Abdullah Öcalan’dan komisyon önerisi: Yasal zemin olmalı 2025-08-04 09:01:55 HABER MERKEZİ - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 2013 ile 2015 yılları arasında yapılan görüşmelerde Meclis’te kurulacak komisyonlar için 8 ana başlık önerisi sundu, “Çözümün yasal zemini sağlam döşenmeden ortam komplocu güçlere açıktır” uyarısı yaparak, yasal zeminin önemine işaret etti.  Kürdistan ve Türkiye toplumu başta olmak üzere Ortadoğu ve dünya halkları, Kürt sorununda demokratik çözüm etrafında yürütülen süreçle birlikte tarihi bir döneme tanıklık ediyor. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, buna karşı PKK’nin 1 Mart’ta ilan ettiği tek taraflı ateşkes süreci ve 5-7 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiği 12’nci Olağanüstü Kongresi’nde aldığı kararlar, yine Abdullah Öcalan 9 Temmuz tarihli görüntülü çağrısı, Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun tarihi silahları imha töreni, bu süreçte Kürt tarafının attığı tarihi adımlar oldu.   Bu sürecin ilk kıvılcımı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim’de DEM Parti sıralarına gitmesi, ardından 22 Ekim 2024 tarihli grup toplantısında yaptığı çağrısı oldu. Abdullah Öcalan bu çağrıya yanıt verdi ve 43 ay süren mutlak iletişimsizlik halinin ardından 23 Ekim 2024’te yeğeni Ömer Öcalan ile yaptığı aile görüşmesinde, “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” açıklaması yaptı. Bu görüşmenin ardından 28 Aralık 2024’te DEM Parti İmralı Heyeti, Abdullah Öcalan ile yaklaşık 10 yıl sonra siyasi heyet olarak ilk görüşmeyi gerçekleştirdi.    Bu görüşmede “Devir Türkiye ve bölge için barış, demokrasi ve kardeşlik devridir” vurgusunda bulunan Abdullah Öcalan, sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzem olduğunun altını çizdi ve bu katkıların en önemli zeminlerinden birinin de şüphesiz Meclis olduğuna işaret etti. Abdullah Öcalan, manifesto niteliğinde olan 7 maddelik çağrısına denk bir karşılık vermeyen devlete ve iktidara rağmen tarihi çağrılar yaptı, Kürt Özgürlük Hareketi de buna denk adımlar atarak karşılık verdi. Kürt sorununda demokratik çözüm için tarihi bir dönüm noktasını ifade eden bu adımlara karşın Abdullah Öcalan’ın her dönem misyonuna dikkat çeken Meclis, 28 Aralık 2024’ten bu yana 8 ay, tarihi çağrının yapıldığı 27 Şubat’tan bu yana 4 ay geçtikten sonra ancak bir komisyon kurabildi. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un başkanlık edeceği 51 kişiden oluşan Komisyon, ilk toplantısını yarın (5 Ağustos 2025) gerçekleştirecek.    ‘MECLİS BAŞKANI ELİNDEN GELENİ YAPMALI’    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, 2013 ile 2015 yılları arasında “çözüm” adı altında yürütülen süreçte de Meclis’in Kürt sorununun demokratik çözümünde rol ve misyonuna dair kapsamlı değerlendirmelerde bulundu, İmralı Heyeti ile yaptığı her görüşmede yasal ve anayasal düzenlemelerin önemine işaret etti, önerilerini sundu. Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ile 18 Mart 2013’te yaptığı görüşmede, Koçgirî hatırlatması ile Meclis Başkanı’nın elinden geleni yapması gerektiğini belirtti. Abdullah Öcalan, 1921’de Koçgirî için yaptığı çağrıyı anımsatarak, “Parlamento bunları çağırıyor, bir karar alıyor, isyanı bitirin diyor. Gerçi onların süreci biraz farklı devam ediyor, ama bizimki de biraz böyledir. Bir isyanı bitireceğiz. Parlamento karar almadan nasıl olacak? Bizimki de 40-50 yıllık bir meseledir” dedi. Abdullah Öcalan, Meclis’in kanunla özel bir komisyon kurması gerektiğini ifade ederek, bu komisyonun bütün çatışmasızlık sürecine nezaret etmesi önerisinde bulundu.    AKİL İNSANLAR KOMİSYONU ÖNERİSİ    Abdullah Öcalan, aynı görüşmede Akil İnsanlar’dan oluşan bir komisyonun önemine vurgu yaparak, bu komisyon sürecin üç aşamasında da etkili olacağını vurguladı. Kürt Halk Önderi, şöyle devam etti: “Bu da resmi komisyonun sivil ayağıdır. Bunlar tümüyle toplumun vicdanını temsil eden insanlardır. Ne bize yakındır ne ötekine. İşte akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, sivil toplum temsilcilerinden oluşur. 30 kişi kadar olurlar. Bunlar süreçte bölge bölge görev dağılımı yaparak çekilmeye nezaret ederler, sonrasında normalleşme sürecine kadar da çatışmasızlığı denetlerler. Bunlar için yasaya falan gerek yoktur. Tümüyle meşruiyeti esas alırlar. Çünkü gerektiğinde yasalarla çatışacak bunlar. Öyle bir yasayla denetim altına almak doğru olmaz” diye belirtti.    ‘SÜRECİN BİR HUKUKA İHTİYACI VAR’    Abdullah Öcalan, bu görüşmede sürecin hukuki ihtiyacının öneminin altını çizerek, “Şimdi bizim burada yaptığımız işin bir hukuka ihtiyacı var. Nedir o? Parlamento bir yasa çıkaracak. Gayrimeşru bir iş yapıyoruz demiyorum. Ama yaptığımız işin hukuki bir güvencesi olmalıdır. Burada önemli bir hususa değineceğim, bu konu çok önemlidir. Bakın, geri çekilmeye karar veren benim. Dolayısıyla geri çekilmeye dair alacağı karar veya çıkaracağı kanunda parlamento beni nasıl tanımlayacak? Bu çok önemlidir. Ben misyon sahibiyim. Öyle deniyor, değil mi? KCK ‘Önderliğimiz’ diye yazmış, halk ‘Başkan’ diyor, herkes bir misyon biçiyor. Ben de bu isyanı sonlandıracak kişiyim. Bu nedenle parlamentonun beni nasıl tanımlayacağı önemlidir” vurgusunda bulundu.    İMRALI’DA EN ÖNEMLİ KONU: PARLAMENTO ÇAĞRISI    Abdullah Öcalan, 3 Nisan 2013 tarihli İmralı Heyeti ile görüşmede en önemli konunun ‘Parlamento Çağrısı’ olduğuna işaret ederek, şunları söyledi: “Bu konuya dair çok tartışma yürüttük. Sonuçta ikinci aşamanın başlangıcı bu parlamento çağrısıyla olacak dedik. Nasıl olabilir mesela? Son 40 yılı, hatta belki son 100 yılı alın. Şöyle denilebilir: ‘Tüm yurttaşlarımızı ağır çatışma ortamından (İç savaş ortamından da denebilir) hızla arınıp yasal demokratik siyasete katılmaya ve üzerine düşen görevi yerine getirmeye çağırıyoruz’ gibi bir çağrı, bir karar olur. Bu çağrı ikinci aşamayı başlatacak. Bu aşama yasal-anayasal sürecin öne çıktığı bir aşamadır. Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz, Meclis de buna göre çalışmalı.”   ‘ÖNCE DEMOKRATİK TÜRKİYE OLMALI’    Kürt Halk Önderi, silahlı çatışmaya son vermenin sıkı sıkıya yasal demokratik mücadeleye sarılmayla mümkün olduğunun altının çizerek, “Bu yasa çıktı çıkmadı tartışması da mesele değil. Bunların hepsi sadece demokratik siyaset aşamasının birer parçasıdır. Anayasal çoğunluk (330) ile Meclis bir çağrı yapabilir sanırım. Tarihi çatışma sürecini sona erdirdik dediysem, barış oldu demiyorum, legal siyasete evrensel bağlılıktan ve mücadeleden söz ediyorum. Ben sadece demokratik Türkiye olmadan bunların hiçbiri olmaz, zamanı da değil, arabayı atın önüne koymayın diyorum. Önce demokratik Türkiye olmalı” eleştirisinde bulundu.   ‘ŞİMDİ DEVLETİN YANITINI BEKLEYECEĞİM’    İmralı Heyeti ile 24 Haziran 2013’te yaptığı görüşmede, “Burada yaptığımız bir tür beyin fırtınasıydı. Bu bir aşamaydı ve şunu kanıtladı: İçeriklidir, adım atılabilir, anlamlıdır. Tarihi bir çözüm için durum uygundur. Yani bunu sağladı” diyen Abdullah Öcalan, “Şimdi ikinci aşama için çatışmasızlık gerekliydi. Kararımda ısrarcıyım, adım adım süreç gelişir dedik. Bu konuda Öcalan’ın kendi iradesi vardır dersiniz. Bu devam da edecek. Ama asıl önem verdiği ikinci aşamadır. İkinci aşamaya geçmek gerekir. Umarım tekrar eski pozisyona düşülmez. Bir proje şeklinde tamamlamak istiyoruz. Sağlığım ne kadar el verir, bilmiyorum, ama girdim artık. Şimdi devletin yanıtını bekleyeceğim” dedi.    YENİ EŞİK İÇİN 8 ANA BAŞLIK SUNDU    Abdullah Öcalan, “İkinci Aşama” olarak tanımladığı eşikler için sunduğu 8 ana başlık şöyle:    Hukuk Komisyonu: Gerilladan sonra onun yerine ikame edilecek demokratik siyaset için… Bir çerçeve hazırlayacağız. Sayın Başbakan (Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan) ‘Demokratik siyasete, fikir mücadelesine gelin’ diyordu ya, işte onun çerçevesi. Demokratik siyaset nedir, kurumları nelerdir? Önce biz tartışacağız, sonra hükümete gidecek. Yerelliği, yerel referandumu, buna benzer birçok ilkeyi belirleyeceğiz. Yasalara ve anayasaya bunu hangi hukukla taşıyacağız? Türkiye’de demokratik siyaset yok zaten. Seçimler, partiler, bunlar hep tartışılmalı.    Sosyoekonomik Komisyon: Vahşi kapitalizm şimdiden harekete geçti bile. Barajlar, yatırımlar vb. Bu sekiz başlığın her biri birer konferans konusudur aynı zamanda. Ekonomi-politik ve Komünal Ekonomi Konferansı gibi. Urfa’daki işsizlik vb. Örnek olarak söylüyorum. Bunlar nasıl çözülecek? Siz gerçek toplumsal bir parti iseniz, bunlara çare bulacaksınız. HES’lerle köyleri arazilerini boşaltıp bunlara el koyuyorlar. Mezopotamya tarih boyunca herkesi beslemiş. Şimdi mi besleyemeyecek? Kadınlar daha da felaket durumundalar ekonomik olarak. Mesela İsrail’deki komün deneyimini inceleyin. Yerimizde Ermeniler olsa cennete çevirmişlerdi şimdi. Partiniz bu sorulara bir yanıt vermeli. Bir kez daha gerillaya yapın demiyorum, siyasi çözümler bulun. Türkiye’nin kalburüstü bütün ekonomistlerini çağırıp tartışmalısınız. Kooperatif gibi çözümler üretmelisiniz.    