German: Ukrayna'ya silah aktaran İngiliz hükümeti mültecileri almakta isteksiz

img

ANKARA - Savaşı Durdur Koalisyonu kurucularından Lindsey German, Rusya-Ukrayna Savaşında barış politikasına ihtiyaç olduğunu belirterek, “Ukrayna'ya silah akıtan Boris Johnson hükümeti, Ukraynalı mültecileri almakta son derece isteksiz” diyerek, Avrupa’nın ikiyüzlülüğüne dikkat çekti. 

Dünyanın gözünü çevirdiği Ukrayna-Rusya Savaşı, 21’inci gününde. Bir yandan müzakereler, bir yandan Rusya’nın sivil bölgelere yönelik ağır saldırıları diğer yandan Batı’nın Ukrayna’yı silah deposuna çevirmesi dikkati çekiyor. Yüzlerle ifade edilen ölüm ve 3 milyonu aşkın insan göçü kaydedildi. Ağır insani kayıplar ve ekolojik, nükleer tehditlere rağmen devletlerin müzakereleri ağırdan aldığı savaş sürecinde, birçok ülkede halklar savaş karşıtı pozisyonlarını güçlendirdi ve derhal barış çağrısı yaptı.
 
ABD’nin 11 Eylül’de İkiz Kulelere yönelik gerçekleştirilen saldırısı sonrası Ortadoğu'ya yaptığı müdahaleler ardından kurulan Savaşı Durdur Koalisyonu'ndan (Stop the War Coalition) Lindsey German, aslında 11 Eylül sonrası sürecin bu noktaya varacağını ön gördüklerini ve yıllardır bu yüzden savaş karşıtı pozisyonda kaldıklarını söyledi. German’a göre şu anda Ukrayna'daki savaşta Putin savaş suçu işlerken NATO ise ateşe benzin döküyor. 
 
Çalışmalarını İngiltere’de yürüten German, savaşın Avrupa’daki yansımalarını, dünyadaki savaş karşıtı hareketin durumu ve ona olan ihtiyacı, Putin’in ve Batı’nın temel amaçları ile özelikle İngiliz hükümetinin savaşçı tutumunu Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. 
 
 
Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesinin Batılı devletlerin yaklaşımı üzerinden değerlendirmek istiyorum. Savaşın başlamasında ve büyümesinde Avrupa nasıl bir rol aldı, amacı neydi?
 
 
Yani baktığımız zaman, Avrupa Birliği'nin çok daha militarize olmuş olduğunu görüyoruz. Ve bunun da yükünün işçi sınıfının omuzlarına yüklendiğini görüyoruz. Bu insanlar doğrudan savaşın bedelini ödeyecek olan insanlar ve bu bence tüm dünyayı korkutması gereken bir gerçek.
 
Avrupalı hükümetlerin, özellikle Batı Avrupalı hükümetlerin Ukrayna savaşına yaklaşımına baktığınız zaman, sanki bu sorunun 30-40 yıllık bir geçmişi yokmuş, bu sonuca hizmet etmiş kararlar alınmamış gibi görünüyor. Yapılan muhalefet net bir şekilde gösteriyor ki herkes Rusya işgaline çok karşı. Herkes Rusya'nın birliklerini geri çekmesi gerektiğini, ateşkes ilan edilmesi gerektiğini, şu anda başlamış durumda olan barış görüşmelerinin sürmesi gerektiğini ve bunun da başarılı olması gerektiğini düşünüyor. Öte yandan, yine büyük resme baktığımız zaman, NATO'nun Doğu Avrupa'ya doğru genişlemesinin de bu savaşa sebebiyet verdiğini görüyoruz. NATO, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulmuş ABD ve Batı Avrupa'nun askeri ittifakıdır. Varşova Paktı ise, bunun Doğu Avrupa'da Sovyetler Birliği çerçevesindeki eşdeğeridir. Soğuk savaş sonucunda Varşova Paktı dağıldı, ama NATO dağılmadı ve NATO Afganistan, Libya gibi ülkelere müdahalede bulunmasını sağlayan daha fazla güç elde etti. Soğuk Savaş sonrasında Avrupa'da 14 ülke daha NATO'ya katıldı. Biz bu ittifaka tarafsız bir savunma ittifakı diyemeyiz.  Bu, batının askeri müdahale gücünü arttırmak, güçlendirmek üzere kurulmuş bir ittifak ve NATO'nun tüm üye ülkelerden talebi, tüm ulusal servetlerinin en az yüzde 2'sini bu ittifaka ayırması. Bu zaten İngiltere'de hali hazırda oluyor. Yunanistan gibi askeri alanda güçlenmeye çok ciddi paralar harcayan başka ülkeler de var. Ancak bu duruma uzundur direnen Almanya örneğin, Ukrayna'daki krizin başlamasıyla, savaş bütçesini iki kat oranında arttıracağını söyledi. Yani baktığımız zaman, Avrupa Birliği'nin çok daha militarize olmuş olduğunu görüyoruz. Ve bunun da yükünün işçi sınıfının omuzlarına yüklendiğini görüyoruz. Bu insanlar doğrudan savaşın bedelini ödeyecek olan insanlar ve bu bence tüm dünyayı korkutması gereken bir gerçek. Şu anda dünyada pek çok yerde, geçim maliyetleri, gıda fiyatları yükselmekte. Bunun nedenlerinden biri Ukrayna ve Rusya'da üretilen buğdayın diğer ülkelere ulaşamaması. Bu iki ülke dünyanın buğday ihtiyacının yüzde 40'ını sağlıyor. Bunun yanı sıra elektrik gittikçe daha pahalı bir hale geliyor. Bu İngiltere'de de diğer Avrupa ülkelerinde de bu şekilde. Yani bu savaşın faturasını bizler ödüyoruz, yalnızca bu savaş da değil, bu ülkelerin tüm 'askeri müdahalelerinin' faturasını bizler ödüyoruz.
 
 Bu savaşın varoluş sebebi biraz da varlığı anlamsızlaşan NATO’nun yeniden toparlanmasına gerekçe yapılmış olabilir mi? Yani şunu söyleyebilir miyiz, artık var olması için bir gerekçesi kalmamış olan NATO bu savaş sayesinde yeniden mi toparlanıyor?
 
