HDK Eşsözcüsü Çiçek: 'Toplumsal olan siyasaldır' diyerek sahaya ineceğiz

img

İSTANBUL - HDK Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, "Toplumsal olan siyasaldır” anlayışıyla sahaya ineceklerini, halkları, ezilenleri, farklı mücadele gruplarını ve kolektifleri yan yana getirmenin yolunu arayacaklarını söyledi.

Halkların Demokratik Kongresi’nin (HDK) geçtiğimiz 10 Haziran'da yapılan 11’inci Olağan Genel Kurulu’nda delegelerin oylarıyla eşsözcülüğe, Esengül Demir ve Cengiz Çiçek getirildi. Daha önce PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından olan Çiçek, 2011 yılında yapılan “KCK avukatlar” davası kapsamında tutuklandı. 2014 yılında tahliyesi sonrası siyasete adım atan Çiçek, HDP İstanbul İl Eşbaşkanlığı yaptı. Bu görevdeyken 24 Haziran 2018 seçimlerinin hemen öncesinde 3 Mayıs günü bazı parti yöneticileriyle birlikte “örgüt propagandası” iddiasıyla bir kez daha tutuklanan Çiçek, tekrarlanmasına karar verilen seçimin hemen ertesi günü, 25 Haziran’da tahliye edildi. Siyasete HDP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) içerisinde yer alarak devam eden Çiçek, son olarak HDK Eşsözcülüğüne seçildi. 
 
Çiçek ile Türkiye’de giderek derinleşen iktidar krizini, Kürt sorununu, PKK Lideri Öcalan’a uygulanan tecridi, ülkedeki mevcut sorunlar ve HDK’nin bu sorunlara karşı çözüm önerilerini ve pratiklerini konuştuk. 
 
HDK Eşsözcüsü olarak seçilmenizin üzerinden bir ay geçti. Geçen zaman içerisinde neler yaptınız?
 
Geçen bir aylık süreçte geçmiş dönemin aktarımlarını, HDK’ye dair güncel önceliklerinin ne olması gerektiği noktasında kimi tartışmalar yürüttük. Bu süreçte Genel Meclisimizi ve Yürütme Kurulumuzu topladık. Toplantılarımızda HDK’nin 11. Döneminin politik programını, politik mücadele hatlarını, nelerin ön plana çıkarılabileceğini ve bu noktada siyasetin toplumsallaşma sıkıntısının, toplumsal mücadeleyi örgütleme sıkıntısının ne olduğu ve nasıl aşılacağını masaya yatırdık. Yani kendi örgütsel durumumuzu ve Türkiye’deki demokrasi ve özgürlük mücadelesinin öncelikleri noktasında tartışmalarla geçen bir süreç oldu. Bu tartışmaların hepsi örgütsel büyüme ve toplumsal mücadeleyi geliştirme odaklı oldu şüphesiz.
 
HDK olarak yeni dönemde hedef olarak önünüze neler koydunuz, bu konuda ne tür adımlar atıp, çalışmalar yürüteceksiniz?
 
 
HDK; ‘Üçüncü Yol’ fikriyatının politik yürüyüşüdür. Üçüncü Yol, tarihsel olarak kendisini daha belirgin, somut kılmak zorunda. Çünkü mevcut rejim, insanları nefes alamaz bir duruma getirdi. 
 
HDK; ‘Üçüncü Yol’ fikriyatının politik yürüyüşüdür. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşundan günümüze kadar resmi devlet paradigmasının dışarıda tuttuğu, tasfiye etmeye çalıştığı bütün tarihsel kimliklerin, farklı kimliklerin bir araya gelişinin politik birikimidir. Üçüncü Yol, tarihsel olarak kendisini daha belirgin, somut kılmak zorunda. Çünkü mevcut rejim, insanları nefes alamaz bir duruma getirdi. Bu nedenle faşizme karşı sonuç alıcı, halkların mücadelesini nasıl daha etkin kılınır tartışmasını yapmak zorundayız. Sadece bizlerin değil; demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi yürüten bütün çevrelerin bu tartışmanın ve pratik arayışın içinde olması gerekir. Sistemin bize dayattığı siyasal anlayışı da siyasetin kendisini kurma biçimini de buradan tartışmak zorundayız. O nedenle yeni dönemde temel sloganımız 'Toplumsal olan siyasaldır' olmalı.
 
