ANKARA - Önümüzdeki seçimin “rejimi” oylama seçimi olacağını belirten HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Halklar iki bloğa mahkum değil, 3’üncü yol var. Söz veriyoruz; bu karanlıklar bitecek. 14 Mayıs halkların miladı olacak” dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Meclis Grup Toplantısı’nda gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi. Bu haftaki grup toplantısına, Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinden Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, Ankara İl Başkanı Şükran Doğan, Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk, Genel Sekreteri Emre Öztürk, EHP Sözcüsü Özge Akman, Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) Sözcüler Kurulu üyeleri Perihan Koca, Juliana Gözen, Pelin Kahiloğulları, Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF) Sözcüsü Barış Kayaoğlu, yöneticileri Erdal Ataş, Dilşat Cambaz Kaya, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş ve Genel Başkan Yardımcısı Doğan Ergün’ün yanı sıra Kurdistan Sosyalist Partisi (PSK) Genel Başkanı Bayram Bozyel, Genel Başkan Yardımcısı Celal Yıldız, PM üyesi Haydar Cihaner katıldı.
Zorlu ve umutlu bir atmosferde seçim sürecine hazırlandıklarını belirten Sancar, “Hayatımızı, umudumuzu, geleceğimizi, ekmeğimizi ve sabrımızı tüketmek isteyen bu iktidar düzenini, bu rejimi bir an önce gönderecek olmanın hayali bile o kadar güzel ki, gidişlerinin nasıl muhteşem olacağını anlatmaya bile gerek yok. Milyonlar hak ve özgürlük için seçimlerini yapmış, o güzel günü bekliyor. Milyonlar o ana doğru kararlılıkla yürüyorlar, kutsal bir yürüyüş bu ve başarıyı mutlaka getirecek bir güçlü irade bu. Seçim tarihi aşağı yukarı netleşti. AKP Genel Başkanı 14 Mayıs olarak açıkladı. Bugüne kadar ‘zamanında olacak’ diyordu. Her sözü gibi bundan da caydı. Seçim tarihi için 14 Mayıs’ı belirlediler. HDP, ittifaklarımız, halkımız hangi tarihte yapılırsa yapılsın bu seçime her türlü açıdan hazırız. Bu seçim kararının açıklanacağı an Cumhurbaşkanı’nın görevden affını isteme anına dönüşecektir. Seçimde de halk kararı verecek ve bu düzene noktayı kalın bir şekilde koyacaktır” belirtti.
SEÇİMDE ‘REJİM’ OYLANACAK
Sancar, 14 Mayıs’taki seçimlerin sadece parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimi olmadığına dikkat çekti. Söz konusu seçimin “rejimi” oylama seçimi olacağını söyleyen Sancar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sömürü, baskı, inkar, savaş ve talan üzerine kurulu rejim mi, hak, özgürlük, emek, demokrasi, barış ve adalet üzerine kurulu bir gelecek mi istiyoruz işte bu seçimlerde oylayacağımız şey budur. Bizim yolumuz belli. Mevcut iktidar ve onun oluşturmaya çalıştığı rejim seçimlere sadece birer siyasi parti olarak girmiyorlar. Ele geçirdikleri devleti, emirlerindeki yargıyı, güvenlik aygıtını, partizan kurumlarını, çetelerle iltisaklı yapı ve bürokrasilerini yolsuzluk ve sömürü sistemlerini seçimlere sokuyorlar. Sandıklardan çıkarmak istedikleri düzen savaş, sömürü, yalan, talan çete ve mafya düzenidir. Türkiye’yi uluslararası mafyaların cirit attığı bir ülkeye dönüştürdüler. Koskocaman bir suç imparatorluğu yarattılar. Bu imparatorluk derin sömürü çarklarını bileyerek işletmek için her an canlı tutuluyor. Bu düzeni sürdürmek için bu seçimler onlar açısından hayat memat meselesidir. Bizler için geleceği kurma mücadeleyi büyütme meselesidir. Sadece sandıkla sınırlı bir olay değil bu. Bugünden itibaren sandığa kadar, sandıktan sonra geleceğin her anını birlikte belirleyeceğimiz bir süreçtir ve bu sürece bizler en geniş demokrasi ittifakıyla, çok değerli başkanlarının, eş sözcülerinin, eş başkanlarının aramızda bulunduğu Emek ve Özgürlük İttifakı ile yürüyoruz bu süreci. Bu ittifakı da daha da büyütüp bütün ezilenleri, sömürülenleri, dışlananları, yok sayılanları, bütün mazlumları bir araya getirmek istiyoruz. Onların seçiminde halk yok. Yoksullar, kadınlar, gençler yok, bu ülke yok aslında onların seçimlerinde. Sadece bir tek şey var, kendi saltanatları.
