Başkaya: Eko-sosyalizm gerçekliğe dönüşebilir

img

ANKARA - Yeni kitabında eko-sosyalist paradigma üzerine tartışmalar yürüten yazar Fikret Başkaya, eko-sosyalizmin özyönetime, ekonomik ve sosyal demokratik planlamaya dayalı bir temel üzerine gerçekliğe dönüşebileceğine dikkati çekti. 

Eleştirel düşüncenin temsilcilerinden yazar Fikret Başkaya, yeni yılda “Eko-Sosyalist Paradigma: Komünizme Giden Yol” kitabıyla okurlarıyla buluşuyor. Raflarda yerini alan kitap, Yordam Yayınevi’nden çıktı. Ekolojik çalışmalara verdiği önemiyle bilinen Başkaya, 2019 yılı Mayıs ayında çıkan “Gençlerle Baş Başa: İklim Krizi ve Ekolojik Yıkım” kitabında jeolojik-antropolojik bir tartışma olarak doğan ve günümüzde politik alanda yansımalarını bulan “antroposen-insan çağı” tanımlamasına “ekolojik yıkımın faili insanlık değildir” diye karşı çıkarak, kapitalosen (kapitalizm çağı) kavramına başvurmuş, okları sisteme yöneltmişti.
 
Bu gedikten çalışmalarını sürdüren Başkaya, ekolojik sorunların mevcut sistem içinde neden çözülemeyeceğini ve aynı zamanda sosyal mahiyetteki sorunların ekolojik yıkımdan ayrı tutulamayacağını ayrıntılı bir şekilde ele alıyor.
 
Başkaya, oldukça mesafeli olduğu ilerlemeci tarih anlayışına da karşı da kitabında bir bölüm ayırdı. İlerlemeci tarih üzerinden ilerleyen paradigmanın vaatlerini yerine getirmediğini ifade eden Başkaya, “İşe düşünce tartımızı değiştirmekle başlamamız gerekiyor” diyor. Başkaya, “özyönetim” kavramını ele alarak, “Eğer komünist toplum perspektifine endeksli bir ‘sosyalist geçiş süreci’ olacaksa, özyönetim vazgeçilmezdir” noktasında duruyor.
 
Başkaya, eko-sosyalist paradigma üzerine Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.
 
Eko-Sosyalist paradigmadan başlarsak, genel karakteri nedir? Sizin eko-sosyalizm tanımınızın Löwy ve Kovel’in tanımından ne farkı var?
 
Eko-sosyalizm, Marksizm’in temel ilkelerinden ve kazanımlarından hareket eden ama Marx sonrası Marksizmlerin ve reel sosyalizm denilenlerin büyümecilik, üretimcilik, verimlilik, üretkenlik ve teknoloji saplantısından arınmış bir sosyal, politik, ekonomik, ekolojik, etik paradigma demektir… Eko-sosyalizm tahlile ekolojiyi dahil ediyor ve kapitalizme özgü ‘piyasacı mantık’ dahilinde ekolojik yıkımın, iklim krizinin üstesinden gelinemeyeceği tespitinden hareket ediyor. Şimdilerde insanlığın yüz yüze geldiği sorunlar kapitalizmin sınırsız büyüme dinamiğinin ve eğiliminin sonucu… Kapitalizm sınırsız büyüme dinamiğine sahip ama bu dünyanın kaynakları sınırlı…
 
Eko-sosyalizm, özyönetime, ekonomik ve sosyal demokratik planlamaya dayalı bir temel üzerine bir gerçekliğe dönüşebilir. Söylemek istediklerimin özü itibariyle Löwy’in, Kovel’in, Daniel Tanura’nın tezlerinden farklı değil.
 
İkincisi, kapitalistler, kapitalist işletmeler üretimin ve tabii tüketimin doğaya verdiği zorunlu zararları dikkate almıyorlar.  Alırlarsa kâr oranı düşer, kâr kitlesi küçülür. Kapitalizm sadece sosyal kötülükler üretmiyor, ekolojik yıkıma da neden oluyor. Ve bir zaman geliyor, kapitalizmin kendini yeniden üretme ritmiyle (hızıyla), doğanın kendini yenileme ritmi (hızı) arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkıyor.  Şimdilerde olan işte bu.  Eko-sosyalizm ekolojiyi önemsiyor ve onu bir temel kaygı sayıyor. Marx sonrası Marksizmlerin ve ‘reel sosyalizm’ deneylerinin ekoloji diye bir kaygıları yoktu. Eko-sosyalizm bir tür kızıl-yeşil birliği demek. Eko-sosyalizm, özyönetime, ekonomik ve sosyal demokratik planlamaya dayalı bir temel üzerine bir gerçekliğe dönüşebilir. Aslında benim söylediklerim, söylemek istediklerimin özü itibariyle Löwy’in, Kovel’in, Daniel Tanura’nın tezlerinden farklı değil.
 