NATO'nun kendisini yenilemek amacıyla tasarladığı, Afganistan'daki durumun da dahil olduğu bir dizi gelişme var. Şu anda Hint-Pasifik'e müdahaleden, yani Çin ile olası bir çatışmadan bahsediyorlar. Ukrayna'da bu zaten şu anda oluyor. Şu anda bu savaşın sonucu ne olacak bilmek mümkün değil. Rusya açısından gidişat çok olumlu değil, belki de barış görüşmelerine daha fazla vurgu yapılmasının nedeni de bu. Öte yandan, dış yardım olmaksızın Ukrayna’nın bu işin içinden çıkmasının da mümkün olmadığını düşünüyorum. Bu işe soyunan NATO'nun da bu şartlar altında güçlenecek olduğunu düşünmek temelsiz bir düşünce sayılmaz. Bu anlamda NATO'ya ve silahlanmaya daha fazla para harcanacak ama bu da kaçınılmaz olarak NATO'nun tarafsızlığının tüm tarihini de sorgulatacaktır. Bildiğiniz gibi Avrupa'da kimi ülkeler Doğu ve Batı arasında tarafsız olarak belirlenmiş. Bunlardan biri İrlanda. İkinci Dünya Savaşı'ndan beridir tarafsızlık politikası izlemektedir İrlanda. İsveç, Finlandiya, Avusturya da bu ülkelerdendir. Bu ülkeler şu anda bu tarafsızlığa son verip NATO'nun bir parçası olmaya zorlanıyor. Yani evet, NATO'nun bu çatışma durumundan güçlenerek çıkacağını düşünüyorum. Bunlar Afganistan ve Irak savaşlarında da gördüğümüz gibi, yalnızca bölgesel savaşlar değil. Karşı karşıya gelen güçler de birbirine eş güçlere sahip değil. Örneğin Rusya, ABD'ye ve Avrupa'ya göre çok daha küçük bir ekonomiye sahip bir emperyalist ülke. Ama yine de bir emperyalist güç ve nükleer silahlara sahip. Karşısında da NATO gibi dünyanın en büyük saldırı örgütü var. NATO üyesi pek çok ülkede de nükleer silahlar var. Örneğin ABD, İngiltere ve Fransa'da nükleer silahlar olduğunu biliyoruz. Yani bu güçler arasında çıkacak her türlü savaş tüm insanlık için çok ciddi sonuçlara neden olacaktır.
 
Batılı devletler ekonomik yaptırımlar yanı sıra Ukrayna’ya silah yığıyor. Bu durumu nasıl değerlendirmek gerekiyor? Silah yığarak Ukrayna savunuluyor mu oluyor? Bu konuda silah firmaların nasıl bir rolü var ve böyle yapılarak diyaloğun, çözümün önüne set çekilmiş olunmuyor mu? 
 
 
Bunlar yalnızca bölgesel savaşlar değil. Karşı karşıya gelen güçler de birbirine eş güçlere sahip değil. Rusya'da da karşısında NATO üyesi ülkelerde de nükleer silahlar var. Bu güçler arasında çıkacak savaş tüm insanlık için ciddi sonuçlara neden olacak.
 
Elbette ki her savaşta olduğu gibi silah şirketlerinin rolü, silah satarak korkunç miktarlarda para kazanmak olacaktır. Bu nedenle silah şirketleri savaşın bitmesini istemez ki daha çok kar etsin. Bu çok önemli ve görmezden gelinmemesi gereken bir soru. Çünkü şu anda pek çok insan, 'Haksız işgale direnen Ukrayna halkına neden silah göndermeyelim ki?' diye düşünüyor. Bu, özgürlüğü için mücadele eden bir halka belli bir miktar silah göndermekle açıklanabilecek kadar basit bir şey değil. Burada silahlandırılan Ukrayna Ordusu. Düzenli bir ordu. Şu anda NATO güçleri Ukrayna ordusuna akıl almaz miktarlarda silah ve askeri malzeme yığıyor. Dünyanın dört bir yanından sivil vatandaşlara gelip Ukrayna ordusuyla beraber savaşmaları çağrıları yapılıyor. Devletler ise bu vatandaşların geri döndüklerinde, dönebilirlerse, herhangi bir yaptırıma maruz kalmayacaklarını söylüyor. Bu bir gerilla ordusu değil. Ukrayna devletinin düzenli ordusu. Yani bu çağrılar sonucunda sivil insanlar o düzenli orduya dahil edilmiş olacaklar. Bunun sonuçlarını da değerlendirerek insanların bunun ne anlama geldiğine dönüp bir bakmaları gerektiğini düşünüyorum. Bu şekilde Ukrayna halkına yardım edilmiş olmuyor. Elbette kendi politikasını mültecilerin yaşamlarından üstün tutan İngiltere Hükümeti tarafından ırkçılığa maruz kalan Ukraynalı mültecilere yardım etmemiz gerektiğine inanıyorum. Beyaz mülteciler bile ırkçılığa maruz kalıyorlar. Yapmamız gereken şey Rusya'ya geri çekilmesi için baskı yapmak. Bu anlamda sokaklara çıkarak Putin'i protesto eden Rus halkına hayranım. Ama bence Ukrayna'ya daha fazla silah göndermek ateşe benzinle yaklaşmaktır ve bunun sonu felaket olacaktır. Yani, Suriye'ye gönderilen onca silahı düşünün. 
 
Ne oldu o silahlar?
 
IŞİD'in eline geçti. Çünkü sıcak savaş durumunda, siz silahları gönderdikten sonra o silahların kimin eline geçip ne için kullanılacağını kontrol edemezsiniz. Karşı tarafın eline de geçebilirler. Bu durumda yapabileceğimiz en iyi şey, bu savaşa karşı kampanyalar yürütmek, ancak tüm emperyalist güçlerin artan askeri çatışmada büyük roller oynadığının da altını çizmek. Şu anda içinde bulunduğumuz durum 30 yıldır şu ya da bu şekilde sürüyor. Yeni bir şey değil. Ukrayna bunun son örneği.
 
Özelikle İngiltere’nin bu süreçteki “oyun kurucu” rolünü üslenmiş olduğunu söyleyebilir miyiz veya nasıl değerlendiriyorsunuz? 
 
 
 Ukrayna'ya silah ve para akıtan Boris Johnson hükümeti, Ukraynalı mültecileri almakta son derece isteksiz. Bu bize İngiltere Hükümeti'nin öncelikleri hakkında bilmemiz gereken her şeyi söylüyor aslında.
 
