HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, Türkiye’nin geleceğinin demokratik cumhuriyette olduğunu belirterek, “Demokratik cumhuriyet tüm sorunların çözüm anahtarıdır” dedi.
Osmanlı’nın yıkımı üzerine inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923’ten bugüne oligarşik karakterini koruyarak yüzüncü yılına girdi. Kurtuluş Savaşı’nda Kürt-Türk birlikteliği ile Misak-ı Milli çerçevesinde demokratik cumhuriyet şansı doğdu ve kimi adımlar da atıldı. Nitekim 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) ilk Anayasası’nda (1921 Anayasası) cumhuriyetin demokratik nitelikleri açıkça yansıtıldı ve 10 Şubat 1922’de Kürt Özerklik Yasası kabul edildi.
İngilizlerin “Ya cumhuriyet ya Musul-Kerkük” ikilemini dayatması üzerine Türkiye Cumhuriyeti’nin payına düşen Kurdistan’ın imha ve inkarı oldu. Nitekim bu ikilem ile Cumhuriyet hızla tek parti diktatörlüğüne dönüştü. Şeyh Said’e yönelik 15 Şubat 1925 tarihli komployla Kürtlere dönük imha süreci devreye konuldu ve böylece Cumhuriyet’in demokratik inşa şansı da ortadan kaldırıldı. Cumhuriyet, tarihi boyunca Kürtlere yönelik soykırım politikaları sonucu demokratikleşemedi ve yüzüncü yılını da AKP’nin hegemonyası altına karşılıyor.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 24 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde koruduğu Demokratik Cumhuriyet tezi, Türkiye’nin yüzüncü yılında tartışılıyor. Türkiye’nin, cumhuriyetin yüzüncü yılında demokrasiyle buluşması için mücadele eden Halkların Demokratik Partisi (HDP), aydın, yazar, akademisyen ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu 500’ü aşkın kişinin katılımıyla 4-5 Şubat’ta İstanbul’da “Demokratik Cumhuriyet Konferansı” düzenleyecek.
Türkiye’nin geleceği Demokratik Cumhuriyet’tedir” diyen PKK Lideri Abdullah Öcalan, her fırsatta tüm sorunların çözümünün Demokratik Cumhuriyet’in inşasından geçtiğinin altını çizdi.
‘BENİM DAVAM DEMOKRATİKLEŞME DAVASIDIR’
1990’dan itibaren Türkiye’de demokratik cumhuriyet yönünde gelişmelerin olduğuna işaret eden Abdullah Öcalan, avukatlarıyla 6 Nisan 1999’da gerçekleştirdiği görüşmede, “Türkiye’de demokratik sistem süreci başlamıştır. Engelleyenler de var. Demokratik sistem Türkiye’de yürürlüktedir. Buna kültür de girmektedir. Kurumlar, enstitü vb. bunları küçük görmemek gerekir. İşletilmiyor. Benim davam cumhuriyetin demokratikleşip demokratikleşmeyeceği davasıdır. Cumhuriyetin demokratikleşip demokratikleşmeyeceği davası olursa, dava rolünü oynayacak. Zorluklar demokratik sistemi önleyemez. Cumhuriyetin 90’lardan sonraki süreci demokratikleşme sürecidir. Bu, iradelerinin üstünde bir gelişmedir. Bireylerin üstünde bir süreçtir ki, ancak bu doğrultuyla çözüme gider. Kürtler özgür ifadeyle cumhuriyete eklenmelidir. Özgür yurttaş programını unuttu. Demokratik cumhuriyette özgür birlik esastır. Demokratik cumhuriyet güvencedir. Kürt sorununun çözümü için de şans doğar” diye konuştu.
‘KÜRTLER DEMOKRATİK MOTOR GÜCÜ OLMALI’
Abdullah Öcalan, Kürtler bulundukları ülkeleri demokratik dönüşüme uğratması gerektiğinin altını çizdiği 12 Ağustos 1999 tarihli görüşmede, “Bulundukları her ülkede Kürtler demokratik motor gücü olmalıdır. Siyasallaşma, bölge halklarının demokratik cumhuriyete katılmasıdır. Cumhuriyetle demokratik birlik, ama kendi kültürünü birey olarak sonuna kadar yaşayabilmektir. Siyasallaşma ile kastettiğimiz ayrılma değil, demokratik birliktir” diye belirtti.
TÜM SORUNLARIN ÇÖZÜM ANAHTARI
Abdullah Öcalan, 21 Ekim 1999 tarihli avukat görüşmesinde, “Türkiye’nin geleceği demokratik cumhuriyettedir” vurgusunda bulunurken, 29 Kasım 1999 tarihli görüşmede ise şunları söyledi: “Demokratik Cumhuriyet tüm sorunların çözümünün anahtarıdır. 70’lerin dogmatik, ideolojik çerçevesinde bunu bizim de görmemiz imkansızdı. 90’lardan sonra bu bilinç gelişti. 70’lerde bu bilinç kimsede yoktu. Bana ne olmak istersiniz deseler, demokratik bir cumhuriyette yurttaş olmanın gereklerini yerine getirmeyi en temel bir iş sayarım. Böyle bir yurttaşı en değerli insan olarak görüyorum. Görev ve sorumluluğumu böyle ele alıyorum. Yaşamın da ancak böyle değerli olduğunu düşünüyorum. Kendimi bunun gereklerini anlayacak ve yerine getirecek güçte hissediyorum.”