Eko-sosyalizmin özyönetimi varsaydığını söylüyorsunuz. Murray Bookchin ve Josip Broz Tito’nun özyönetim anlayışından ve pratiğinden bir farkı var mı?
 
Özyönetimin bir tanımı, bir tarifi var. Özyönetim demek, insanların üretim ve tüketim, kararlarını özgürce, birlikte verdiği, yaşamlarını kendi özgür iradeleriyle belirledikleri bir yaşam tarzına gönderme yapar. Elbette uygulamada bazı farklılıklar ortaya çıkabilir. Mesela bağımsızlık sonrası Cezayir’de, Tito Yugoslavya’sındaki özyönetim deneyleri arasında farklılıklar vardı. Bugün artık yapılan hatalardan ders çıkarmak gibi bir avantaja sahibiz. 
 
Kitabınızın ilk sayfalarında “ilerlemeci paradigmanın vaatlerinin gerçekleşmediğini ve sorunların kapitalizm dahilinde çözülemeyeceği” tespitleriniz dikkati çekiyor. Bu noktada Karl Marks’ın ortaya koyduğu ve ilerlemeci olduğu gerekçesiyle bazı noktaları eleştirilen tarih anlayışını da eleştiriyor musunuz? Eko-sosyalist paradigma bu noktada nasıl ayrışıyor?
 
Marx sonrası sol hareket, ilerlemeyle bilimsel teknolojik gelişme arasında doğru yönde bir ilişki olduğu tespitinden hareket ediyordu. Eğer ilerleme somut olarak özgürleştiriyorsa, insanın kendini gerçekleştirmesini, emansipasyonunu mümkün kılıyorsa, sosyal gelişmeyi, sosyal refahı gerçekleştiriyorsa, insanı ‘yabancılaşmadan’ arındırıyorsa, gerçek bir ilerlemeden söz edilebilirdi. Aksi halde neyin, kimin ilerlemesi sorusu akla gelir. Teknolojinin gelişmesi üretimin artması neden bir ilerleme sayılsın? Kapitalist toplumda teknolojik gelişme, daha çok üretmenin, daha çok kâr etmenin, sermayeyi büyütmenin hizmetindedir. Aslında büyüyen sermayedir ve o da ancak sosyal ve ekolojik sorunları büyütme pahasına mümkün oluyor…
 
Solun tarihsel olarak kapitalist moderniteyi sorun etmediği” ve “özyönetime dayalı demokratik bir işleyişin şeyleri rayına oturtabileceği” gibi tespitler kitabın sadece derinlemesine çözümleme gücünü değil, güncel politik atmosferle olan bağını da ortaya koyuyor. Türkiye’de, devletin oldukça kriminalize ettiği ve anlamından kopardığı bir “özyönetim” kavramı var. Türkiye halkları açısından bu kavramlar ne ifade etmeli ve sol bu kavramlara nasıl yaklaşmalı?
 
Eğer komünist toplum perspektifine endeksli bir ‘sosyalist geçiş süreci’ olacaksa, özyönetim vazgeçilmezdir. Komünizm insanlığın vazgeçilmez ütopyasıdır ve ütopyası olmayan bir toplum, ideali olmayan bir insan mümkün değildir.
 