Bu doğrultuda siyasetin toplumsallaştırılması, toplumun siyasallaştırılması perspektifiyle hareket etmek zorundayız. Toplumsal olan her şeyin siyasal bir karşılığı olduğundan hareketle halkları, ezilenleri, farklı mücadele gruplarını ve kolektifleri yan yana getirmenin yolunu arayacağız. Çünkü yan yana gelmenin gerekli olduğu bir süreçten geçiyoruz. Herkesin kendi mağduriyetinin peşinden koştuğu ama toplamda merkezileşen bir sinerjiye ve toplumsal muhalefete dönüşmediği ve hak ve özgürlükler lehine sonuç almaktan uzak bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Halkların ve faşizme karşı direnişlerinden taviz vermeyenlerin, bir bütün olarak ortak program ve ilkeler etrafında yan yana geldiği toplumsallaşma hedefi olan hamleci bir mücadele tarzı ve formu artık kaçınılmazdır. HDK önümüzdeki dönem birlik fikriyatının ve onun toplumsal mücadelesinin en temel zeminlerinden birisi olarak kendi kapasitesini arttıracak bir dinamik sürecin içinde olacaktır.
 
Kürtlere yönelik topyekun savaş AKP-MHP iktidarına özgü bir şey mi? 
 
Kürt meselesine yaklaşım, sadece AKP-MHP’ye has bir durum değil. Devletin kurucu kodlarını Kürt karşıtlığı, Alevi karşıtlığı, inançlar ve halklar karşıtlığı üzerinden var ettiğini biliyoruz. O nedenle günümüzde sınırların dışına taşan, taşırılan Kürt savaşını salt AKP-MHP iktidarına özgü olarak okumamak yüzyıllık ulus devlet aklının bir ürünü olarak görmek durumundayız. AKP-MHP dönemi, mevcut savaş halinin daha da fazla derinleştirildiği ve türlü yol ve yöntemlerle yaygınlaştırıldığı özel bir dönem olarak da okunabilir. Günümüzde özel olarak da Kürt siyasetine topyekün olarak sürdürülen imha ve tasfiye operasyonlarını da Kürt siyasal dinamiğinin geldiği düzey ve Türkiye’deki adalet, barış ve demokrasi mücadelesine kattıkları üzerinden okumak öncelikli olandır. Türkiye halklarının demokrasi mücadelesiyle Kürt halkının özgürlük mücadelesinin tarihsel olarak bu kadar iç içe geçtiği, ittifaklaştığı ve faşizme karşı mücadelenin ortak kader tayin edici karakter kazandığı başka bir dönemden bahsetmek zor olsa gerek.
 
O nedenle mevcut Saray Rejimi şunu çok iyi bilmektedir; özgür Kürt dinamiği ve onun siyasal bilinci bu topraklarda ne düzeyde zayıflatılırsa ya da tasfiye edilirse, Türkiye ve Kürdistan halklarının faşizme karşı yürüttüğü tarihsel önemdeki mücadele de o düzeyde tasfiye olacak ya da zayıflayacaktır. AKP-MHP ittifakının Kürt halkına ve Türkiye demokrasi güçlerine yönelik saldırılarının temelinde de son yıllarda kendisini tüm eksiliklerine rağmen büyüten bu birlik ve ortak mücadele hattında yarıklar oluşturmak ve parçalamak var. 
 
O nedenle özellikle Kürt halkının özgürlük iradesine yönelik tüm Ortadoğu coğrafyasına yayılmış ve derinleştirilmiş savaşa ve onun ekonomisine karşı çıkmak, itiraz etmek, aynı zamanda Türkiye halklarının barış, eşitlik, adalet ve özgürlük mücadelesini savunmak demektir. Tarihsel devlet aklı ve onun günümüzdeki temsilcilerinin ayırdında olduğu bir başka huşu da şudur: Türkiye ve Kürdistan halklarının toplumsal muhalefeti ve dinamiği tasfiye edilmezse Cumhuriyetin ikinci yüzyılı, ‘Üçüncü Yol’un yüzyılı olacak. Topyekûn saldırıların ana nedeninin bu olduğunu düşünmekteyim.
 
 PKK Lideri Abdullah Öcalan, bu konuda “Kürt sorununu çözmeyen çözülür” belirlemesinde bulunmuştu. Bu belirleme hala güncelliğini koruyor mu? 
 
 
Kürt sorununu çözemeyen, onlarca iktidar çözüldü ve devrildi. Şimdi de AKP-MHP iktidarı çözülüyor. Bu mesele çözümsüz kaldığı sürece mevcut iktidardan sonraki iktidarları da çözecektir.
 