İngiltere'nin bu krizde rolü ve sorumluluğu çok büyük. Avrupa Birliği'nden ayrıldığından beri Küresel Britanya konseptine, Britanya'nın bir dünya gücü olduğuna vurgu yapıyor ancak Britanya 100 yıl öncesine, hatta 50 yıl öncesine göre git gide gücü zayıflayan bir ülke. Askeri olarak da tamamen ABD'nin icazetine bağlı durumda. Örneğin Afganistan'da ABD ve İngiltere yenildiğinde, İngiltere, ABD'nin onayı olmaksızın vatandaşlarını oradan tahliye dahi edemedi. Bununla birlikte Boris Johnson iç politika anlamında da çok ciddi sorunlarla çevrelenmiş durumda. Örneğin skandal diye ifade edebileceğimiz, Londra'da devasa konaklar satın alan Rus oligarklarla yakın ilişkileri ortaya çıktı. Ama daha önemlisi belki de İngiltere halkını çok sert bir şekilde vuran yaşam maliyeti krizi. Boris Johnson bu gerçeklerden dikkati dağıtmak istiyor ve bunun için her türlü savaş çığırtkanlığını yapmakta da bir beis görmüyor. Bu anlamda düşünürsek, bir yandan Ukrayna'ya silah ve para akıtan Boris Johnson hükümeti, Ukraynalı mültecileri almakta son derece isteksiz. Bu bize İngiltere Hükümeti'nin öncelikleri hakkında bilmemiz gereken her şeyi söylüyor aslında.
 
Yaptırımlara değinmişken Rus edebiyatı, sanatı ve müziğine yönelik yasaklar da gündeme geldi, öyle ki Rus kedilerine dönük ayrımcılığa bile tanık olduk. Putin karşıtlığı ile dünya tarihine mal olmuş isimlere yönelik saldırı arasındaki bağı nasıl değerlendiriyorsunuz?  Dünyada eşi benzeri görülmemiş bu uygulama için savaş karşıtı bir uygulama diyebilir miyiz? Dostoyevski’yi yasaklamak savaşı durdurur mu?
 
Bu yaptırımlar kesinlikle saçma. Yani yaptırımlar milyarderlere yönelik olsaydı, bu milyarderlerin paralarına, yatlarına el konuyor olsaydı, derdik ki kimin umurunda. Oturup milyarderlere üzülecek halimiz yok. Ama yaptırımlar halka yönelik. Bankacılık sistemlerini kilitliyorlar. Şirketleri kapatıp insanları işsiz bırakıyorlar. Bütün bunlar bu savaşı başlatma kararı verenlerden çok sıradan Rus halkını etkiliyor. Rus karşıtı düşünce köpürtülüyor. Örneğin hafta sonları Rusça dersleri veren bir ilkokulda bu dersler durduruldu. Bu derslerin verilmesinin sebebi büyük olasılıkla o okulda Baltık devletlerinden ya da Rusya'dan gelen ailelerin çocuklarının olmasıydı. Şu anda bu derslere izin verilmiyor. Çaykovski çalan bir orkestra bundan sonra Çaykovski bestelerini kullanmayacaklarını açıkladı. İngiltere'de çok popüler bir dans programı var. Bu programda profesyonel Rus dansçıları da var. Bu dansçılara, Putin karşıtı söylemlerde bulunmazlarsa artık bu programda istenmedikleri söylendi. 
 
  Bu sürecin sonunda ortaya çıkacak şey nedir?
 
 
 kültür yalnızca Rusya devletine ait değil, tüm dünyaya ait. Bu 19. Yüzyıldaki Napolyon istilasıyla, 20. Yüzyıldaki Hitler istilasıyla ve Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki 1917 devrimiyle ilişkili. Rusya kültürü zaten savaş ve savaş karşıtlığı üzerinden şekillenmiş bir kültür.
 
Ortaya çıkacak tek şey ırkçılıktır. Yani hali hazırda zaten ırkçılık, ama burada sıradan Rus bireylere karşı örgütlenen bir ırkçılıkla karşı karşıyayız. Putin'in böyle bir adam olması Rus halkının suçu değil. Ağızlarını açtıkları zaman diyorlar ki Putin diktatördür. Putin diktatörse Rus halkını nasıl Putin'in verdiği kararlardan sorumlu tutabiliriz? Bütünüyle Rus kültürüne baktığımız zaman dünyaya muazzam bir kültür miras bırakıldığını görüyorum. Bu kültür yalnızca Rusya devletine ait değil, tüm dünyaya ait. Bu 19. Yüzyıldaki Napolyon istilasıyla, 20. Yüzyıldaki Hitler istilasıyla ve Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki 1917 devrimiyle ilişkili. Rusya kültürü zaten savaş ve savaş karşıtlığı üzerinden şekillenmiş bir kültür. Bu kültürün yasaklanması veya sansürlenmesi son derece gerici bir adım. Şunun da altını çizmekte fayda var, bu tür yaptırımlar Irak ve Afganistan işgalinde, ABD ve İngiltere'ye hiç uygulanmadı. Kimse Amerikan filmlerini izlemeyelim, İngiliz edebiyatını yakıp yıkalım, yerle yeksan edelim demedi. İngiltere'nin kabarık suç dosyasına bakıyorum, bu tip yaptırımlar İngiltere'ye hiç uygulanmadı. Ya da Amerika'ya. Zaten baktığınız zaman bu tuhaf yaptırımları uygulayanlar da ABD, İngiltere ve Avrupa ülkeleri. Dünyanın geri kalanında bu gibi yaptırımlardan söz edilmiyor bile. Buradaki ikiyüzlülüğü herkesin görebildiğini sanıyorum. Savaş suçlarından söz ediyorsak ki Putin'in savaş suçu işlediğine inanıyorum, neden Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi zaten bu tür durumlar için kurulmuş bir organa başvurmuyoruz? Şu anda kuşatmanın Orta Çağ taktiği olduğunu söylüyorlar. ABD Felluce'yi yıllarca kuşatma altında tuttu, üstüne bir de kimyasal silah sınıfında yer alan beyaz fosfor kullandı. Kuşatma taktiği o zaman Orta Çağ taktiği değil miydi? Bunu Rusya'nın yapması yanlışsa bizim hükümetlerimize neden ses edilmedi?
 