Özyönetim, yaşanabilir bir dünya için vazgeçilmezdir. Özyönetim demek, insanların neyi, neden, nasıl üreteceklerine, yaşamlarını nasıl düzenleyeceklerine kendi ‘ortak iradeleriyle, demokratik ilkeler gereği olarak karar vermeleri demektir. Kimsenin dışardan bir dayatmasının söz konusu olmadığı bir yönetim ve yaşam tarzı demektir. Eğer komünist toplum perspektifine endeksli bir ‘sosyalist geçiş süreci’ olacaksa, özyönetim vazgeçilmezdir. Komünizm insanlığın vazgeçilmez ütopyasıdır ve ütopyası olmayan bir toplum, ideali olmayan bir insan mümkün değildir. İnsan toplumları ezen-ezilen, sömüren-sömürülen, emreden-emir alan eşitsiz ilişkisi ortaya çıktığı dönemden beri eşitlik, özgürlük, haysiyet mücadelesini hiçbir zaman bırakmadılar. Bu yüzden, insanlığın tarihi sınıf mücadelelerinin tarihidir denmiştir.  Türkiye’deki halk düşmanı rejim neyi lânetlemiyor, kriminalize etmiyor ki özyönetim talebi bundan muaf olsun. Önümüzdeki dönemde komünist toplum perspektifine endeksli özgürlük, eşitlik, haysiyet ve sosyalizm mücadelesinin büyüyeceğinden hiç kuşkum yok. Zira, burjuva uygarlığı bu güzel gezegeni artık yaşanmaz bir yer haline getirmiş bulunuyor.  İnsanlara teklif edebileceği bir şey yok. Rıza üretme, gönüllü kabullenme, başka türlü söylersek, ideolojik hegemonya üretme yeteneği aşınmış bulunuyor. 
 
 Sıklıkla bahsettiğiniz “uygarlık krizi” artık kapitalist sistemin 1970’ler sonra içine girdiği krizi aşan bir durum mu? “Uygarlık krizi”, “varoluşsal krizi” gibi tanımlamalar bazı sosyalist çevrelerce de benimseniyor. Fakat kapitalizm bir varoluş krizi içinde ise bu yeni bir ekonomizm üretmez mi, yani kapitalizmin kendiliğinden yok olup gideceği anlayışı doğurmaz mı?
 
Kapitalist dünya sisteminin bugün içine sürüklendiği durumu, artık ‘kriz’ kelimesi karşılamıyor. Sistem bir çöküş sürecine girmiş bulunuyor. Zira kriz, normal durumdan veya genel denge durumundan bir sapma demektir ama geri dönüşü de ima eder. Oysa çöküş, geri dönüşün mümkün olmadığı eşiğin aşılmasıdır. Tabii bir yanlış anlamayı da bertaraf etmek gerekir. Birincisi, sistem kendiliğinden sahayı terk etmez, ‘benden bu kadar’, ‘bana müsaade’ demez. Tam tersine yaralı domuz daha tehlikelidir denmiştir. Her türlü vahşeti, barbarlığı dayatmaktan asla sakınmaz. Onunla hesaplaşmak, etkin mücadele yöntem ve araçları yokluğunda süreci lehe çevirmek mümkün olmaz. Ve ikincisi, bir sosyal sistemin, bir üretim tarzının, bir uygarlığın tarih sahnesinden çekilmesi bir canlının ölümüne benzemez. Zamana yayılmış bir süreç, bir eğilim olarak tezahür eder. Bak bakalım Roma İmparatorluğu ne kadar zamanda sahneden çekilmiş. Nitekim, dekadans kavramı Roma’nın zamana yayılmış çöküşünü ifade etmek amacıyla üretilmiştir.  
 
Bu krizde “Eko-Sosyalist Paradigma” ya da “Ekolojik Paradigma” nasıl bir rol oynayacak?
 
Eko-sosyalist paradigma, sorunun nihai çözümü demek değil ama çözüme giden yolun başlangıcı, o yolun aralanması anlamındadır. Ortada bir sürdürülemezlik, bir yıkım tablosu var. Eğer İnsanlığın ve uygarlığın geleceğini tehdit eden, tehlikeye atan bir durum ortaya çıkmışsa ki maalesef çıktı. Durup onu seyredecek misin? Bu dünyada bir şeyler oluyorsa, mutlaka birilerinin ‘bilinçli eylemi’ sayesinde mümkün oluyor. İrade bir tek bu dünyayı yaşanamaz bir yer haline getirenlere mahsus bir şey mi? Bu süreçten zarar gören sınıflar, ezilen-sömürülen geniş halk kitleleri, yeryüzünün lanetlileri, şimdilerde yüzde 99 denilenin bir irade ortaya koyma yeteneği yok mu? Ellerimiz daha ne zamana kadar armut toplamaya devam edecek? 
 