Şimdiye kadar Kürt sorununu çözemeyen, bununla tarihsel ve güncel olarak yüzleşmeyen onlarca iktidar çözüldü ve devrildi. Şimdi de AKP-MHP iktidarı çözülüyor. Bu mesele çözümsüz kaldığı sürece mevcut iktidardan sonraki iktidarları da çözecektir. Diğer yandan bu çözülme sadece iktidar partileriyle sınırlı kalmıyor; her kendini tekrar, her savaş ve darbe dinamiğinin varlığı ve dolayısıyla Kürt meselesinin çözümsüz hali, Türkiye’de doğanın talanı, kültürel çoraklık, inanç alanındaki dejenerasyon, işsizlik, yoksulluk gibi çözülme süreçlerini de derinleştiriyor. Kürt meselesinin çözümsüzlüğü siyasi, ekonomi ve iktisadi olarak Karadeniz’den Ege’ye, Akdeniz’e, Marmara’ya, Kürdistan bölgelerine kadar toplumsal bir çözülüşü de getiriyor. Bu nedenle Türkiye demokrasi güçlerinin, sınıf hareketlerinin, ekolojik mücadelelerin Kürt meselesinin demokratik çözümünü gündemlerine ve programlarına daha net ve kararlı bir şekilde almaları, içermeleri de tarihsel olarak çok belirleyici ve kıymetli olacaktır.
 
Diğer tarafta muhalif partilerin Kürt sorununa yaklaşımlarını ve bu soruna ilişkin çözüm önerilerini yeterli buluyor musunuz?
 
Tabi ki de yeterli değil. Bugün itibariyle CHP, İYİ Parti, DEVA Partisi, Gelecek Partisi vs. bütün partilerin ortak özelliği, siyaseti toplumun dışında ve üstünde kurmaları, topluma yabancılaşmaları, kendi yaşam ve mekan alışkanlıklarını bu ölçülere göre belirlemeleridir. Biz buna ‘sistem siyaseti’ diyoruz. Bir siyasal parti, halkın gündemini kendi gündemi yapamıyorsa, ona çözüm üretemiyorsa, halkın taleplerini kendi siyasal mücadele programlarına dönüştüremiyorsa buna toplumcu siyaset diyemeyiz. Ortaya somut şeyler koymanız gerekir. Örneğin Kürt halkı, ‘Sayın Öcalan irademdir’ ve ‘Kürt meselesinin çözümünde temel muhataptır’ diyor. Ancak bütün partiler bu gerçek karşısında adeta üç maymunu oynuyor. Bu ve buna benzer inkarcı yaklaşımlar nedeniyle Kürt meselesi çözümsüz olarak orta yerde duruyor.
 
Düşünebiliyor musunuz ana muhalefet ve ortağı, salt AKP’yi sıkıştıracağız diye ‘İmralı’dan mektup geldi. Bu mektuptan medet umdunuz’ söylemleriyle Kürt halkının vicdanında, yüreğinde onarılmaz yaralar, kırgınlıklar açmakta beis görmüyorlar. Bir toplumsal kesimden oy alma kaygısıyla gerçekleri çarpıtarak, bir başka toplumsal kesimi gözden çıkaramazsınız. Oy ve sandık üstüne kurulu siyasetin Türkiye halklarına ne düzeyde kötülükler ettiğini bu örnek çok iyi ifade ediyor. Sürekli Sayın Öcalan üzerinden manipülatif sözler kuranların, gerçekten demokratlık kaygıları varsa bir ada hapishanesinde anayasal, yasal hakların neden kullandırılmadığının üstüne gitmesi, orta yerde duran tecrit gerçeğinin kendisinin her türlü spekülasyona ve özel savaş oyunlarının zemini olduğu gerçeğini görmeleri çok mu zor! Elbette hayır. Dolayısıyla mutlak tecrit ortamında İmralı’yı bir spekülasyon ve şaibe aralığında tutmaya çalışan AKP gerçeği karşısında ve her türlü kötülüğü atfettikleri iktidara karşı ‘İmralı’da yasal hakları tanıyın’ demekten yani yasal savunuculuk yapmaktan bile geri durmuş bir muhalefet var. O yüzden bu meseleler günlük siyaset malzemesi yapılacak meseleler değil. 
 
Kürt sorununun çözümü için sorumluluk bilinciyle hareket etmek zorundasınız. O nedenle cumhuriyetin niteliğini demokratikleştirmek istiyorsak partilerin çıkarlarına göre değil, halkların ortak çıkarı ve geleceğine göre ve bu anlayışla tarihsel sorunların, tarihsel yüzleşmeyle çözülmesi gerekiyor.
 
 Devlet-mafya-siyaset ilişkisinin yoğunca gündeme geldiği ve bu birlikteliğin görünür olduğu bir süreçten geçiliyor. Bu tabloyu nasıl okuyorsunuz?
 
