ANKARA – Ekonomi- Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, 2002 ile 2022 yılları arasında iş gücü veriminde yıllık yüzde 4,3, reel ücretlerde ise yüzde 0,1 artış olduğunu belirterek, “Yoksulluğun nedenini burada arayın. Kapitalizmi sorgulamadan gelir dağılımı ilişkilerini hedefe koymadan yoksulluk ile mücadele edemezsiniz” dedi.
İstanbul Yüksek Ticaret ve Marmara Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Mezunlar Derneği Ankara Şubesi ile Mali Müşavirler, Muhasebeciler Birliği Derneği Ankara Şubesi, “2024 Ekonomik Beklentiler ve Bütçe” konulu panel düzenledi.
Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (ASMMMO) Mehmet Çelik Konferans Salonu’nda gerçekleşen panelin konuşmacıları Ekonomi- Politikçi Profesör Doktor Mustafa Durmuş ile CHP İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli oldu. Yönlendiriciliğini İktisatçı Profesör Doktor Aziz Konukman’ın yaptığı panelin açılış konuşmasını ise iktisatçı Prof. Dr. Yalçın Karatepe yaptı.
‘BİZİ BEKLEYEN ŞEY PEK İYİ DEĞİL’
Karatepe, Türkiye’deki yoksullaşmanın mevcut iktidarın temel politikası sonucu olduğunu, iktidarın enflasyonu düşürmenin yolunu ise vatandaşları yoksullaştırarak yapmaya çalıştığını kaydetti. “En pahalı şey yoksul olmaktır” diye devam eden Karatepe, kredi kartı kullanan yurttaşların yüzde 96 faiz ile kartları kullandığını belirtti. Karatepe, “İşsizlik artacak, yoksulluk derinleşecek. Bunu bir tahmin olarak söylemiyorum, vatandaşın yoksullaşması üzerine kurgulanmış bir enflasyon programı ile karşı karşıyayız. Yani bizi bekleyen şey pek iyi değil” dedi.
‘BORÇLANMA YETKİSİ AŞILDI’
Karatepe’nin ardından kısa bir konuşma yapan Aziz Konukman ise, bütçe borçlanmasına dair değerlendirmelerde bulundu. Normal şartlarda bütçe açığının genel bütçe açığı kadar olduğunu ancak bu durumun aşıldığını kaydeden Konukman, “Torba kanunun beşinci maddesinde hazinenin borçlanma yetkisi arttırıldı ama kanunsuz ve anayasaya aykırı bir şekilde yapıldı. Bu yeni değil, daha önce de yapılıyordu. Sistemi şöyle kurmuşlar: Hazinenin borçlanma limitini artırmak istiyorlar. Bir torba yasa çıkartıyorlar, torba yasaya bir madde ekliyorlar, borçlanma kanunu geçici madde… Zaten borçlanma kanunu diyor ki başlangıç ödeneği yetmediğinde, bu kendisine tanınan borç limitini Maliye Bakanının gerek ve gerekçelerini göstermek kaydıyla yüzde 5 artırma yetkisi var. Borçlanma kanununun beşinci maddesi, bu yüzde 5 de yetmezse, Cumhurbaşkanının kararıyla ikinci bir yüzde5 limit arttırılabilir diyor. Geçici maddeyle cumhurbaşkanına 3 misli arttırma yetkisi veriyor. Bizzat yasanın kendisine aykırı. Çünkü geçici maddeyle böyle bir şey düzenleyemezsiniz” diye konuştu.
‘İLK 10 EKONOMİ ARASINA GİRME PLANI 2053 YILINA ERTELENDİ’
Ardından söz alan panelist Rahmi Aşkın Türeli, AKP iktidarının 2023 ekonomi planlamasına işaret ederek, “2023 yılında dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girme planı, 2053 yılına ertelendi” dedi. Türeli, ekonomiye hiçbir güvenirliğin kalmadığını söyleyerek, “Bu kadar yüksek enflasyonun olduğu ve sabit gelirli yurttaşların enflasyona karşı bu kadar savunmasız olduğu bir yerde asgari ücrete bir kez yapılan zamlar, sorunu daha da derinleştirecektir. Bakın Türkiye’nin dış borçları aşırı arttı. Türkiye’nin dış borcu bugün, 480 milyar doları geçti. Kamu kesimi dengeleri sürdürülebilir değil, çalışma hayatında ciddi sorunlar var; bakın iş gücüne katılma oranı yüzde 50’lerde. Bu düzen değişmek zorunda. Bir diğer veri, tarımsal amaçla kullanılan mazottan alınan vergi 46 milyar TL, ama çiftçiye verilen destek 16 milyar TL. Kaşık ile verip kepçe ile alıyorlar” dedi.
Türeli, şöyle devam etti: “Bugün ki siyasal yönetim, denge ve denetim mekanizmalarının olmadığı, kuvvetler ayrılığının olmadığı, hukuk devleti ve yargı bağımsızlığının olmadığı, basının hür olmadığı, temel demokratik haklarının engellendiği bir Türkiye ile karşı karşıyayız.”