Rusya da dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında savaş karşıtı eylemlilikler görüyoruz. Rusya içinde gerçekleşen eylemlerde binlerce kişi, savaş kararını kendi kendine veren Putin tarafından gözaltına alındı, şiddet gördü, tutuklandı. Yine pek çok Avrupa ülkesinde de halklar sokaklara çıktı. Halkların gücü, bu savaşı durdurmaya yeter mi? İnsanlar bu savaşı durdurmak için ne yapmalı? 
 
Ben kesinlikle yeteceğini düşünüyorum. Bu hızlı bir süreç değil. Çünkü böyle savaş durumlarında hükümetler, vatandaşlarından kendileriyle aynı fikirde olmasını, kendilerini desteklemesini talep eder. İngiltere'de biz bunu yaşadık. Savaşı Durdur İnisiyatifi olarak, savaş karşıtı bir hareket olarak İşçi Partisi'nden doğru da olmak üzere pek çok saldırıya maruz kaldık. Özellikle 11 Eylül sürecinde. Bize hain dediler, beşinci koloniciler dediler, Putin yanlısı dediler. Şimdi savaş karşıtı tarafa bakacak olursak, göreceksiniz ki kimse kimseye savaşı kınamayın, Rus işgalini kınamayın demedi. Demediği gibi bu işgali kınayan ilk kişiler oldu. Ama yine de kara koyun ilan edildik. Şu anda okullarda ulusal gün düzenliyorlar ve çocuklara Ukrayna bayrağı renklerinde giyinmelerini söyleyip okullarda para topluyorlar. Elbette Ukrayna'da mağdur olan halk için para toplanmasına karşı değilim. Ama bu hükümet zoruyla olmamalı. İnsanların da aslında, bu savaşın çok karmaşık nedenlerden kaynaklandığını fark ettiklerinde bunu göreceğine inanıyorum. Putin Ukrayna'yı işgal etmeye bir anda karar vermedi. Bunun gerisinde koca bir tarih yatıyor. Batılı güçlerin bu tarihin örülmesinde çok ciddi katkıları ve çıkarları var. Oysa halkların, Rusya haklarının, Ukrayna halklarının veya başka halkların bu savaştan hiçbir çıkarı yok. Bu savaş aksine dünyayı daha tehlikeli ve istikrarsız hale getiriyor. Yani bu fark edildiği takdirde halkların gücünün savaşları durdurmaya yeteceğini düşünüyorum. Rusların ayağa kalkıp dünyaya 'Hepimiz Putin'le aynı görüşte değiliz' dediği gibi, her birimizin kendi ülkelerinde, kendi hükümetlerine aynı şeyi ifade etmesi gerekiyor net bir şekilde. Bu savaşın her aşamasında aktif bir biçimde rol aldılar ve kendi ülkemin hükümeti adına söylüyorum, hala savaş tamtamlarını çalmaya, daha fazla müdahaleye kapı aralamaya devam ediyorlar. 
 
Yani toparlayacak olursak, insanların önce savaşın halklara hiçbir faydası olmadığını görmesi gerekiyor. Benim halkların gücüne inancım sonsuz. Çünkü bu tarih bilgisine sahibiz. Daha önce halkların gücü pek çok savaş durdurdu. Mesela geçtiğimiz günlerde Rus bir sözcü, Kırım Savaşı'nın Sırpların kurtuluşunda hatırı sayılır bir siyasi dönüşüme neden olduğunu söyledi. 1905'teki Rusya Japonya savaşının sonucunda 1905 devrimi gerçekleşti. Birinci Dünya Savaşı sonucunda 1917 devrimi gerçekleşti. Sonucunun ne olacağını tahmin etmek her ne kadar güç olsa da, bu savaşın sonucunda da büyük siyasi çalkantılar olacağını söylemek mümkün. Tıpkı Koronavirüs krizinde, ekonomik krizde olduğu gibi, sosyalistlerin, barış aktivistlerinin söylemesi gereken şudur: "Biz bu savaştaki dahlinden dolayı kendi hükümetimizi suçluyoruz. Rusya ile ilgili bize söylediklerini kabul etmiyoruz. Dünyayı iyiler ve kötüler diye muğlak kamplara ayırmalarına izin vermeyeceğiz. Dünya ezenler ve ezilenler olarak ikiye ayrılır. Rus halkı bizim düşmanımız değil. Rus halkı ve Ukrayna halkı da birbirine düşman değil." Her iki halk da bu savaşın sarsıcı sonuçlarını yaşıyor şu anda. Bizim düşmanımız halklar değil, bizim düşmanımız bu savaşları çıkaranlar, o silahları satanlar ve bizi sömürenler.
 
Erdoğan hükümetinin Suriye’de Kürtlere yönelik politikaları ile Putin'in Ukraynalılara yaptıkları birçok çevre tarafından benzetiliyor. Buradan hareketle Batı Ukrayna'ya destek verip barışçıl bir çözüm istediğini ifade ederken, neden Kürtlere yönelik politikalarda sessiz kalıyor?
 
 
 Haklı olarak soruyorsunuz, bu muamele Ukrayna'ya yapıldığında kabul edilemez bulunurken Kürtlere yapılınca nasıl kabul edilebilir bir muamele oluyor?
 
Bu çok önemli bir soru. Kürt sorunu, Erdoğan'ın Kürtlere yaptıkları çok önemli bir sorun. Kürtler Türkiye'de çok uzun bir zamandır baskıyla ve sistematik saldırılarla karşı karşıya, Erdoğan'dan da öncesine dayanan bir sorun bu. Türkiye'nin devlet aklı her zaman Kürtleri terörist olarak etiketlemiştir ve bu etiketleme de Avrupa Birliği ve Batılı ülkeler tarafından da benimsenmiştir. Çünkü Kürtler anadilleri için, fikir özgürlükleri için, kendi kaderlerini tayin hakkı için çok uzun bir zamandır mücadele ediyor. Haklı olarak soruyorsunuz, bu muamele Ukrayna'ya yapıldığında kabul edilemez bulunurken Kürtlere yapılınca nasıl kabul edilebilir bir muamele oluyor? Elbette ki değil. Kürtler için de değil, Filistinliler için de değil, pek çok benzer baskıyı gören halk için de değil. Bunu söylediğiniz zaman diyorlar ki, "Dur şimdi, şu anda biz Ukrayna'dan bahsediyoruz, konumuz o değil. Biz Ukrayna'yı konuşmak istiyoruz." Ve evet, onlar Ukrayna'yı konuşmak istiyorlar gerçekten de. Böylece dünyanın başka hiç bir yerinde trajediler yaşanmıyormuş, insanlar milliyetçilik ve devlet baskısı gibi durumlarla mücadele etmiyormuş gibi davranabiliyorlar böylelikle. Buradaki ikiyüzlülüğü ve çifte standardı göz ardı etmek mümkün değil. Bu nedenle bu sorunları sürekli gündemde tutmamız gerekiyor. Nedenine gelirsek, Erdoğan ve Türkiye, bir NATO üyesi ülke olarak, bu savaş tacirliğinin her aşamasında var ve görünen o ki, tüm savaş suçlarını görmezden gelmek için bu gerekçe yeterli oluyor. 
 