Yaşananlar devlet gerçeğiyle yüzleşmemizi gerektiren başlıca konulardan biridir. “Devlet nedir?” sorusunu yerli yerinde tanımlamamız gerekir. Ben mafya-devlet-siyaset buluşmaları tanımını doğru bulmuyorum. Devletin kendini organize etme biçimi zaten böyle. Bugün ‘vatanseverim’ diyen partilerin uluslararası Gladio ile, uluslararası kapitalist düzenle nasıl ilişki kurduğunu, Türkiye’de darbe mekaniğinin nasıl kendisini süreklileştirdiğini biliyoruz. Siyaset ve yargı kurumlarının bu tarihsel oluşum süreçlerinden bağımsız düşünemeyiz. Kendisini ideolojik ve sınıfsal olarak karşı ideolojilere ve sınıflara bir baskı aracı olarak örgütlemiş, bunun bürokrasisini, yargısını, ahlakını bu ihtiyaca göre örgütlemiş bir savaş, darbe ve kötülük düzeneğinden bahsediyoruz.
 
 Tarif ettiğiniz “kötülük düzenine” karşı nasıl mücadele edilmeli?
 
“Taleplerimizi yerine getirin, adil yargılama bekliyoruz, beklentileri karşılayın”dan ziyade -bu da bir mücadele zemini olmakla birlikte gelinen aşamada oldukça naif kalıyor- halkların, toplulukların farklı grupların kendisini toplumsal alanda örgütlemesi, kendisini bir politik güç haline getirmesi, baskı unsuru haline getirmesi gerekiyor. Hayatlarımızı özgürleştireceksek, ilişkilerimizi adil kılacaksak, kitlelerin kendisini özne kıldığı bir mücadele biçimiyle yapacağız bunu. Yoksa bu kadar çok kandan beslenen partiler, mekanizmalar bunu elbette sağlamayacak. 
 
 
Bir siyasal pornografi almış başını gidiyor. Her şey o kadar çıplak yaşanıyor ki! Zenginlik çıplak yaşanıyor, katliam çıplak yaşanıyor, fakirlik çıplak yaşanıyor. Her şeyi gözümüze o kadar sokuyorlar ki artık son nokta onurumuz ve irademiz kaldı. 
 
İşte görüyorsunuz bir yandan ‘porsiyonu küçültün’ diyor ama öbür taraftan utanmadan milyon dolarlık yazlıklar, saraylar inşa ediyorlar. Gerçekten aklımızla dalga geçiyorlar, gelinen aşama artık halkın aklıyla, izanıyla dalga geçme halidir, aşağılama dönemidir. Bir siyasal pornografi almış başını gidiyor. Her şey o kadar çıplak yaşanıyor ki! Zenginlik çıplak yaşanıyor, katliam çıplak yaşanıyor, fakirlik çıplak yaşanıyor. Her şeyi gözümüze o kadar sokuyorlar ki artık son nokta onurumuz ve irademiz kaldı. Teslim alınmak istenen artık onurumuz. Bunu da teslim ettik mi gerçekten de hepimize geçmiş olsun. Bu yönüyle de yaşadığımız süreç bizim için final niteliğinde. Toplumsal onur düşmeye görsün, kaldırmak çok ama çok zor ve yıllar alacak bir iş. O nedenle toplumsal, özgürlük ve demokratik yaşam onurunu ayakta tutmak ve teslim etmemek zorundayız. Her şeyin tüm çıplaklığıyla toplumun gözünün içine sokulmasıyla ‘Alışacaksınız, sizi alıştıracağız, alışın’ diyorlar. Biz bu alışma halinin tehlikesine de işaret etmek zorundayız.
 
Toplum nezdinde yaşananlar karşısında bir öncülük sorunu olduğu, bu nedenle mevcut durumun ağırlaşarak devam ettiği sıklıkla dile getiriliyor. Siz bu belirlemeye katılıyor musunuz?
 
Burada belki öncülük sorununun kendisini, ne olup olmadığını da tartışabiliriz. Kim, kime öncülük edecek? Mesela bu konuda Zapatistalar iyi bir örnek. Zapatista hareketi ilk köylülerle buluştuğunda bir çok şeyi onlardan öğrendiklerini ifade ediyorlar. Dillerini öğreniyorlar, toprakla haşır neşir olmayı, arazi şartlarına uyum sağlamayı öğreniyorlar. Komutan Marcos (Zapatista Ulusal Kurtuluş Ordusu sözcüsü Subcomandante Marcos); “Ben ilk köye gittiğimde yürüyemiyordum. Kırlarda yürümeyi bilmiyordum” diyor. Şehirden gelmiş kıra bile uyum sağlayamayacak kadar acemi. Komutan Marcos, o haliyle nasıl öncülük yapsın? Daha arazide yürümesini bilmeyen, beceremeyen tam anlamıyla öncülük yapabilir mi? Elbette hayır. En son komutan Marcos; “Biz köylülerle ne zamanki hayatlarımızı buluşturduk, iç içe geçirdik, nasıl bir bütün olmayı başardık, ondan sonra politik kararlarımızı, isyan kararlarımızı birlikte verdik. Yürüyüşümüzü birlikte başlattık” diyor. 
 