Bir kere bir şeyin bilinmesi gerekiyor: Hala dünyayı bu hale getirenlerden çözüm bekliyor olmak tam bir aymazlıktır. Kitapta da yazdığım gibi işe düşünce tarzımızı değiştirerek başlamak gerekiyor. Kafayı değiştirmeden, bir şeylerin seyrini değiştiremezsin. Aslında sorun o kadar da zor ve karmaşık değil. Eğer bu lânet olası kapitalizm, bu ‘sermaye uygarlığı’, insana ve doğaya zarar vermeden yol alamıyorsa, yapılacak şey belli: Üretim ve yaşam araçlarını, yaşam kaynaklarını mülk sahibi sınıfın elinden alıp, asıl sahiplerine iade edeceksin. Toplumdan çalınanı asıl sahibine vereceksin. Kapitalizm bidayetten itibaren herkesin olan, olması gereken müştereklerin kapitalist sınıf tarafından çalınmasıyla, gasp edilmesiyle var oluyor, yol alıyor. Dolayısıyla bir düzeltme operasyonu gerekiyor. Sosyal kötülükleri bertaraf edecek, ekolojik sınırları ve dengeleri gözetecek demokratik bir ekonomik, sosyal, ekolojik planlamayla işe başlayacaksın, üretimin yönünü insandan ve doğadan tarafa döndüreceksin.
 
Eko-sosyalist mücadelenin yeni öznelerinden de bahsediyorsunuz. Kadın ve genç hareketinde, Arap baharında ve Kürt hareketinde ekolojik paradigmayı gördük. Bu işin öznesi kimlerdir?
 
Neo-liberal kapitalist/emperyalist sistemin işleyişinden küçük bir sömürücü, ayrıcalıklı, azınlık, yerel ve küresel oligarşilerden başka memnun olan var mı? Kapitalizm insanları üretmek ve yaşamak için gerekli araçlardan mahrum ederek yol alabilen bir sistem, tuhaf bir uygarlık. Başka türlü söylersek, kapitalizm sürekli proleter üreten, her seferinde daha çok üreten bir makine gibi işliyor. Dar bir oligarşi ve çevresi dışında kalan dünyanın kahir ekseriyeti artık sistemin işleyişinden zarar görüyor. Hızını artıran ekolojik yıkım ve iklim krizi denilen insanları kaygılandırıyor, tedirgin ediyor. Ekolojik duyarlılık her geçen büyüyor ve bu umut verici. Bir kere ekolojik hareketler başlıca öznelerden biri, ikincisi dünyayı doyuran kadınlar. Şimdilerde kadınlar ‘erkek-egemen’ düzene, patriyarkaya ve kapitalizme karşı ayakta. Üçüncüsü de gençler. Zira bunak kapitalizmin onlara teklif edeceği bir şey, bir gelecek yok. Greta Thunberg’in çağrısı üzerine iklim krizine, ekolojik yıkıma karşı milyonlarca genç sokağa çıktı. Tabii bu üçü ayağa kalkmışken, işçi sınıfının duyarlılığının artması da beklenebilir. Bütün bunlar ortak bir perspektif ve programla sahneye çıktıklarında şeylerin seyri hızla değişmeye başlar. 
 
 Artık kapitalist sistemin değer üretemediği, sistemin iç (finans) ve dış (ekolojik) sınırlara dayandığını, sistemin canlı olan ne varsa metalaştırdığını kabul edersek, o halde kapitalist büyümenin sınırları nerededir?
 
 Bütçe ve hazine de yağmalanıyor, talan ediliyor. Ülkenin tarihinde görülmemiş bir işsizlik, açlık, yoksulluk ve sefalet ortamına sürüklenmesinin bir nedeni de bu.
 