Göçler konusunda Avrupa’nın tutumu eleştiri konusu oldu. Örneğin, Orta Doğu’da Kürtlere yönelik çok sayıda saldırılar oldu. Milyonlarca insan yerinden edildi. En son Suriye’de Kürtlerin yaşadığı bölgelere Türkiye askeri olarak girdi. Batıdan bu duruma yönelik de ses çıkmadı. Ukrayna savaşı ile birlikte Avrupa'nın mülteci politikası mı değişti? 
 
Mültecilere edilen muamele gerçekten zamanımızın en büyük politik skandallarından birisi. Kürdistan'da, Suriye'de Libya'da, Afganistan'da, Irak'ta binlerce insan yerinden edildi. Tüm bu ülkelerin ortak özellikleri nedir? Bu ülkelerin ortak özelliği insanların teninin saçının gözünün rengi değil, bu ülkelerin ortak özelliği tamamının Batılı güçlerin müdahalelerine maruz kalan ülkeler olması. Batılı ülkelerin müdahaleleriyle içinde bulunulan durumun daha da kötüleşmesi sonucunda mülteci oldu bu insanlar. Bu müdahaleler için silahlara milyonlarca pound para harcandı fakat bu mültecilere insani bir yaşam kurmaya her nasılsa bu batılı güçlerin parası ve gücü yetmedi. Bu sonuç olarak devasa bir politik kriz haline geldi. Bunda Türkiye de mülteci hapishanesi olarak çok büyük rol oynadı. Bu mülteciler Türkiye'de tutuldu ki Avrupa'ya gelmesinler. Ve bunun karşılığında da Türkiye çok ciddi bir biçimde ödüllendirildi. Dediler ki bir milyon mülteciyi alamayız. Avrupa Birliği bölgesinde nüfus 500 milyon. Gerçekten mi bir milyon insanı sığdıramıyorsunuz? Şimdi diyorlar ki Ukrayna'dan iki milyon mülteci alabiliriz. Polonya bu süreçte bir milyon kişiyi kabul etti. Daha birkaç ay önce Belarus sınırında bu rakamın çok çok daha altında rakamlarda bekleyen mültecileri reddetti ve sınıra bir ordu yığdı. Bu anlamda, Avrupa Birliği ve İngiltere'de mülteci politikasının tepeden tırnağa ırkçı olduğunu ifade edebiliriz. Kendi sözleri ile ifade etmek gerekirse, Doğu Avrupa'dan gelen mülteciler bize benziyor. Sarı saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenliler. Hal böyle olunca, göz rengi, saç rengi, ten rengi bize benzemeyen mültecilerin burada kabul edilmediğinin söylenmesi son derece doğal. 
 
Şu anda Ukrayna'dan gelen mültecileri kabul ediyorlar çünkü Avrupa'nın sıradan insanlarından gelen çok ciddi bir destek var. Milyonlarca insan para ve gıda bağışında bulunuyor. Mültecilere evlerini açıyorlar. Ve bu elbette ki harika bir şey. Ama şunun altını çizmek gerekiyor. Bu her savaştan kaçan mülteci için takınılması gereken bir tavır. Bizim düşman belirlediğimiz birinin savaşından kaçanlara kapılarımızı açarken, kendi ülkemizin çıkardığı savaşlardan kaçanları sınırlarda silahlarla itekleyemeyiz. Şu anda bile, Ukrayna'dan savaştan kaçan, Ukrayna'da okumakta olan siyah ve Asyalı insanların, Nijerya'dan, Hindistan'dan gelen insanların ırkçılığa maruz kaldığını biliyoruz. Ukraynalı mülteciler, İngiltere hükümeti tarafından olmasa da dünyada diğer mültecilere kıyasla bir parça daha kabul görüyorlar. Bu savaş bittiğinde, umarım çabucak biter, bu durumun değişmeye başlayacağını düşünüyorum. 'Bunca insanı koyacak yerimiz yok' gibi söylemler savaşın bitmesiyle beraber başlayacaktır. Londra'da zenginlerin yatırım amacıyla aldığı binlerce boş ev var. Mültecileri buralara yerleştirsenize. Yalnızca Ukraynalı mültecileri de değil. Kürdistan'dan, Suriye'den, Afganistan'dan gelen mültecileri de yerleştirecek kadar yer var aslında. Ama genel olarak değerlendirecek olursak, bu politika, Batı Avrupa gibi zengin ve gelişmiş bir toplumda kabul edilemez, korkunç ırkçı bir politika. Gerçekten utanç verici.
 
Batının bugün tüm sonuçlarıyla ortaya çıkan ikili tutumu ve ırkçılık, ayrımcılık, nefret kokan kimi uygulamaları, Facebook ve Instagram gibi platformların geçici olarak nefret söylemini serbest bırakması gibi, aynı zamanda Avrupa Birliği Sözleşmesi, Uluslararası evrensel hak ve hukuk sözleşmelerine aykırı değil mi? Avrupa kendi yazdığı değerlerle çelişmiyor mu? Yazdığı ve imzaladığı kanunları çiğnemiş olmuyor mu? 
 
Bunu inanın daha bu sabah duydum ve çok şaşırdım. Elbette bu bir ihlal. Bir grup insan için nefret dili kullanmak yasaksa, nasıl bir başka grup insan için, Ruslar için nefret söylemine izin verilebilir. Bir arkadaşım anlattı, kızı okulda Rusların artık Facebook, Instagram gibi portalları kullanmasının yasaklandığı duymuş. Küçücük kız annesine şunu sormuş, "Ama bu onların suçu değil ki, hükümetleri kötü davrandı diye niye Rus çocuklar Facebook'a giremesin?" Yani bunu bir çocuk bile düşünebiliyor. Bu amasız fakatsız insanları günah keçisi ilan etmektir. Irkçılığa teşvikin de en berbat halidir.
 