AKP-MHP SAVAŞA HAZIRLANIYOR
Biz her türlü zorluğa hazırız. Oynayacakları oynamak istedikleri her oyunu boşa çıkaracak güce sahibiz. Buna biz inanıyoruz, milyonları buna inandırmak da hepimizin ortak görevi ve sorumluluğudur. Bu seçimlere demokrasinin hukukun askıda olduğu ağır bir siyasi tecrit koşullarında giriyoruz. Görüyorsunuz HDP başta olmak üzere tüm demokratik toplumsal muhalefet her gün yeni saldırılarla karşı karşıya bırakılıyor. Oysa demokrasilerde siyaset eşit rekabet işidir. Adil şartlarda bir yarış olmadıkça demokratik seçimlerden bahsetmek mümkün değildir. AKP-MHP ittifakına bakıyoruz sanki seçimlere değil savaşlara hazırlanıyorlar. Kampanyalarını seçim kampanyası gibi değil savaş kampanyası gibi yürütüyorlar. Çünkü korkuları büyüktür, çünkü kaybederlerse sonucun ne olacağını hepimizden daha iyi biliyorlar.
BAŞARACAK GÜCE SAHİBİZ
İşte hakkımızda açılan kumpas davaları yürümekte olan kapatma davası, Anayasal hakkımız olan hazine yardımına bloke konması kararı, muhalefete yönelik siyasi yasak kuşatması hak taleplerinin şiddetle bastırılması, medya üzerinden yürütülen tetikçilerin faaliyetleri. Bunların her biri bu iktidar ve rejimin seçim kampanyasının araçları ve yöntemleri olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bu çözümsüzlük ve karanlık ittifakının halka sunabileceği herhangi bir olumlu vaadi kalmamıştır. Siyasi meseleleri, siyasi davaları ve hikayeleri yoktur. Bu ülke için bu karanlıktan başka bir gelecek tahayyülleri de yoktur. Çünkü çözümün değil, sorunların, krizlerin odağı bir iktidar olarak bir varlık meselesi, mücadelesi yürüttüklerini biliyorlar. O nedenle ellerinde kalan baskı, şiddet, yasak, hukuk dışılık dışında herhangi bir aracı, yöntemi kullanacak durumda değiller. En geniş siyasi tecritle bu toplumu kuşatmaya çalışıyorlar. Cezaevi duvarları örmeye çalışıyorlar bu ülkenin etrafına. Bunların seçim kampanyası kelepçe siyasetidir, cendere siyasetidir ve kuşatma siyasetidir. Bu seçim bu nedenle onlar için önemli ama bizler için daha da önemli. Onlar korku ile hazırlanıyorlar, bizler cesaret ve umutla. Onlar kumpaslarla yürüyorlar, biz ortak irade ve en geniş güç birliğiyle. Onlar karanlığı sürdürmek istiyorlar, biz bu ülkeyi aydınlığa taşıma kararlılığıyla yürüyoruz ve bunu başaracağız arkadaşlar. Kimsenin şüphesi olmasın, mutlaka başaracağız bu düzeni de bu rejimi de durduracağız, değiştireceğiz bu iktidarı da göndereceğiz.