Kapitalizm büyümeden varlığını koruyamaz. Fakat artık yeteri kadar büyüyemiyor. Sınırlı büyüme de hormonlu. Başka türlü söylersek, sistem yeni değer, artı-değer, fazla değer yaratmakta zorlanıyor. Burada onun mekanizmasını anlatmam mümkün değil ama bu kendi iç sınırına dayanması demek. İkincisi de ekolojik sınırla ilgili. Ekolojik dengeler hızla alt-üst oluyor ve bu ikisinin diyalektiği bir sürdürülemezlik durumu ortaya çıkarıyor. Aslında söylemek istediğime AKP Türkiye’si iyi bir örnek olabilir. Sermaye bildik-geleneksel alanlarda değer üretemiyor. Çareyi doğayı, müşterekleri yağmalamakta, talan etmekte, canlıyı metalaştırmakta görüyor. Aslında sadece küstahça, utanmazca doğa tahrip edilmiyor, ekolojik temel aşındırılmıyor, bütçe ve hazine de yağmalanıyor, talan ediliyor. Ülkenin tarihinde görülmemiş bir işsizlik, açlık, yoksulluk ve sefalet ortamına sürüklenmesinin bir nedeni de bu. Artık kapitalist tanımını da değiştirmek gerekecek. Bilindiği gibi, kapitalist ‘risk’ alandır aynı zamanda. Fakat bizde şu lânet olası yap-işlet-devret, yap-kirala-devret, Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ), bütçenin ve hazinenin utanmazca yağmalanması, talan edilmesiyle yol alıyor. Bu yolla kapitalistler maaşa bağlanmış oluyor ama aldıkları maaş bizim bildiğimiz maaş değil. Bu durumun insanları utandırması gerekmiyor mu? Bir toplumun insanları insan havsalasının alamayacağı böyle bir kepazeliğe neden isyan etmez?
 
Türkiye değil de bölge ve dünya genelinde bakmak gerekirse, eğer egemen blokların rıza ya da “gönüllü kölelik” üretme, dayatma yeteneğinin aşıldığını söylüyorsanız ve güç egemenlerde değilse, bu noktada ezilenler neden kolektif politik özne olamıyor? 
 
Hasım tarafın artık eskisi gibi rıza, gönüllü kabullenme veya aynı anlama gelmek üzere hegemonya üretemez duruma gelmesi, karşı hegemonya anlamına gelmez. Top sizin ayağınızdaysa ama nereye atacağınızı bilemiyorsanız, henüz sizin için daha alınacak yol var demektir. Egemen cephenin hegemonya zaafı sadece bir avantajdır. Ancak eleştirel bilinç ve mücadele büyütülerek durum lehe çevrilebilir.
 
 Mevcut sisteme ve gidişata itiraz eden muhalif siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve sendika gibi yapılanmaların çoğu, sorunun çözümünü “üretileni eşit paylaşmak ve sosyal adaletin sağlanması” fikrini beyan ediyor. Bu kesimlerin verili itirazlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Eğer kuraklık artar, çölleşme büyürse, bu açlık demektir. Onun için vakitlice eko-sosyalist paradigmayı hayata geçirmek gerekiyor. 
 
Öyle bir yaklaşım XIX’uncu yüzyılda ve XX’inci yüz yılın ilk on yıllarında bir şey ifade ediyordu ama bugün değil. Zira denkleme artık ekolojik veçhe de eklenmiş bulunuyor. İklim krizi derinleşir, ekolojik denge hızla bozulurken, insanlığın ve uygarlığın geleceği riske girmişken, sadece sosyal kötülükleri sorun eden bir mücadele asla yeterli olmaz. Kitapta da yazdığım gibi, sosyal sonunlar ekolojik sorunlardan bağımsız değil. Eğer kuraklık artar, çölleşme büyürse, bu açlık demektir aynı zamanda. Onun için vakitlice eko-sosyalist paradigmayı hayata geçirmek gerekiyor. Ne ile cebelleştiğini bilmek önemlidir denecektir…
 
Ortaya koyduğunuz, daha önce de bazı hatlarıyla tartışmaya açılan söz konusu paradigmaya “ütopiklik” eleştirileri yapanlar olacaktır. Eleştirilere nasıl cevap verirsiniz.  Sizinle daha önceki sohbetlerimiz de ‘ütopyası olmayan bir toplum, ideali olmayan insan olamaz’ diyordunuz. Kitabınız şair Bertolt Brecht’ten “Mücadele edenin kazanması kesin değildir ama mücadele etmeyen daha baştan kaybetmiştir” alıntısıyla bitiyor. Bu noktada gelecek eleştirilere nasıl karşılık vereceksiniz?
 