Bu savaşın nasıl sonuçlanacağı henüz belirsiz. Mevcut tabloya baktığınızda dünya düzeni nasıl değişecek, etkilenecek veya bizi ne bekliyor?
 
Bu savaşın sonunda çok büyük değişiklikler yaşanacağını düşünüyorum. Sizin de dediğiniz gibi, sonucun ne olacağını tam olarak kestirmek mümkün değil. Belki savaş geçici olarak durdurulabilir, umarım kalıcı olarak durdurulabilir, belki Rusya askerlerini geri çeker. Fakat, eğer bu şekilde sonlanmazsa bir çıkmaza girilecek ya da savaş durumu tırmandırılacak. Şu an için Rusya ufak ufak ilerlemeyi seçiyor. Henüz tüm kapasiteleriyle saldırmadılar. Henüz hava saldırıları gerçekleştirilmedi. Eğer kullanırlarsa, kasabalar ve şehirler havadan bombalanmaya başlarsa, mülteci sayısı kat be kat artacak. Açlık, sefalet, göç. Ve böyle bir durumda da savaş yayılacak. Yayılma derken, örneğin şu an bağımsız olan Baltık ülkelerinde, ki Sovyetler Birliği'nin bir parçasıydı, hala Rus azınlıklar var. Dolayısıyla burada bir çatışmalı durum potansiyeli var. Savaşın yayıldığı Rusya'nın ana bölümünden ayrı olan bir Rus yerleşim bölgesi olan Kaliningrad var ki müdahil olması son derece olası. Buradan Polonya'ya ve oradan da Polonya'nın batısına ve güneyine yayılması ihtimali var. Yani ortada durdurmamız gereken son derece vahim bir durum var. Çünkü bütün bunlar gerçekleşirse herkes buna müdahil olacak. Geçenlerde konuştuğum bir İtalyan kaynağım, bizim zaten parçalara ayrılmış bir Üçüncü Dünya Savaşı'nın içinde olduğumuzu söyledi. Bu son derece doğru. Bir yanda Çin'in yükselişi, Pasifik'te gerçekleşen ittifaklar. Kendimizi bir anda bir dünya savaşının içinde bulabiliriz. İkinci Dünya Savaşı'nda 60 milyon insan ölmüştü. Üçüncüsü daha da barbarca olacak. Daha fazla ölüm yaşanacak. Tüm bunların yanı sıra bir de nükleer imha tehdidi var. Düşünmesi bile insanı dehşete düşürüyor. Yani yalnızca bu savaşa karşı olmak yetmiyor, bu savaşı çıkaran emperyalist sistemin kendisine karşı mücadele etmek için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. 
 
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırılarıyla birlikte militarizmin işgalci, cinsiyetçi yüzü de bir kez daha açığa çıktı. Cinsiyetçiliğin savaş ortamlarında bu kadar yükselmesinin nedeni nedir? 
 
Bunun basit bir cevabı var aslında. Çoğu insanın bir insanı öldürmesi için uzun bir eğitimden geçmesi gerekiyor değil mi? Pek çok insanın, neyse ki, içgüdüleri arasında bir başka insanı öldürmek yoktur. Ve bu nedenle bir orduya katılırsanız, bu herhangi bir işe gitmek gibi değildir. Kendi yapmanız gereken şeylere bağışıklık kazanmanız gerekir. Bunu sağlamak ve haklı çıkarmak içinse militarizm ve ordu konsepti maçoizm ve erkeklik ile iç içe geçirilmiştir. Oysa kadın veya erkek sivil insanlar bu çatışmalı durumlarda korku hissederler. Militarizm karşındakini insan olarak düşünmeni engeller. Eğitimleri de bu şekildedir. Ancak böyle bir insanı rahatlıkla öldürebilirsin. Düşmanı insan olarak düşünmeyerek, kafanda canavarlaştırarak. Yani bu insanların karşılarındakiler yan komşuları olsaydı bunu yapamayacaklardı. Onu bir kişi olarak düşüneceklerdi. Savaşta savaşı yönetenler insanları insan olarak düşünmeyecek şekilde seni eğitir ve kendisi de öyle düşünür. Vietnam'ı düşünelim. Sana düşman olarak işaret edilen kişi bir anda terörist oluverir. Vietnam'da özgürlük savaşçılarını destekleyen halka da terörist dediler. Öldürülmeyi, tecavüz edilmeyi, katledilmeyi hakkettiğine inandırdılar. Keza, İkinci Dünya Savaşı'nda da aynı şekilde. Cinsiyetçilik de bunun çok önemli bir parçası. Zira, savaş karşıtı kadın, savaş karşıtı erkekten çok daha yüksek sayılarda. Kadınlar bu savaşlardan en çok etkilenen kişiler, Anne olarak, birey olarak. Zaten mültecilerin cinsiyet dağılımına da baktığınız zaman, mültecilerin çoğunun kadınlardan oluştuğunu görüyorsunuz. Tarih savaşa karşı durmuş kadınlarla doludur. Cinsiyetçiliğe meydan okuyan kadınlarla doludur. Eşitliğe, dayanışmaya dayalı bir topluma ihtiyacımız var, çatışmaya değil. Rojava'da yapılan tam olarak buydu. Bunun için savaşmak zorundayız, bize baskı yapanlara direnmek zorundayız. Bu mesajı Ukrayna'ya iletmek çok önemli. İçinde yaşadığımız topluma bir alternatif var, savaşa bir alternatif var ve o alternatifi örmek için mücadele etmemiz gerekiyor.
 
LINDSEY GERMAN KİMDİR? 
 
Lindsey German İngiltere'den solcu bir politik aktivist. Savaş karşıtı Britanyalı bir örgüt olan Savaşı Durdur Koalisyonu'nun kurucu üyelerinden. Daha önce bir süre Sosyalist İşçi Partisi üyesiydi. Ve halen Sosyalist Bakış dergisi merkez komitesinde, aynı zamanda dergi editörlerinden. German daha önce Londra Belediye Başkanlığı için ilk kez sol kanattan aday oldu. 2001'de, Afganistan ve daha sonra Irak'taki savaşa karşı çıkmak için kurulan Savaşı Durdur Koalisyonu'nun kuruluşunda yer alan German, Cinsiyet, sınıf ve sosyalizm, Balkanlar, milliyetçilik ve emperyalizm, Savaşı durdur: İngiltere'nin en büyük kitle hareketinin hikayesi, Bir asırlık savaş kadınların hayatlarını nasıl değiştirdi kitaplarının da arasında olduğu pek çok kitap yazdı.
 