KAYNAKLARA SAVAŞA HARCANIYOR
Her gün yeni bir paket açıklıyorlar, güya bunlar onların seçim yatırımları ya da gelecek vaatleri. Ama hepsi aldatmaca. ‘Sosyal konut projesi’ dediler. Açıkladıkları projenin yandaş müteahhitleri kurtarma planı olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Bu planın içinde halk yok, halkı kiracı kendi yandaşlarını da emlak zengini yapıyorlar. Üstelik insanlar bugün kirayı ödeyemez durumdalar. Barınma hakkı ayaklar altında. En temel insan haklarından barınma hakkı artık esamesi okunmayacak hale getirilmiştir. Bir çatıyı 4 duvarı bile yoksul halka fazla gören, yoksul halkı sermayenin ve kendi iktidar hedeflerinin rehini haline getirmek isteyen projeler bunlar. Durmadan vergi affı getiriyorlar, kendi yandaşlarını kurtarmaktır dertleri. KYK borçlusu milyonlarca genç var. ‘Faizler silindi’ yalanı yatsıya bile yetişmedi. Milyonlarca genç halen binlerce lira anapara ve faiz borcunun altında ezilmektedir. Adliye sarayları icra dosyası deposuna dönüştürdüler. Milyonlarca kamu emekçisi yıllardır talep ettiği 3600 ek gösterge hakkına erişemedi. Aralık ayında açıkladıkları 8500 liralık asgari ücret ocaktaki zamlarla birlikte eridi, daha da eriyecek. EYT sözü verdiler, her gün oyalıyorlar, geciktiriyorlar. EYT’lilere bir an önce bağlanması gereken maaşların üzerine çöküyorlar. Emekliden, emekçiden, dar gelirliden, yoksullardan, çocuklardan, EYT’lilerden esirgenen kaynakların nereye gittiğini biliyoruz. İşte bu düzenin, yalan ve kara propagandasına harcanıyor, troller ordusuna harcanıyor.
En büyük kalem savaş politikalarına harcanan kalemdir. Bu iktidar savaş politikalarıyla ayakta kalmaya çalışıyor, savaş politikaları ile halkları ayrıştırmak istiyor, savaş politikalarıyla toplumsal muhalefet güçleri arasına nifak sokmaya çalışıyor, savaş politik bu toplumu rehin almak ve iradesine ipotek koymak istiyor. O nedenle diyoruz, savaş politikalarına karşı çıkmak aynı zamanda sömürüye, rehin politikasına, ipotek planlarına karşı çıkmaktır. En geniş savaş karşıtı ittifakını oluşturmak demokrasi yürüyüşünün en önemli hedeflerindendir. Hep birlikte açık ve gür bir sesle bağırıyoruz, bağıracağız: Savaşa hayır.
HAKİKAT VE YALANLAR ÇATIŞACAK
Son yılların en pahalı seçimine giriyoruz. AKP Genel Başkanı mitinglerde neler söylüyor, Avrupa ülkelerinde insanlar açlıktan kırılıyormuş, marketlerde raflar boşmuş. 85 milyonun gözünün içine baka baka doğruları eğip büküyorlar, gerçek dışı hikayeler masallar anlatıyorlar. Bu ülkede et bile ne hazindir ki bir karne hediyesine dönüştü. Bir damacana su 50-60 lira oldu. Ama bunlarda bir yüz yok ki bu gerçeği görsünler ve bu politikaları geliştirsinler. İşte bu seçimlerin en kritik noktası bu. Hakikatlerle yalanlar arasındaki ayrımı ortadan kaldırmaya yönelik iktidar manipülasyona karşı hakikatleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymak. O nedenle ittifakımız hakikat siyasetinin ittifakıdır. Bu ülkeye bu ülkenin halklarına milyonlara hakikati anlatma ittifakıdır. Hakikatlerle yol alarak geleceği demokrasi adalet barış emek üzerine kurma ittifakıdır. O nedenle umut buradadır gelecek biziz.
İTTİFAKIMIZ İRADE BİRLİKTELİĞİDİR
Kasaptan alınamayan et, marketlerde süte takılan alarmlar diğer yanda yandaşlara sermayeye aktarılan büyük kaynaklar… İhaleler, peşkeş çekilen kamu arazileri. Bu ülkenin iki farklı gerçeğini ortaya koyuyor. İki farklı ülke var. Biri iktidar tarafından ekmeğe muhtaç edilen milyonların ülkesi, diğeri ise o ekmeklerin emeklerin çalınarak, haksız zenginleşme ile israfla, sömürüyle, şatafatla sefa süren vurguncuların, talancıların ülkesi. İşte seçimler bu iki ülke arasında yapılacaktır, işte yarış bu iki ülke arasında gerçekleşecektir. Emeği her gün, her saat sömürülen, her an çalınan işçiler sömürü düzeninin sahipleri ile karşı karşıya gelerek bir seçim dayatıyorlar bize. Emeğin hakkı mı sermayenin sınırsız sömürü düzeni mi? Biz diyoruz ki emeğin vatanını emeğin hakkının geçerli olduğu yerleştiği egemen olduğu ülkeyi yaratma hedefi güdüyoruz. O nedenle ittifakımızın adında da o vurgu açıkça yer alıyoruz. Biz emek ve özgürlük ittifakımız emekten ve özgürlükten yana bir düzeni kurmak için yola çıkmış iradelerin birlikteliğiyiz.