Benim için ütopya bugün olmayan ama ilerde olabilendir. Pejoratif, olumsuz anlamda bir ütopya anlayışına asla itibar etmem. Önce hayal etmeyi bileceksin ki önün açılsın, yolun açılsın. Kavramın olumsuz, pejoratif anlamında ütopik olan eko-sosyalist bir geçiş süreci değil, bunak kapitalizmden hala medet ummaktır. Bugün ulaşılan durum, aslında buradan nereye gidilebileceğinin ‘öncüllerini’ de içeriyor. Ne olmadığı ne olabileceğini de ima eder.  Kapitalizmle ve sosyalizm arasında üçüncü bir çıkış, başka bir paradigma önerebilen var mı? Kimileri yeni teknolojilere bel bağlamış. Harikalar yaratan modern teknolojiler bugüne kadar hangi sorunu çözdü de sistemi, içine sürüklendiği çöküş tablosundan çekip çıkaracak.  Alternatif önerisi olan bulsun, söylesin. Nafile hezeyanlar, miskin zırvalıklarla hangi sorunu çözülebilir?  
 
MA / Selman Güzelyüz
 
 

Diğer başlıklar

13/01/2021
10:42 Korona aşısı için randevu sistemi açıldı
10:34 Gazeteci Alphan'a Newroz fotoğrafı davası
10:28 Çıplak aramayı kabul etmeyen tutuklu darp edildi
09:21 ‘İşe geri dönünceye kadar mücadelemiz sürecek’
09:14 Öğrenciler din derslerine yönlendiriliyor
09:13 Açlık grevi 48’inci gününde
09:12 Pence: 25'inci maddeyi yürürlüğe koymayacağım
09:08 Yunanistan’da açlık grevinde olan Karakoyun: Amaç Öcalan’ın özgürlüğü
09:07 Van’dan zam tepkisi: Salgın değil yokluk öldürecek
09:06 30 gündür elektriksiz olan köylüler çözüm bekliyor
09:04 Başkaya: Eko-sosyalizm gerçekliğe dönüşebilir
09:02 Akdeniz: Mülteciler üzerinden ırkçılık körükleniyor
09:02 'Yürüyüş' ifadesi veren eşbaşkanlar: Özgürlük birliğe bağlı
09:01 Serhat’ta kuraklık alarm veriyor
09:01 Rüşvet ve yolsuzluk dosyası 'gazetecilere' uzandı
09:00 Validen bidonlarla su taşıyan mahalleliye: Daha önce su mu vardı?
09:00 MA Music salgında nefes oluyor
09:00 13 OCAK 2021 GÜNDEMİ
12/01/2021
23:06 Endonezya’da 5.7 büyüklüğünde deprem
23:00 Esenler’de yangın: 2 çocuk hayatını kaybetti
20:38 Urfa Valiliği'nden cezaevleri çevresinde eylem etkinlik yasağı
19:42 Migros depo işçilerinin direnişi 8’inci gününde
19:22 Dink davasında aranan astsubay Şimşek tutuklandı
19:19 Türkiye’de vefat sayısı 23 bin 152’ye yükseldi
19:03 İstismar faili erkeğin duruşmasında tutuklama çıkmadı
18:53 Kadını katleden erkeğin ömür boyu hapis cezası 16 yıla düştü
18:17 Bingöl’de yaban keçisi avlama ihalesi iptal edildi
18:07 Hakkari Belediye Eşbaşkanı’na 2 yıl 1 ay ceza
17:47 Meslek Fabrikası çalışanlarına Soyer'den çözüm sözü
17:13 Başak Demirtaş'a sosyal medyadan saldıran Muti’nin davası görüldü
16:58 Tahliye edilmeyen tutuklulara ‘pişmanlık’ dayatılıyor
16:55 Yerine kayyım atanan Çiçek hakkında 15 yıl hapis istemi
16:42 Öldürülen DBP yöneticisi Erdem anıldı
16:19 Gümüşhane Cezaevi'ndeki tutuklular: Can güvenliğimiz yok
16:15 Gözaltındaki hamile kadına temiz su verilmiyor
16:14 Liceli köylüler asker baskınını anlattı
16:06 Tanrıkulu Demirtaş’ı ziyaret etti
15:59 Boğaziçi direnişi dalga dalga yayılıyor
15:44 Asrın Hukuk Bürosu İmralı raporunu açıklayacak