YÜZ YILI KURTARMA ÇABASI
PKK Lideri, avukatlarıyla 13 Aralık 1999’da yaptığı görüşmede “Demokratik cumhuriyet yurttaşlığı” vurgusu yaparak, “Bölge halkı demokrasi için motordur. Biz demokrasinin, özgür birliğin garantisiyiz. Eski Kürt gitti, yeni Kürt geliyor. Öcalan, demokratik yurttaşlık kavramını teorik, pratik olarak uyguluyor. Değişim, doğa kanunudur. Yalnız evrende değişim vardır, gerisi gider. Doğanın kanunu budur. Yöntem bilimselliktir. Kaba materyalist değildir. Demokrasi kapitalizmden çok sosyalizm işidir. Benim sosyalizm anlayışımın özü budur. Sosyalizm önce demokrasi gerektirir. Kimse sosyalizmden vazgeçmiş değildir. 21. yüzyıl demokrasinin zafer yüzyılıdır. Demokratik çözüm evrensel çözümdür. Ama Kürtler için Türkiye’de bunun momentini ilk kez yakalama şansına kavuşmuştur. Türkiye hazırdır. Bizde 30 yıl savaştık, hazırız. Bu nasıl gerçekleşecek? İyi düşünmek gerekir. İttifaklar gerekir. Her evi, belediyeyi, okul yapın. Korkunç örgütleme, eğitim ittifakları yapın. Beş yıl sonra sonuçlarını alırsınız. Ulus-devlet yaratmaya gerek yok. Ulusa dayalı devlet aşılıyor. Bizim barış çabamız yüzeysel değil, yüz yılı kurtarmak içindir. Bu teslimiyet değil, demokratik meşru temelde vatandaşlıktır” dedi.
KENDİ KADERİNİ TAYİN ETME HAKKI
Halkın demokratik bilinçle kendi kaderini tayin etme hakkının Demokratik Cumhuriyet’in gereği olduğunu ifade eden Abdullah Öcalan, şöyle devam etti: “İnsanları demokratik çalışmaları için bilinçlendirmek Demokratik Cumhuriyet’in gereklerini yerine getirmektir. Bu siyasal bölücülük değildir. 7’den 70’e kadar örgütlenerek Demokratik Cumhuriyet’e katkıda bulunmalıyız. Bu Demokratik Cumhuriyet’in bir emri ve gereğidir. Bu temelde Demokratik Cumhuriyet’e sahip çıkacağız. Demokratik kimliğimiz ile buna katılacağız.”
DEMOKRATİK CUMHURİYET İDEALİM
Abdullah Öcalan, “Demokratik Cumhuriyet benim idealimdir” dediği 19 Aralık 2000 tarihli görüşmede, “Beni assalar da ölsem de Demokratik Cumhuriyeti hedefleyeceğim. Demokratik Cumhuriyet ben de içinde varım demektir. Tuğla tuğla örmeye çalışın. Ancak oya işler gibi nakışlara dikkat edeceksiniz. Onun için beyin ve yürek ister. Her doğuş acılar içerisinde olur. Yol açılmıştır ancak tehlikeleri vardır” şeklinde konuştu.
‘ÜÇÜNCÜ YOL DEMOKRATİK YOLDUR’
PKK Lideri, Türkiye’de kurumsal bir faşizm olduğunu belirterek, 13 Ocak 2010 tarihli görüşmede şunları söyledi: “Benim şu anda içinde tutulduğum cezaevi koşulları da bu kurumsal faşizmin ürünüdür, devam ettiğini gösteriyor. Bu kurumsal faşizm yüz yıldır değişmeden bugüne kadar geldi. Bu anlayış katı ulusalcı ve milliyetçi bir çizgidir. Ne MHP ve CHP’nin çizgisindeki bu katı ulusçuluk ne de AKP’nin İslamcı hegemonyası diyoruz. Biz her ikisini de reddediyoruz ve doğru bulmuyoruz. Türkiye’de halen katı ulusalcı, milliyetçi, laik çizgideki hegemonik güç ile Türk İslam sentezini savunan hegemonik güç var. Üçüncü bir yolu doğru buluyorum. Bu üçüncü yol da bizim defalarca ifade ettiğimiz demokratik yoldur; demokratik konfederalizm, demokratik cumhuriyet, demokratik vatan, demokratik ulustur.”
MA / Özgür Paksoy