DEMOKRASİ MÜCADELESİNİN BİR AŞAMASI
Aldığı sefalet ücretiyle ayın yarısını bile getiremeyen dar gelirli milyonlarla halkın kaynaklarından özel servet yaratan iktidar baronları arasında bir seçim yapılacaktır. Bir yandan devletin bütün imkanlarını fütursuzca kullanan 24 saat propaganda imkanına sahip olan iktidar bloğu öte yandan ise her gün siyasi kırım operasyonlarına maruz kalan ve sermayesi ve hazinesi halk olan demokratik siyaset arasında gerçekleşecektir bu seçim. Bu seçim cezaevlerinde rehin tutulan siyasetçilerle, siyasi darbe yapanlar arasında gerçekleşecektir. Net söylüyorum bu seçim HDP ve ittifaklarının onurlu yaşam siyaseti ile çürümüş yozlaşmış ülkeyi ve toplumu da çürütmek isteyenler talan rejimi arasında bir seçimdir. Bu ülkede kurulmayı bekleyen demokrasi var, gerçekleşmeyi bekleyen bir adalet var, yaşanmayı bekleyen özgürlükler var inşa edilmek için hasret çekilen barış ve hukuk var, kurtarılmayı bekleyen ortak eşit gelecek ve insanlık onuru var. Bu seçimler bu nedenle tarihi öneme sahiptir. Seçimler yürüttüğümüz soluksuz mücadele demokrasi mücadelesinin de önemli bir aşamasıdır.”
KARANLIK AYDINLATILACAK
Bu düzen işkence ve insanlık suçlarının meşrulaştırdığı, köleleştirmek istendiği her yolu kullanıyor ve her fırsatta da bu politikayı hayata geçiriyor. İktidarın bu ülkede kalıcılaştırmak istediği rejimin diğer ayağı da bu işkence ve cezasızlık politikasıdır. Bugün Uğur Mumcu’nun hunharca katledilişinin 30’uncu yıldönümü. Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 yılında hedef gösterilerek karanlık güçler tarafından kalleşçe katledildi. Karanlık diyorum, doğrusu karanlık değil karanlıkta bırakılan. Biz katillerin ve bu katliam planlarının nerede nasıl pişirildiğini ve hayata geçirildiğini biliyoruz. Aradan geçen bunca yıl sonunda yargılamalar toplumun hiçbir kesimini tatmin etmedi, şimdi de zaman aşımı tehlikesi söz konusu. Buradan tüm toplumun ve Türkiye halklarının önünde Uğur Mumcu'yu saygıyla ve rahmetle anıyorum. Söz veriyoruz, bu karanlıkları mutlaka bitirecek, aydınlığı her alana hakim kılacağı. Apê Musa, o da aynı karanlık güçlerce hedef gösterildi ve aynı senaryolar sonucu katledildi kalleşçe, 20 Eylül 1992 tarihinde. Büyüğümüz, rehberimiz, öğretmenimiz, üstadımız, mamostemiz Apê Musa cinayeti karanlığa gönderildi, zaman aşımına uğratıldı. Apê Musa sana da söz veriyoruz. Senin mirasını yaşatacağız, ama bu karanlığı da mutlaka aydınlatacağız. Karanlıkta bırakılan bu cinayetin faillerini de bu cinayeti planlayanları da çıkaracağız ortaya ve hesabını soracağız.
Yine DEP milletvekili hemşerim dostum Mehmet Sincar da aynı planlar çerçevesinde ve aynı güçler tarafından katledildi 4 Eylül 1993 yılında. Bu dava da zaman aşımına uğratılmak isteniyor. Sevgili Mehmet sana da sözümüz olsun emek verdiğin, uğrunda yaşamını feda ettiğin bütün değerleri en güçlü şekilde sahiplenen halk var, HDP ve var ittifakları var. Mutlaka ama mutlaka bu karanlığı da aydınlatacağız. Bugün Silopi'de kaybedilen ve güya faili meçhul cinayetlerine katılmak istenen başka cinayetlerin de yıldönümü. 25 ocak 2001 tarihinde gözaltına alınan Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’den bir daha haber alınamadı. Bu karanlık bu düzenin simgesidir. Bu rejim bu ‘faili meçhullerin’ bu karanlık cinayetlerin mirasını devralmıştır. Bu iktidar 90’ların, hatta 80’lerin bütün politikalarını en üst noktaya çıkararak kalıcı bir rejim haline getirmek istiyor. O nedenle 80 darbecilerinin de 90'lardaki bu karanlık senaryoların sahiplerinin de kümelendiği bir iktidar bloğu var karşımızda ve bu iktidar bloğu bu rejimi geçmişten bugüne gelen bu kötülük rejimini kalıcılaştırmak istiyor. Hayır diyoruz, izin vermeyeceğiz. Bu rejimin inşasını mutlaka, hep birlikte durduracağız.