Bu örnek öncülük meselesine ışık tuttuğu gibi hayatın içinden kurulmayan, ortaklaştırılmayan, karşılıklı deneyimlerden beslenmeyen toplumsal iddialı hiçbir siyasal oluşumun ya da anlayışın başarılı olamayacağını ya da kendisini kalıcı kılamadığının göstergesi. O nedenle kimi ezberlerimizin, toplum dışına çıkmış hallerimizin, halkla kurduğumuz ilişki biçiminin, siyaseti ve örgütleri hangi esaslara, önceliklere göre kurduğumuzun bizlere ne düzeyde kaybettirdikleriyle yüzleşmek zorundayız. Zayıflıklarımızı, sadece iktidar baskısıyla değil, kendi yetmezliklerimizle de açıklamak, mücadelemizin ortaya koyduğu hedefler bağlamında kaçınılmaz görünüyor. Çıkışın ve zaferin yegane yolu, siyasetin toplumsallaştırılması, toplumun siyasallaştırılmasıdır. Rutin günler etkinliğinde de katliam karşısında da aynı mücadele yöntemleriyle (örneğin basın açıklaması gibi) cevap olmaya çalışıyorsak, toplumsal örgütlüğü büyütme hedefini ve emeğini canlı tutamıyorsak, yol ve yöntemlerde yaratıcı kılamıyorsak kendimizi, orada bir sorun var demektir.
 
O halde bu eksikliği giderip, siyasetin toplumsallaşması için neler yapılmalı? 
 
Elimizde hazır formüller ve sihirli değnekler yok. Israr, ısrar, ısrar; arayış, arayış, arayış… Dert etme, disiplinli ve hamleci bir tarz başarı için kaçınılmaz değerlerimiz. İktidar ortakları bütün olanaklarına rağmen bizleri tasfiye etmek için her gün bir yöntem geliştiriyor. Karşısında bu kadar olanaksızlıklar içerisinde olan bizlerin daha yeni yöntemler ve yeni yollar araması, bunda ısrar etmesi ise daha fazla dayatıyor kendisini. “Faşizme karşı diz çökmeyeceğiz” demekle faşizm gitmiyor. Sadece seçim dönemlerinde geliştirdiğimiz taktiklerle de gitmediğini tecrübe ettik. Nasıl bir kadro politikası, yönetimler; nasıl bir toplumsallık; hayatın örgütlenmesinden neyi anlıyoruz; mekanlara sıkışmışlığımızı nasıl aşacağız gibi soruları çoğaltarak ve sağlıklı cevaplar üreterek yürümekten başka çıkar yol görünmüyor. Halkın mücadelede özne olacağı, yerel öncülükler, yerel liderlikler başta olmak üzere siyasetin bir meslek olmadığı, politikanın belli insanların profesyonel yaşamı olmadığı, belirli şahıslara zimmetlenmediği ve doğrudan hayatın, hayatlarımızın kendisiyle ilgili olduğunu idrak ettiğimiz oranda engellerimizi aşacağımıza inanıyoruz. Bu çözüm ve başarı aklı HDK’nin tarihsel mücadele deneyiminde ve bilincinde saklı zaten.
 
HDK önümüzdeki süreçte bu konuda nasıl sorumluluk üstlenip, hangi adımları atacak?
 
 
 HDK fikriyatı bu toprakların can suyudur. Bu fikriyatın olduğu her yerde inanıyoruz ki birlik var, bu fikriyatın nefes aldığı her yerde çokluk var... HDK bir itirazdır, karşı koyuştur, bir eleştiridir; aynı zamanda HDK özeleştirinin kendisidir. 
 
Sadece Türkiye değil, tüm dünyada kapitalist sistem S.O.S (Alarm) veriyor. Gerçekten gök kubbenin altında muazzam bir kaos var ve biz dünyayı değiştirmek isteyenler için vaziyet harika. Türkiye’de de demokratik değişim, dönüşüm için tarihsel fırsatlar var önümüzde. Bir bütünen baktığımızda toplum kaynıyor. Bir birikim var. Bu birikimi iyi okumamız gerekiyor. HDK olarak tartıştığımız temel konulardan biri de budur. HDK olarak gerek emek, gerek ekoloji, gerek halkların özgürlük mücadelesinde, gerek Alevilerin inanç mücadelesinde kısacası bütün mücadele alanlarında yan yana, omuz omuza, ortaklıklarımızın en mütevazi ama en kararlı emekçilerinden olacağız. HDK’liliği isminden önce bir fikriyat olarak büyütme azmimiz var. Çünkü bu fikriyat bu toprakların can suyudur. Bu fikriyatın olduğu her yerde inanıyoruz ki birlik var, bu fikriyatın nefes aldığı her yerde çokluk var.
 