MA / Gözde Çağrı Özköse

Diğer başlıklar

16/03/2022
09:08 İstasyon çalışanı: Benzin kuyruğunda beklemek daha kolay geliyor!
09:05 Direniş Newrozu'nun sembolü: Bişeng Anık
09:04 German: Ukrayna'ya silah aktaran İngiliz hükümeti mültecileri almakta isteksiz
09:02 Sanatçı Tan: Newroz coşkusu umutlandırıyor
09:01 Kürtler Dehak’lara karşı Kawa oldu
09:00 16 MART 2022 GÜNDEMİ
08:29 TBB’den Halepçe Katliamı açıklaması
08:13 Öğrenciler su kesintilerini protesto etti
15/03/2022
23:49 Rusya-Ukrayna müzakerelerinin 6'ncı turu yarın yapılacak
23:01 Mardin’de ulaşıma bir zam daha geldi
22:58 Suruç’ta geceyi Newroz ateşi aydınlattı
22:15 İstanbul’da Newroz coşkusu
22:03 Rusya, Avrupa Konseyi'nden ayrılma başvurusu yaptı
21:53 Ebdi: 12 Mart Serhildanı ve 15 Mart hareketi korku duvarlarını yıktı
21:22 Kürt siyasetçi Şerafettin Kaya toprağa verildi
21:19 HDP’li Güzel hakkındaki 3’üncü fezleke iade edildi
20:52 Siirt’in köylerinde ‘HDP’ye oy çıkmayacak’ tehdidi
20:43 Yazar Can:Tutukluların verdiği mücadele ‘Zindan edebiyatı’nı doğurdu
20:34 İstanbul’da gençlerden Newroz kutlaması
20:26 Zamları protesto eden öğrencilere gözaltı
20:14 Mersin’de ilk Newroz ateşini kadınlar yaktı
19:58 Urfa’da ekmeğe zam
19:55 Ukrayna'da bir gazeteci daha hayatını kaybetti
19:38 Koronadan 115 vefat, 24 bin 614 yeni vaka tespiti
19:02 Demokratik Öğrenci Meclisi’nden Halepçe Katliamı anması
18:26 Mardin’in köylerinde Newroz ateşi yükseldi
18:10 Diyarbakır’ın ilçelerinde Newroz kutlamaları
17:57 Rusya'dan Biden'a yaptırım
17:46 Mertcan Avcı'nın tahliyesine itiraz
17:42 58 yaşındaki tutuklu sevk edildi
17:30 Saçılık'ın '72 dil bizdedir' paylaşımına soruşturma
17:16 KESK VE TUHAD-FED’den Adalet Nöbeti’ne ziyaret
16:06 Tahliye edildikten 10 gün sonra yaşamını yitirdi
15:57 Ümraniye Katliamı davasının avukatı: Fail dosyayı kapatmak istiyor
15:49 Uzman çavuştan doktora şiddet
15:48 Zap Vadisi’nde Newroz ateşi
15:47 DİSK mitinginde işçiler kefen giyip tabut taşıdı
15:44 Demokrasi Kürsüsü’nde konuşan kadınlar: Mücadeleyle kazanacağız
15:20 Kadınlar'dan 'iyi hal' protestosu: Erkek hakimler azmettiriyor
15:09 Urfa Kalesi eteklerinde Newroz ateşi yakıldı
15:04 Kılıçdaroğlu: Doktorlar gitmeyecek Erdoğan’ı göndereceğiz
14:52 Emek mücadelesinin ortak çatısı: İşçi Emekçi Birliği
14:51 Dört bir yanda Newroz çağrısı
14:34 İstanbul Newrozu’nun programı netleşti
14:33 Tutuklu yakınlarından cezaevi önünde oturma eylemi
14:24 TJA'dan Newroz açıklaması: Birleşerek ortak değerlerimizi büyütelim
14:05 Sağlıkçıların grevi 2'nci gününde: Algı oluşturma çabalarına son verin
13:33 KESK: Ek gösterge adaletsizliği son bulmalı
13:32 ‘Semra Güzel irademizdir’ afişine soruşturma ve takipsizlik
13:11 SGDF’li Koyun: Gözaltında darp edildim
13:10 İki kentte erkek şiddeti: Failler serbest!
13:03 Gazeteci Zekine Türkeri'ye ceza
12:45 Sancar: İktidarın seçim hesabı duvarımıza çarpacak
12:39 TGC’den ajansımıza ‘Habere Övgü’ ödülü
12:29 Dedeoğuları ailesinin avukatına üç ayrı soruşturma
12:28 Erişim engelline ‘milli güvenlik’ kılıfı
12:07 Bahçeli, TTB ve doktorları hedef aldı
12:07 İmralı için avukatlardan yeni başvuru
11:56 Emine Şenyaşar: Dünya duydu sesimizi Erdoğan duymuyor mu?
11:43 2022 Newrozu’nun ilk ateşi yakıldı: Şimdi Öcalan’ın özgürlük zamanı
11:26 Fatsalılar beraat etti: Mücadele kazandırır
11:20 Rusya-Ukrayna Savaşında tarih verildi: En geç Mayıs ayında biter
10:47 Köstebek yuvasına dönen yollar sürücüleri zorluyor
10:34 Beyazıt Katliamı: Devletin parmağının olduğu olaylarda cezasızlık var
10:34 Gazeteci Tallî: Hükümetin, Başûr’daki krizleri yönetebilecek politikaları yok
10:17 Wikileaks kurucusu ABD’ye iade edilecek
10:17 Ankara’da Newroz hazırlıkları: Dehak’lara karşı birlikte haykıralım
10:07 YNK’li Zebarî: Barzani-Erdoğan görüşmesi gayri resmi bir görüşmedir
09:43 Bozarslan: Putin Ukrayna savaşıyla Türkiye’yi tuzağa çekti
09:18 Beşiri’de tutuklular 5 saat yağmur altında tutuldu
09:15 'Komplo' denilen davada Kürt yazara müebbet hapis istendi
09:13 Ailesi 6 yıldır çocuklarının kemiklerine kavuşamadı
09:07 Av. Çelebi: Kurkut davasında polise 'serbest olun, sizi koruyorum' denildi