ANAYASA DİYE BİR ŞEY YOK
HDP’yi kolu kanadı kırılmış seçime sokabileceğini düşünen iktidar bloğu iyi bilsin, bizim kolumuz da kanadımız da halkımızdır. Halklarımızdır. Bizim kolumuz kanadımız, kurduğumuz Emek ve Özgürlük İttifakı’dır, güç birliği yaptığımız demokrasi çevreleridir, dostlarımızdır, emekçilerdir, halkçı ve toplumcu siyasetimizdir. Bu topraklarda filizlenen ve büyük umut yaratan güçlü fikriyatımızdır; dayanışmamış, fikriyatımızdır, tecrübemiz, cesaretimizdir. İktidarın küçük ortağı yine AYM’ye talimatlar gönderiyor. Bırakın talimatı AYM’yi tehdit etti. Açık ve net şekilde şantaj yapıyor. Artık Anayasa diye bir şey kalmadı. Apaçık bir şekilde Anayasayı ihlal etme bırakın ihlal etmeyi ayaklar altına alma konusunda en ufak bir çekinceleri yok. Çünkü kurtuluşları hukuksuzluktadır, zorbalıktadır. Öyle biliyorlar. Ne diyor bugün, Anayasa Mahkemesi neyi görüşecekmiş 25 Ocak’ta? Biliyorsunuz başvuru yaptık. Seçimlerin demokratik ve adil geçebilmesi için bizim hakkımızdaki kapatma davasının seçimler sonrasına ertelenmesini istedik. Bunu kendimiz için değil, Türkiye'deki bütün demokrasi güçleri adalet ve özgürlük emek ve barış idealleri için istiyoruz.
KAPINIZA KİLİDİ HALK VURACAK
AYM’yi tehdit ediyor. Diyor ki ‘Eğer bu kararı derhal HDP aleyhine almazsanız, yani bu talebi reddetmezsiniz, hainsiniz.’ Şimdi yargıya bundan daha açık tehdit olabilir mi? Bu sadece MHP’nin sözü söylemi olarak anlaşılmamalı. Bu iktidarın politikasıdır, rejimin politikasıdır. O nedenle yapılan her şey birlikte yapılmaktadır, hesabını da halka birlikte verecekler. Evet, MHP'nin Genel Başkanı çıkıp bunları savuruyor, İtirazı varsa, açıkça söyleyebiliyorsa iktidar sözcülerinin, iktidar kanadının diğer sözcüleri de bir laf etsinler. Bizim dışımızda kalan muhalefet partilerine de sesleniyoruz; bu kadar açık Anayasa ihlalleri, bu zorbalık ve tehdit politikası karşısında sessiz kalamazsınız. Sessiz kaldığınız her zorbalık pratiği eninde sonunda ülkeye egemen kılınmak istenen sitemin bir aynasıdır. Bu aynayı hep birlikte görelim bu planları hep birlikte bozalım. Bu hepimizin Türkiye halklarına, Türkiye toplumuna karşı tarihi sorumluluğudur en büyük görevidir. Bir sözü daha var. ‘HDP'nin kapısına kilit vurulsun’ diyor. ‘Kapat’ diyor, talimat veriyor. Bizim de kapımıza kilit vuracakmış. Biz anahtar partiyiz diyoruz o kilitten söz ediyor. Hepsini açarız. Bu mücadele bu kararlılık seçimlerden en fazla 4 ay sonra sizin kapınıza halkın kilit vurduğu tarih olacaktır. Halk sizin kapınıza o kilidi vuracaktır bu mücadele azmi o sonucu doğuracaktır. Hep birlikte göreceğiz. Bütün bu kumpasları boşa çıkaracağız, hepsini tek tek alt edeceğiz ve bu yolda bu kararlılık yürüyüşünde mutlaka amaca ulaşacağız.