Yine toplumsal mücadelemizi her açıdan gençleştirmemiz, dinamik ve akışkan hale getirmemiz de zorunluluklarımızdan birisi. Toplumsal gençlik muhalefetine her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Eğer bugün gençlik kendisini siyasal kurumlarımızın içinde ifade edemiyorsa, etme gereği duymuyorsa, toplumsal mücadelemizde öncülük rolünü oynayamıyorsa bunun üzerinde ciddiyetle durmalıyız. Yeni dönemde bir toplumsal gençlik muhalefetine ihtiyaç var. Bakın toplumsal mücadele dinamiğinin en canlı olduğu her yerde gençleri görüyoruz ama HDK, HDP, sosyalist hareketlerin yönetim kademelerinde gençliği aynı oranda görmüyoruz. O zaman yeni dönemde bunu da tartışacağız. Temel tartışma konularımızdan biri bu olacak.
 
 İktidar baskısının özellikle gençler üzerinde bu kadar yoğun uygulandığı bu süreçte bunu başaracağınıza inancınız var mı?
 
İşimiz bir taraftan zor bir taraftan da kolay. Büyük eleştiri hareketleri, büyük özeleştiri hareketlerinden doğar. Biz bir eleştiri hareketiyiz. Eleştirilerimiz hep canlı olacak. Kurulu her düzene, iktidarcı, devletçi her sisteme eleştirel olacağız. Ama tarihsel mücadele deneyimlerimiz bize şunu da söylüyor. Bir eleştiri hareketi, bir özeleştiri hareketi olarak inşacı bir akla bürünmediği sürece sadece muhalefette kalıyor. HDK bir itirazdır, karşı koyuştur, bir eleştiridir; aynı zamanda HDK özeleştirinin kendisidir. Eleştiri hareketi olarak demokratik direnişçiyiz; özeleştiri hareketi olarak da demokratik inşacıyız. Demokratik direnişi ve demokratik inşacılığı yan yana getirecek yeteneği ve cesareti gösterebilirsek önümüz açıktır.
 