15:41 TTB HDP Eş Genel Başkanı’nı Meclis’te ziyaret etti
15:39 Tendürek'te askeri operasyon
15:34 Suruç Katliamı’nın bombacısı Urfa’da yakalandı
15:21 Şizofren hastalığı olan eşinin tedavisi için yardım çağrısı
15:20 Uçan Süpürge'nin teması bu yıl 'Araftan Çıkmak'
15:12 Antep’te Kobanê protestolarında 7 kişiye müebbet
15:07 Safitürk'ün ailesi: Patlamadan 1 gün önce kaymakama işkence yapıldı
15:04 ‘Farklı dil ve kimlikleri reddeden uygulama kabul edilemez’
14:51 Kılıçdaroğlu dava açıyor: Ederi bir para
14:44 HDP tecride karşı kampanya başlatıyor
14:37 ‘Silahlarla eve girdiler, çocuklarımız korkudan ağladı’
14:33 DTK Eşbaşkanı Güven hakkında gerekçeli karar hazırlandı
14:31 Sêvê Demir’in annesine soruşturma
14:28 Bingöl’de tecrit protestosu
14:27 Bir yıldır ücretlerini alamayan işçiler isyanda
14:10 İç Anadolu Bölgesi Cezaevleri raporu: 9 tutuklu yaşamını yitirdi
14:04 Sağlık emekçileri: 2 aylık ek ödemelerimiz yapılsın
13:41 Melek İpek’e destek: Özsavunma haktır yargılanamaz
13:32 HDP’den Osman Şiban’a ziyaret
13:07 Silvan'da 2 kardeş gözaltına alındı
13:04 Kaftancıoğlu'ndan Erdoğan ve Soylu'ya suç duyurusu
12:36 Osman Şiban serbest bırakıldı
12:27 Hakkari'de ev baskınları: 3 gözaltı
12:25 HDP Diyarbakır il eşbaşkanları tahliye edilmedi
12:01 SMA aileleri Ankara’da: Bakanlığın açıklaması gerçek değil
11:39 Efe Tektekin davasında emniyet olay yeri görüntülerini göndermedi
11:26 Kayyım bini aşkın işçiyi 12 gündür kayıt dışı çalıştırıyor
11:22 FED 88,5 milyar doları hazineye aktaracak
11:11 Öğretmenevi fuhuş yuvasına dönüştürüldü
11:11 Kayyım, AKP'li adayı icraya verecek
10:59 Aldar Xelîl: ABD seçimlerini fırsata çeviren Türkiye’nin planları tutmadı
10:58 Kamalak: Cumhur İttifakı ile ittifak davayı satmak olur
10:39 Mardin'de 1’i hamile 2’si yaşlı kadın halen gözaltında
10:38 Bayrampaşa’da bir kadın katledildi
10:38 HDP Kadın Meclisi: Melek İpek derhal serbest bırakılmalı
10:32 Annesiyle Kürtçe konuşan tutukluya ‘şifreli konuştun’ cezası
10:26 Babasının görüntüsünü çeken avukata 3,5 yıl ceza istemi
09:58 1001 gündür direnen Cargill işçileri: Hak verilmez alınır
09:35 İstanbul Barometresi: Yurttaşlar borç altında eziliyor
09:25 Hasta tutuklunun annesi: Sessizliği kabul etmeyeceğiz
09:21 Osman Şiban gözaltına alındı
09:12 Açlık grevi 47’nci gününde
09:03 ‘Üniversiteler yüksek güvenlikli hapishaneler gibi yönetiliyor’
09:02 Fadıl Öztürk: Yazdıklarım iktidarın şiddet diline itirazdır
09:01 Yolsuzluk ve rüşvet paraları kuyumcuya aktı
09:01 TJA Sözcüsü: Kürt kadınlar birlik için kendine güveniyor
09:00 Psikolog Sorgun: Bozulan toplumsal sözleşme en çok kadınları etkiler
09:00 ‘Emniyetteki ağabeyi’ sayesinde kurtulan failin taciz ve tehditlerini anlattı
09:00 12 OCAK 2021 GÜNDEMİ
00:11 Bitlis’in 10 köyünde sokağa çıkma yasağı
00:05 ABD, Küba’yı ‘teröre destek veren ülkeler’ listesine ekledi
11/01/2021
22:42 Gözaltına alınan Cargill işçileri serbest bırakıldı
21:08 Japonya’da kar fırtınası: 38 ölü