3’ÜNCÜ YOL VAR
Sevgili dostlar Emek ve Özgürlük İttifakımızın değerli bileşenleri, başkanlar, eşbaşkanları, eşsözcüleri işte bu ortak irade bu yan yana geliş omuz omuza duruş aydınlık yarınlara varmak için. Yeni yaşam bu yoldadır. Güçlü demokrasi, gerçek adalet, onurlu barış emeğin hakkıyla ve eşit yurttaşlık ile kurulmuş bir cumhuriyet, işte hedefimiz budur. Yolumuz bu yoldur yeni yaşam yoludur. Demokrasi baharı bu yürüyüşün sonunda gelecektir. Şimdi bu yolu daha fazla büyütme zamanıdır, bu gücü genişletme zamanıdır. Halkın en güçlü ittifakına dönüştürme zamanıdır. Kartal’da yaptığımız mitin bütün herkese 'evet bu özgürlük emek ve demokrasi yürüyüşü devam edecek, güçlenecek devam edecek bu maya tutmuştur' dediler. Kimsenin şüphesi olması hepimiz bu mayayı sağlam bir sonuca ulaştırma göreviyle karşı karşıyayız. Bunu yapacağımızdan da şüphemiz yoktur. Tekçiliği, retçiliği, otoriterizmi yaratan sistemin etrafında dizayn olmuş siyasetin ötesinde bir yerdeyiz. Türkiye halklarına iki bloğa mahkum olmadıklarını söylüyoruz. Seçeneği ortaya koyuyoruz, yeni yaşamı, eşitlikten, özgürlükten, toplumsal cinsiyet eşitlikten ekolojik toplumdan demokrasiden yana olan genç ve dinamik bir siyaseti inşa ediyoruz. Tüm toplumu da ne statüko ne restorasyoncu denklemine mahkum bırakacağız. Hayır, böyle bir mecburiyet yoktur çünkü bizler varız 3’üncü yol var ve Emek ve Özgürlük ittifakıyla büyüyecek güçlü demokrasi mücadelesi ortaklığı var. 8 Mart’ı Newroz’a, Newroz’u 1 Mayıs’a bağlayan ortak bir iradeden ve bu iradeyi temsil eden güçlerden söz ediyorum. Cumhurbaşkanlığı seçimine de Meclis seçimlerine de bu iradeyle bu kararla bu kararlılıkla hazırlanıyoruz. Bizler bir cumhurbaşkanı adayı çıkaracağımızı ilan ettik. Bizim söylediğimiz şu. Açık ve net bu topraklarda yaşayan bütün halkların, inançların, kimliklerin, kültürlerin, cinsel yönelimlerin adayını arıyoruz adayını tartışıyoruz. Böyle bir aday çıkarmak istiyoruz. İşçilerin, emekçilerin, ezilenlerin, alın teri dökenlerin adayı olacak.
14 MAYIS MİLAD OLACAK
Kadınların, gençlerin, ekolojistlerin temsilcisi olacak bir ses. Evet değerli arkadaşlarım, meclis seçimlerine de yine yeniyi kurma, demokratik cumhuriyete giden yolu eşit yurttaşlık, özgürlük ve adalet temelinde açma hedefinde hazırlanıyoruz. HDP olarak hedefimiz meclisi en geniş katılımla tüm renklerin, halkların, inançların temsil edildiği bir platforma çevirmektir, yani halkların demokratik meclisini yaratmak istiyoruz ve buna gücümüz var. Buna ulaşacak irademiz de var. Bu iradeyi her alanda büyütmek ve bu ittifakı en geniş noktaya taşımak şimdi önümüzdeki en büyük görevdir. Gücümüze inanıyoruz, kararlıyız. Hepimiz buna odaklanmış durumdayız. 14 Mayıs bir milat olacaktır, halkların miladı olacaktır. Değerli kardeşlerim! Gün bizim, güneş bizim; göğsümüzde ateş bizim. El ele olduğumuz bu güzel ülke bizim; dün bizim, yarın bizim. İnşa ettiğimiz, edeceğimiz yeni yaşam bizim; hasrete vurduğumuz Mayıs'ta Haziran'da gülmek bizim. Hepinizi kalbimizin derinlerinde taşıdığımız bu umutla, ruhumuzda ve bedenimizde üstlendiğimiz, yüklendiğimiz değişime olan inançla selamlıyorum. Yolumuz açıktır. Mutlaka kazanacağız, mutlaka başaracağız yaşasın HDP, yaşasın Emek ve Özgürlük ittifakı, yaşsın bütün demokrasi güçlerinin ortak mücadelesi. başaracağız, serkeftîn.”