MA / Ferhat Çelik 

Diğer başlıklar

11/07/2021
15:47 HDP'liler kaza yaptı: 7 yaralı
15:34 Tutuklulardan 14 Temmuz açıklaması
15:18 HDP Tozkoparan halkıyla bir araya geldi
15:14 HDP’li Temel: Üçüncü yol ile mücadeleye
15:03 Hayvan Hakları Savunucuları Ankara'da bir araya geldi
14:14 Dönüşümlü açlık grevi 15 güne çıkarılıyor
14:10 Gazeteci Başlangıç kalp krizi geçirdi
14:05 İHD işkenceye maruz kalan tutuklularla görüştü
13:40 Polyester imalathanesinde yangın
13:36 Barış annesi Tunç yaşamını yitirdi
13:01 Evvel Temmuz Bayramı festival havasında kutlanacak
12:04 Hatip Dicle: Erdoğan, Ergenekon ve MHP'nin dayatmasıyla süreci bitirdi
11:44 Korucu silahıyla şüpheli kadın ölümü
11:02 Şenyaşar ailesinin ‘adalet’ nöbeti 125'inci gününde
11:02 Bilirkişilerden taş ocağına olumsuz rapor
10:52 KHK’li Platformları Birliği: Din alimlerini serbest bırakın
09:48 Pınar Gültekin davasında Avcı'nın ailesi de yargılanacak
09:19 TTB’den aşı ve rehavet uyarısı: Yeni bir pik olabilir
09:04 Dönüşümlü açlık grevi 227’nci gününde
09:03 Trafolarına el konulan çiftçiler: Faturalar arazi değerinde
09:03 Saldırıya uğrayan tutukluların aileleri: İşkence etme hakkını kim verdi?
09:02 Marmaris’te yangın 4 saatte, Genç’te 5 günde söndürülüyor
09:02 İkizdere'de sağlıklı suya ulaşılamıyor
09:00 11 TEMMUZ 2021 GÜNDEMİ
07:53 Mültecileri taşıyan minibüs devrildi: 12 ölü, 20 yaralı
00:03 Ma Müzik Orkestrası konserine yoğun ilgi
10/07/2021
23:51 İzmir Barosu Genel Kurulu: İki aday yarışacak
23:12 Karaburun açıklarında deprem
22:55 Kuzey ve Doğu Suriye yönetiminden ambargo açıklaması
22:40 TUAYDER’den Antalya Cezaevi açıklaması
22:20 Dargeçit’teki yangın söndürüldü
21:56 5 bin 530 yeni vaka tespit edildi
20:44 Ali İsmail Korkmaz anıldı
20:19 Dersim'de Delta varyantı tespit edildi
20:05 HDP gençlik meclisi üyesi serbest bırakıldı
19:59 İHD'liler mezarları başında anıldı
19:42 Dünya Sağlık Örgütü: Pandemi yavaşlamıyor
19:21 Antalya Cezaevi'ndeki şiddete ilişkin İHD'ye başvuru
19:07 HDP'den Kars’ta halk buluşması
18:51 ‘Aşı olmak toplumsal sorumluluğumuz’
18:20 Lozan’dan Cenevre’ye yürüyüş
17:41 Taksim’de gözaltına alınanlar serbest bırakıldı
16:23 Dersim Kadın Platformu’ndan Sorgu'ya tepki
16:23 Polis engelini aşan Barış Anneleri: Tecrit kaldırılsın
16:23 Suruç Aileleri İnisiyatifi üyeleri serbest bırakıldı
16:10 'Doğa ve toplum karşıtı politikalara karşı duralım'
16:03 ÖHD kongresi: Tecrit son bulsun, Öcalan muhatap alınsın
15:55 HDP Gençlik Meclisi üyesi gözaltına alındı
15:41 Su kesintisi nedeniyle kanala giren genç boğulma tehlikesi geçirdi
15:32 Alara Çayı’nda HES ve 'acele kamulaştırma’ protestosu
15:28 Sinovac aşısı toplatıldı, bakanlık hala sessiz
15:17 Adana Barosu’nda üç aday yarışıyor
14:58 Ağır hasta tutuklu Çakal için tahliye çağrısı
14:41 Kürtçe'ye yer vermeyen Decathlon’u protesto ettiler
14:37 35 kiloya düşen hasta tutuklu Tamboğa'nın bırakılması çağrısı
14:34 Suruç Aileleri: Tek ses olursak kazanacağız
14:33 Adana ve Mersin'de kamulaştırma kararı
14:33 Ceyhan Cezaevi’nden 4 tutuklu sevk edildi
14:18 Kapatma iddianamesi HDP’ye tebliğ edildi
13:53 Kanser hastası tutuklunun infazının ertelenmesi istendi
13:46 Ceylan: AKP ve MHP arasındaki çatışma Erdoğan’ı Diyarbakır’a getirdi
13:31 Cumartesi Anneleri yargılandıkları davaya dikkat çekti
13:04 Suruç için yürüyenlere müdahale: 6 gözaltı
12:58 Tamamlanmayan yollar yağmur sonrası hayatı felç etti
12:39 ‘Erdoğan yeni İsrail hükümetinden korkmalı mı?’
12:38 Çetin ve İnter için veda töreni
12:03 Kayıp yakınları DEP yöneticisi Yıldırım’ın akıbetini sordu
11:45 Mısır'da gözaltı ve cezaevinde bekaret testi işkencesi
11:42 ‘HDP’liyiz, her yerdeyiz’
11:31 Kürtçe hutbe okuyan 9 imama tutuklama kararı ifade öncesi verildi
11:08 Çankaya'da işçiler grevlerini sonlandırdı
11:07 Şenyaşar'dan Erdoğan'a: Gerçekler er geç ortaya çıkacaktır
10:52 Konya’da Kürt aileye saldırı: Biz ülkücüyüz sizi burada yaşatmayacağız
10:29 Suruç Aileleri İnisiyatifi'ne polis saldırısı: 13 gözaltı
10:14 KNK'li Birlik: Ulusal birlik tarihi ihtiyaçtır
09:43 Cezaevi avukat görüşme odasında istihbarat çıktı