‘SANKİ ÜLKEYİ KENDİLERİ YÖNETMİYORLAR’
En son konuşan panelist Ekonomi- Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş ise AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "2023 hedefleri başlangıçtı, asıl çıkışımızı Türkiye Yüzyılı ile 2024'le birlikte başlatıyoruz” sözlerini hatırlatarak değerlendirmelerine başladı. Durmuş, “Sanki bu ülkeyi kendileri yönetmiyor üstelik de 2017 de bu yana tek adam yönetimi yokmuş gibi bir açıklama yaptı. Şaşırtmayı çok seviyorlar. Bunun bir alıcısı da var” dedi.
O KADAR PİŞKİNLER Kİ…
Durmuş, iktidarın yanlış ekonomik politikaları sonucu yaşanan yüksek enflasyon sorunundan kaynaklı iktidarın özür dilemediğini kaydederek, “Özür bile dilemediler. Faiz oranlarını sert bir şekilde düşürdüler. Faiz oranlarındaki düşüş de enflasyonu fırlattı. O da kuru arttırdı ve yoksulluğu fırlattı. Bu durumdan dolayı bir özür bile dilemediler. O kadar pişkinler ki. ‘Doğruyu da yapan biziz, yanlışı da yapan biziz kabul etmek zorundasınız’ diyorlar” şeklinde konuştu.
‘YOKSULLAŞMANIN SEBEBİ SADECE YÜKSEK ENFLASYON DEĞİLDİR’
Yoksullaşmanın sebebinin sadece yüksek enflasyon olmadığını belirten Durmuş, Dr. Osman Berke Duvan’ın bölüşüm ilişkileri üzerine yaptığı bir çalışmayı referans göstererek şunları söyledi: “Doktor Osman Berke Duvan yaptığı araştırmada 1998 ile 2022 yılları arasındaki bölüşüm ilişkilerini paylaşmış. Çalışmaya göre, 1998-ile 2011 yılları arasında ücretlilerin katma değerden aldığı pay istikrarlı ama 2019’den sonra emeğin katma değerden aldığı pay, 2022 de yüzde 25’e kadar düştü. Bir de 20 milyonu aşkın kayıtlı ücretlinin esas alındığı paydan alındı. Bu kendisini yoksullaşma olarak gösteriyor. Yoksullaşmanın sadece nedeni yüksek enflasyon değildir ki. Aynı zamanda ağır vergilendirme de var. Bunların kökeninde gelir dağılımı adaletsizliği servet adaletsizliğe. Bir de kalkıp biz asgari ücretlileri enflasyona ezdirmedik diyorlar.
İŞ GÜCÜ VERİMİNDE ARTIŞ VAR AMA…
Bakın 2002 ile 2022 yılları arasında iş gücü veriminde yıllık artış yüzde 4,3, ama reel ücretler yüzde 0.9 arttı. İşte, yoksulluğun gerçek nedenini buradan arayın. Bazen muhalefet partileri de bu hataya düşüyor. Kapitalizmi sorgulamadan gelir dağılımı ilişkilerini hedefe koymadan sadece yüzeydeki sorunlar üzerinde yoksullukla mücadele edemezsiniz. Adaletli gelir politikalarınız olmalıdır. İşçi gücünü güçlendireceksiniz. İlerici vergi politikaları ile yoksulun emekçinin vergi yükünü azaltacaksınız. Bunu ödemesi gereken zenginlere yükleyeceksiniz.”
'SERMAYEDEN BU YIL ALINMAYAN VERGİ TUTARI 2,2 TRİLYON'
Türkiye’deki vergi adaletsizliğe de dikkat çeken Durmuş, dolaylı vergilerin toplam vergiler arasında üçte ikilik bir orana sahip olduğunu söyleyerek, “Bu yıl sermaye kesiminden alınmayan vergi tutarı 2,2 trilyon. Ne güzel değil mi? Vergiyi zenginden alma, bütçe açığı ver sonra o zengin banklardan yüzde 40 faizle borç al” diye kaydetti.
‘GEÇİCİ OLDUĞUNA İNANMAYALIM, UMUDU BÜYÜTELİM’
Durmuş devamla şunları kaydetti: “Neoliberalizm üzerinde yükselen bir faşizm var. Meseleyi sadece iktisadi meseleler üzerinde tartışmak bizi asla kurtuluşa götürmeyecektir. Bakın gelişmelerin de gösterdiği gibi, neoliberalizme uygun bir rejim tesis ediliyor. Bunun adı da neofaşizmdir. Bu kurumsallaştırılıyor. Buna karşı mücadele etmeliyiz. İktidar bloku zaten demokrasiyi sevmiyor. Onların dışındaki herkes demokrasi cephesindedir. Bugün hiçbir siyasal partinin bir biriyle uğraşma lüksü yok. Son olarak da tüm mücadeleyi parlamentoya indirgememeliyiz. Ancak halk kendi parlamentosuna sahip çıkarsa o parlamento olur. Bugünün de geçici olduğuna artık inanmayalım. Bu kurumsallaşıyor. Faşizmi kurumsallaşıyor. Onun için umudu mümkün kılacak işler yapalım.”