Misak-ı Milli Komisyonu: Aslında bu bir Kürt-Türk Misak-ı’dır ve birlikte kurtuluştur. Meclis bu Misak’ı onayladı. Kürtler bölünmeyecekti ama ayırdılar. Bu sınırları değiştirmek artık öyle kolay değil. Ama sınırları faydaya çevirebiliriz; ekonomik birlik, kardeşlik sınırına dönüşür, Suriye sınırı Brüksel gibi olur. Tarihi bir ittifak doğuyor. Bütün Kürtler Türkiye ile sağlam bir ittifak kuracak. Misak-ı Milli Komisyonu bunu tartışacak. Türk-Kürt birliği olmadan kimse bölgede sağlam kalamaz. Ta Hititlerden beri bu ittifak vardır. Türkiye’deki Kürt sorununun çözümü Irak ve Suriye’deki, hatta İran’daki sorunun çözümüdür. Bunun sonrası Ortadoğu demokratik ittifakıdır.   Kadın Özgürlük Komisyonu: Kadın sorunu Ortadoğu’nun kadim sorunudur. Bu konudaki düşüncelerim çokça bilindiğinden açmayacağım. Kadını özgür olmayan bir toplum özgür olamaz demiştim ya, o çerçevede.   Ekoloji Komisyonu: Ekoloji Türkiye’nin de sorunudur. Bölgede de HES, maden aramaları vb. biliniyor. Bir ekoloji konferansında bunlar tartışılabilir.   Sivil Toplum Komisyonu: Kürt sorunu devleti paylaşma, yani devleti federe hale getirecek bir çözüm şeklinde olmayacak. Kürtler bu devlet içinde kendilerini sivil toplum olarak örgütleyecekler. İlk defa size söylüyorum: Toplumu sivil hale getirerek devleti çözüme zorlayacağız. Irkçılık falan, bunlar hep engeldir. Sivil sahayı hem demokratikleştirip hem de güçlendirerek bu milliyetçi tantanayı boşa çıkaracağız. Devletin bir parçası üzerinden değil, Kürtleri demokratik bir sivil toplum olarak örgütleyeceğiz.     Güvenlik Komisyonu: Çok önemlidir. İlk defa açıyorum: Gerilla şu anda Kürtlerin tek güvencesidir. Sonrasında ne olacak? Kürtler için bir güvenlik konferansı yapılmalı. JİTEM, asimilasyon, kültür ve doğa tahribatı... Kim Kürtlerin güvenliğini sağlayacak? Genel güvenlikte Kürtlerin temsilcisi olacak mı?    Hakikatleri Araştırma ve İzleme Komisyonu: Faili meçhuller, geri dönüşler, toplu mezarlar gibi konular var. Çatışma sonrası sürecin izlenmesi, karşılıklı af, hoşgörünün geliştirilmesi için çalışacak.”   ‘MECLİS BİR YOLUNU BULMAK ZORUNDA!’   Abdullah Öcalan, yasaların çıkmasıyla ikinci aşamanın tamamlanacağını belirterek, “Proje yasalaşırsa normalleşme aşamasına geçilir. İçeride, dışarıda kimse kalmaz. Öyle genel af olmayabilir. Meclis bir yolunu bulmak zorundadır. Yönetici-militan ayrımı yapmadan bir yolunu bulmak zorunda. Hasta tutuklular hemen bırakılmalıdır. Biz nasıl elimizdekileri hemen bıraktıysak, Bakan Bey de olumlu yaklaşmalı” şeklinde konuştu.   ‘SİYASİ ÇÖZÜM AŞAMASI HAKEMSİZ OLMAZ’    Şiddetin sonlandırılmasıyla eşzamanlı olarak demokratik siyaset kanallarının açılacağını ifade eden Abdullah Öcalan, 15 Eylül 2013 tarihli görüşmede, “Yakın dönem, hakikatlerin ortaya çıkarılması da dahil, bunları denetleyecek üçüncü bir güce ihtiyaç olacak. Bir İzleme Komisyonu olmalı. Taraflar birlikte oluşturur. Ortaya çıkacak sorunlarda hakem olarak birlikte müdahale derler. Siyasi çözüm aşaması hakemsiz olmaz. Akil insanlar tek taraflı kuruldu. Hakikatleri Araştırma ve İzleme Komisyonu oluşturulmalı. Tabii ki ben baş aktörsem, kimseyle görüşmeden olmaz. Bu araçla da bunları konuşacağım” dedi.   