09:39 İkizderelilerden eylem şarkısı
09:31 Somut delillere gözünü kapatan bilirkişiler sanıkları akladı
09:31 Açlık grevini 46'ncı grup devraldı
09:13 Vedat Aydın anıldı: Hayallerini gerçekleştireceğiz
09:04 Hal işçisi kadınlar: Eşit işe eşit ücret
09:02 Galataport işçileri işe dönmek için eylemde
09:02 Gardiyanların saldırısına uğradı, hastane yerine hücreye götürüldü
09:01 Dr. Yaviç: Aşı bilgilendirmesi Kürtçe yapılmalı
09:01 12 yaşında zulümden kaçıp yollara düştü
09:01 Diyarbakır esnafı: Öcalan'la diyalog bitirildi, Türkiye battı
09:00 10 TEMMUZ 2021 GÜNDEMİ
09/07/2021
23:52 Iğdır’da sel: Ev ve ahırları su bastı
23:44 9 imama 'Kürtçe hutbe' tutuklaması
23:35 Sağlık Bakanlığı Sinovac aşısının bir serisini 'acil' kodu ile toplattı!
22:13 OXFAM: Dakikada 11 insan açlıktan ölüyor
20:36 24 saatte 59 kişi daha hayatını kaybetti
20:23 2015’te Erdoğan: Çözüm süreci buzdolabında
2021’de Erdoğan: Süreci sonlandıran biz olmadık
19:35 Erdoğan: Çözüm sürecini sonlandıran biz olmadık
19:29 DİK ve DİAY-DER üyelerinden 11'ine tutuklama talebi
18:56 Suruç Aileleri İnisiyatifi’nden ‘adalet yürüyüşü’ne katılım çağrısı
18:38 Gercüş’teki yangın kontrol altına alındı
18:36 Antalya'da zorla sevk edilen 20 tutukluya işkence
17:29 Iğdır’da gözaltına alınanlar serbest bırakıldı
17:19 ‘Öcalan, Kürt ve Ortadoğu halkları için bir şans’
17:06 Mardin'de 2 kadın tutuklandı
17:02 Erdoğan gezisi trafiği felç etti
16:42 Belediye otobüsünün çarptığı 8 yaşındaki çocuk yaşamını yitirdi
15:59 Sağlık örgütlerinden Delta varyantı uyarısı
15:15 Batman’da açlık grevlerine dair açıklama yapılacak
15:00 Emine Yanıkoğlu’nu katleden erkeğin davasında tanıklar dinlenecek
14:52 HDP Kadın Meclisi: İstismarı meşrulaştıran ‘somut delil’ şartını kabul etmiyoruz
14:51 Tarsus Cezaevi’nde hak ihlalleri arttı
14:16 Suruç için adalet yürüyüşüne Diyarbakır’dan destek
14:15 Ankara’ya yürümek isteyen Suruç ailelerine müdahale
14:15 Askerin yaraladığı çocuğun tedavisi sürüyor
14:03 Sağlık örgütleri yönetmeliğe itiraz etti
13:47 Danıştay, Tozkoparan'da yürütmeyi durdurdu
13:26 EMEP: Partimize şüpheli şahıslar girdi
13:09 Türkiye, Aydın Erdem soruşturmasını etkin yürütmediğini kabul etti
12:57 HDP’den tütüncülere ziyaret
12:55 Sinbo işçilerine gözaltında çıplak arama
12:50 Diyarbakır'da Erdoğan ablukası
12:36 İHD gazetecilerle bir araya geldi
12:23 Verilen zammı kabul etmeyen TES-İŞ işçileri iş bıraktı
12:15 Baronun yeni yönetiminden Şenyaşar ailesine destek
11:57 Polisler avukatı darp etti
11:49 Adıyaman'da tütüncülere gözaltı
11:49 DİK ve DİAY-DER üyelerinin ifade işlemleri tamamlandı
11:43 Redhack davasında 'kovuşturmanın genişletilmesi' kararı
11:43 İş bırakan bin 500 temizlik işçisi greve başladı
11:32 Gündoğdu'yu dolduranlardan 'birleşik mücadele' vurgusu
11:16 Talabanî: Türkiye’nin saldırıları nedeniyle çiftçiler zarar görüyor
11:04 Efrîn’de son bir buçuk yılda 83 kadın katledildi
10:25 Baretlerini yastık yapan işçiler: Mücadeleye devam
09:38 Bağımsız Maden-İş Başkanı Çetin ve sendika üyesi hayatını kaybetti
09:33 Çankaya'da temizlik işçileri iş bıraktı
09:32 Açlık grevi 225’inci gününde
09:22 Diyarbakır’a polis yığdılar
09:22 Musa Anter Davası’nda zaman aşımına 14 ay kaldı
09:15 Diyarbakırlılar Erdoğan'ı istemiyor
09:07 Tütün yetiştirmek serbest, satmak yasak
09:07 Karakol komutanı ve yardımcısı ‘define avcılığı’ndan görevden alındı
09:06 TTB'den hekim göçüne Nazi benzetmesi
09:05 Urfa Barosu’nun yeni başkanı İzol: İlk işimiz açlık grevleri
09:04 Kayyımın bitmeyen yol çalışması esnafı bezdirdi
09:04 HDK Eşsözcüsü Çiçek: 'Toplumsal olan siyasaldır' diyerek sahaya ineceğiz
09:02 Hasta tutuklu Tamboğa çiğneme fonksiyonunu yitirdi
09:01 ‘CPT çözüm tarafı olmak istemiyor’
09:00 Mardin Baro Başkanı Elik: Hukuksuzluk sistemi mevcut
09:00 09 TEMMUZ 2021 GÜNDEMİ
08/07/2021
23:42 İzmir’den notlar: Deniz Poyraz halkların ortak isyanı oldu
23:23 Kürt yazar Şimşek, Yunanistan’da işkenceye maruz kaldı
23:09 Beştaş: Yeni reformlar denildikçe işkence artıyor
22:38 4. yargı paketi Meclis Genel Kurulu’nda kabul edildi