09:06 Tutuklular için hashtag kampanyası
09:05 KNK Eşbaşkanı Zeyneb Murad: Kadınların ihtiyacı birlik ve ortak mücadeledir
09:05 Doğubayazıtlılar: Newroz Kürtlerin özgürlük için başkaldırdığı gündür
09:02 İlk kez çocuklarıyla gittiği Newroz’a şimdi torunlarıyla gidecek
09:02 Egîtlerin annesi: Bir an olsun pişman olmadım
09:01 Yeni Yaşam Kadın Eki’nin yeni sayısı: Örgütlenmeden inşaya özsavunma
09:01 Tanıkları 92 Cizre Newrozu'nu anlattı
09:01 Kürtler Newroz için engel tanımıyor!
09:00 Özgürlük ve demokrasi talebi Newroz’da vücut buldu
09:00 15 MART 2022 GÜNDEMİ
14/03/2022
23:43 Halfeti’de ‘Agirê Newrozê hilke’ şarkısı eşliğinde kutlama
23:36 Sanal medyada #Gülistansız800gün kampanyası
22:37 Adana'da gençlerden Newroz kutlaması
22:02 İsviçreli yazar Lüscher kitapseverlerle buluşacak
21:55 Gültekin davasında Mertcan Avcı tahliye edildi
21:14 İzmir’de ilk Newroz halayı
20:42 Sağlık emekçileri etkinlikte bir araya geldi
20:34 Sur mahallelerinde Newroz coşkusu
20:16 Esenyurt’ta şüpheli kadın ölümü
20:09 Koronadan 133 kişi daha hayatını kaybetti
20:02 Erdoğan ve Scholz’dan ortak basın açıklaması
19:33 Diyarbakır’da Newroz ateşi köyleri sardı
19:31 Ankara'da ilk Newroz ateşini pazarcılar yaktı
19:13 Beytüşşebap’tan Newroz çağrısı
18:18 Başhekim iş bırakan doktorların odasını bastı
17:52 Van ve Erciş Newrozu'na izin çıktı
17:23 Botan’da Newroz coşkusu başladı
17:21 Tecavüz faili Erkmen hala yakalanmadı
17:19 Üniversite öğrencilerinden polis baskısına tepki
17:01 Eşbaşkanların duruşması ertelendi
17:01 AKP’li Belediye Başkanı: 15 yıl önce buzdolabı alamıyordunuz
16:16 Mardin’de Newroz ateşi yakıldı
16:09 Beştaş: İttifakla milletvekili seçimi sonlandırılıyor
16:05 Adalet Nöbeti’ndeki ailelerden çağrı: Hak ihlalleri son bulsun
16:04 Derik’te kayyım yardımcısı istifa etti
15:59 'Akaryakıt vergisi sıfırlansın' talebi
15:53 Beytüşşebap Newroz’a hazır
15:45 Adalet Bakanı’na çağrı: Hasta tutuklular tahliye edilsin
15:33 ÖHD: Kaçmaz kararında imzası olan hakimler azmettiricidir
15:27 ‘Gidiyorlarsa gitsinler’ diyen Erdoğan ağız değiştirdi
14:35 Rusya-Ukrayna yeniden müzakere masasında
14:30 Batman'da Newroz halayı
14:14 ‘Konya katliamı örtbas edilmek isteniyor’
13:22 'Newroz ateşi etrafında kenetlenelim'
12:58 DEVA’dan tutuklu yakınlarına destek: Sesinize ses olacağız
12:26 ORÇEV'den imar değişikliğine tepki
12:20 HDP: Sokağa çıkma yasaklarında yaşanan hak ihlalleri araştırılsın
12:13 AKP-MHP’den seçim teklifi: Baraj yüzde 7’ye düşürülecek
12:12 HDP’den sağlıkçılar için kanun teklifi
11:54 Hekimlerin grevi ülke genelinde karşılık buldu
11:53 'Düştü' dediği Cizdam'ı yerlerde sürükleyerek, şiddet uygulamış
11:41 Şenyaşar ailesi: Katliamı yapanlar da başsavcı da yargılanacak
11:27 Kobanê Davası: Gürcistan’ı gören savcı, Türkiye’yi es geçti
11:12 SIPRI açıkladı: Dünya silahlanıyor, Avrupa'da artış var
10:02 Doktorlar grevde, hastaneler boş kaldı
09:51 Beytüşşebap’ta ilk Newroz ateşi yakılıyor: Birlik Newroz'u olsun
09:40 Nusaybin’de 6 yıldır cenazeler verilmedi
09:02 Ekoloji örgütleri: Zeytinlik talanını durduracağız
09:02 Gazeteci Oktay: Öz yönetim kadınların irade beyanıydı
09:02 Ertaş: Boyun eğmeyeceğiz
09:00 Tutuklu eşinin görüşüne 11 yılda 7 kez gidebildi
09:00 Hatice Aydın: Newroz eşimin direniş mirası olarak bize kaldı
09:00 30 yıldır saçlarına kına yakıp Newroz’a katılıyor
09:00 14 MART 2022 GÜNDEMİ
08:29 Mardin’de 6 ilçede okullar tatil edildi
13/03/2022
22:03 Diyarbakır’da Newroz ateşi yakıldı
21:47 Buldan’dan Newroz çağrısı: Omuz omuza verelim, birlikte yürüyelim
21:18 Şengal’de tel örgü çekme girişimlerine karşı kitlesel yürüyüş
19:30 Koronavirüs tablosu: 17 bin vaka, 138 vefat
18:48 ‘Mücadeleyi sürdürenler diz çökmeyecek’
18:41 Siverek Emek ve Demokrasi Platformu kuruluşunu deklare etti
18:10 Dedeoğulları ailesi: Adalet sağlanmazsa Adalet Nöbeti’ne başlayacağız
17:47 ABD'li gazeteci Brent Renaud Ukrayna'da öldürüldü
17:37 EGECEP Gençlik Meclisi kuruldu: Söyleyecek sözümüz var
17:22 Sağlık emekçileri: Vazgeçmiyoruz hakkımızı alacağız
17:03 ÖHD Eş Genel Başkanı Alcan: Özgürlük ve demokrasi için varız
16:54 İHD: Yüksekova’da halka görülmemiş muameleler yaşatıldı