20:32 Koronadan 174 vefat, 10 bin 220 yeni vaka tespiti
20:25 Valiliğin ‘milis’ ilan ettiği HABER-SEN yöneticisi tutuklandı
20:22 Erdoğan: Aşılama Perşembe veya Cuma başlayacak
20:02 Van’da 7 kişi tutuklandı
18:35 Putin, Aliyev ve Paşinyan görüşmesi sona erdi
18:25 Fatih’te açlık grevlerine destek eylemi
18:13 Sakine Cansız paylaşımına bir sansür daha
17:23 HDP’den Bahçeli’ye TCK maddeleriyle yanıt: Yargıyı göreve çağırıyoruz
17:18 Bahçeli HDP’yi yine hedef aldı
17:04 'Devletin gücü' ile tehdit edilen Cargill işçilerine gözaltı
16:37 Ankara’da üniversite öğrencileri: Kuşatma altındaki sesi yükselteceğiz
16:33 Dink davası bir kez daha ertelendi
16:32 İÜ öğrencileri: Boğaziçi öğrencilerinin talebi bizim de talebimizdir
16:28 Bilim Kurulu üyesi: Yeter ki aşılara ulaşabilelim
16:23 Hakkari'de halk buluşması
16:09 Erdoğan’dan Kılıçdaroğlu’na 1 milyon TL’lik dava
16:00 Afişlerle açlık grevlerine dikkat çekildi
15:40 Putin, Aliyev ve Paşinyan görüşmesi başladı
15:40 Adalet Bakanlığı 39 cezaevi yapacak
15:36 ‘Tayyipler Alemi’ pankartına beraat
15:33 Güney Afrika’da ‘Öcalan’a özgürlük’ kampanyası
15:23 Boğaziçi’nde tepki dinmiyor: Söz, karar, yetki bizimdir
15:20 Aleyna Çakır cinayeti zanlısı uyuşturucudan tutuklandı
15:12 Diyarbakır’da EBA’ya 1 saniye bile erişemeyen öğrenci sayısı 200 bin
15:12 HABER-SEN’den Özdemir’in gözaltına alınmasına tepki
15:03 Diyarbakır’da sağlıkçılardan alkışlı protesto
14:58 Zam talep eden saya işçileri iş bıraktı
14:38 SES’ten ‘Maskeler Konuşuyor’ eylemi
14:35 TMMOB’dan Zorê Çayı’ndaki HES’e tepki
14:23 Adnan Oktar'a hapis cezası
14:14 Mersin Valiliği Haber-Sen yöneticisini 'milis' ilan etti
14:12 Mersin Tabip Odası: Gökalp serbest bırakılsın
14:11 Avukat Armanç Arkaş cinayetinde 16 yıl 8 ay hapis
14:11 Ankara demokrasi güçleri: Birlikte mücadeleyi büyütelim
14:07 Ablukaya alınan Cargill işçilerinden direniş kararı
14:00 Van’da trafik kazası
13:38 İYİ Partili Subaşı’ndan hedef alınmasına ilişkin açıklama
13:16 Cargill işçileri 1000 gündür direnişte
13:05 Günay: Paris Katliamı aydınlatılırsa çok şey çözülür
12:49 Melek İpek’ten destek verenlere mesaj
12:38 Zonguldak’ta iş cinayeti
12:35 Silvan Belediyesi’ne 10 ayda 3’üncü kayyım
12:20 DEVA Partisi’nin Başkanlık Kurulu üyeleri belirlendi
12:18 Bir yıldır kayıp olan Hürmüz Diril Meclis gündeminde
11:55 Lice kırsalında askeri abluka kaldırıldı
11:50 RODA: Toroğlu ve nefret suçları cezalandırılsın
11:04 Demirtaş’tan Uçum’a ‘okkalı cevap’ göndermesi
10:26 TÜİK’e göre işsizlik azaldı
10:20 İlçeye gelmeden kayyımlığını duyurdu
10:17 Mardin’de ev baskınları: 5 gözaltı
09:56 Açlık grevi eylemini 10’uncu grup devraldı
09:34 Hakkari rüşvetle çalkalanıyor: İddialar yargıya taşındı
09:03 Çepni: Tecrit İmralı'dan çıktı Türkiye'ye yayıldı
09:02 Mülteci kadınlar resmi kurumlara güvenmiyor
09:01 ‘Atanan rektörler AKP komiseri olmaktan öte anlam taşımıyor’
09:00 Boğaziçililer: Akademik özerklikten vazgeçmiyoruz
09:00 11 OCAK 2021 GÜNDEMİ
10/01/2021
23:06 Ankara’da 4.5 büyüklüğünde deprem