak kirletmeyi tekrar gündeme getirecektir. O nedenle bizim örgütlü olmamız lazım. Bütün toplum olarak ve bu konuda sivil inisiyatifleri olaya karşı durmalıdır. Halkın bilinç seviyesinin yükselmesi lazım."
'ERGENE İÇİN SEÇİMLER FIRSAT OLABİLİR'
Ergene İnisiyatifi olarak, yıllardır Trakya’daki bütün felaketlere karşı mücadele ettiklerini kaydeden Yılmaz, şunları söyledi: "Termik santraller, nükleer santraller, kaya gazı çıkarımı, taş ocakları yapılmasına karşı çıktığımız gibi Ergene Nehri'nin kirletilmemesi konusunda defalarca eylemler ve panellerle halkla buluşmayı sağladık. Bu işlerin sonunda bilinç düzeyini yükselttik ama devlet bizi ciddiye almadı. Devlet bizim çalışmalarımızı, bilim insanlarının araştırmalarını çok ciddiye almıyorlar. Bu durum bizim tarafımızdan çok anlaşılabilir bir mevzudur çünkü kapitalizmin dini, imanı yoktur. Hiçbir biçimde kendi kârını engelleyecek bir projeyi önüne koymaz. Ama bu konuda direnmek, karşı durmak, algıyı güçlendirmek için önümüzde seçimler var. Seçimler sürecinde değişen bir yönetim anlayışı daha insani, daha demokratik, daha alttan gelenin sesini alan, yakarışlara ses veren bir devlet anlayışı, bu katliamın önüne geçmesi adına bir takım projeler verecektir. Bu yüzdendir ki seçimler bir fırsattır."
MA / Bilal Seçkin