KOMPLO UYARISI: YASAL ZEMİN DÖŞENMELİ   İmralı’da 9 Kasım 2013 tarihinde gerçekleştirilen görüşmede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 6 Kasım 2013’te Finlandiya ziyaretinde yaptığı basında toplantısında “Yasalar çıkacağız” açıklaması üzerinden değerlendirmelerde bulunan Abdullah Öcalan, “Yasal zemine oturmadan hiç kimse güvende olamaz. Süreç güvende olamaz. Çözümün yasal zemini sağlam döşenmeden ortam komplocu güçlere açıktır. Bu yüzden yasal zemin olmalıdır. Arkadaşlar (Kürt Özgürlük Hareketi) haklılar, geldikleri gibi gitsinler demişlerdi. Şimdi gittikleri gibi mi gelsinler? Silahlı mı gelsinler? Yasa çıkarmazsan olmaz. Karakola gitsinler, ebedi mahkûmiyeti mi yesinler? Savcı karşılayamaz, suç işler; hakim yargılayamaz, suç işler. Asker vurur, vurmazsa suç işler. İşte bunlar burada komplo düşündüler. Bu komployu devlet de görmedi. Komployu ben gördüm ve müdahale ettim. Ben bunu sizi kurtarmak için yaptım, komplo niyeti sezdim. Sizi kurtarmak için yaptım” uyarısında bulundu.   ‘TEK TARAFLI DAYATMALAR ÇÖZÜM GETİRMEZ’    Sürecin yasal zemini İmralı’da 8 Şubat 2014’te yapılan toplantının da temel gündemi oldu. Abdullah Öcalan, çerçeve anlaşmalara işaret ederek, şunları söyledi: “Burada müzakere çerçevesini konuşacağız. Meclis’e götürüp yasalaştıracaklar. Güvenlik, köye dönüş, köyleri inşa etme, tüm bunları müzakere edeceğiz. Tek taraflı olmaz. Öyle af falan demek de yanlış. Karşılıklı sözleşme yapacağız. Sözleşme hukuku geçerli olacak. Tek taraflı ihale kanunları çıkarmakla olmaz. Tek taraflı paket dayatması provokasyondur. Çözüm getirmez, çözümsüzlük üretir. Sözleşme hukuku ile muhatapların karşılıklı bir araya gelerek yasal veya tüzüksel bir metniyle olur. Altında imzalar olur. Son dört yüzyıllık tüm benzer sorunlar böyle çözülmüştür.”   ‘HAKİKAT VE YÜZLEŞME KOMİSYONU ŞART’    Abdullah Öcalan, bu görüşmede Hakikatleri Araştırma Komisyonu’nun şart olduğunu bir kez daha vurgulayarak, şu önerilerde bulundu: “Cenazelerimizin akıbeti bile belli değil. Yeraltındaki binlerce insanımızı kimler öldürdü? Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu şarttır. Bu devlet için de önemlidir. Devlet adına işlenmiş binlerce suç vardır. Sakine’leri öldüren, Roboski’yi yapan, Yüksekova katliamı, bunlar açığa çıkmalıdır. Binlerce konu var. Devletin de hepsi sorumlu değil. Bunun için bu komisyonla tüm bunlar açığa çıkarılmalı. Türkiye’nin en değerli bilim insanlarından, hukukçularından oluşabilir. Bunlara soracaksınız. Barış ve çözüm süreci için kararın var mı, yok mu? Biz büyük demokratik çözüme hazırız, siz hazır mısınız, değil misiniz? 50 bin kişi ölmüş, beş yüz bin kişi daha mı ölsün?”   MA / Özgür Paksoy