MEREŞ - Bazarcix ve köylerinin ardından Dulkadiroğlu ilçesine bağlı dağlık köylere gidiyoruz. 400 haneli kırsal Çiğli Mahallesi’nin neredeyse yarısı yıkılmış. 7 obası bulunan Karahasan’da yıkıma rağmen can kaybı yok, ancak asfalt yolun bittiği Söğütlü’de 9 kişi yaşamını yitirdi.
Depremin ilk gününden beri bulunduğumuz Mereş’in Bazarcix ilçesi ve köylerinden sonra yıkımın büyük olduğu Dulkadiroğlu ilçesinin dağlık köylerine gidiyoruz. Dulkadiroğlu ilçesine bağlı köylerde de durum Mereş merkez ve Bazarcix’tan farklı değil. Mereş’e yaklaşık 20 kilometre uzaklıktaki 400 haneli kırsal Çiğli Mahallesi’nin neredeyse yarısı yerle bir oldu. En az 25 kişinin enkaz altında kalarak yaşamını yitirdiği Çiğli’de, köye giriş menfezinin bir kısmı da çöktü. Köyü dolaşırken Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nden yapı denetim ekiplerinin de köyde incelemelerde bulunduğu, yıkılan ve hasarlı evleri tespit ettiğini görüyoruz. Köylüler, muhtarın kendilerine “yıkılan veya ayakta kalan evlerinizin başında bekleyin, ekipler incelemelerde bulunuyor” uyarısında bulunduğu için herkesin evinin önünde beklediğini söylüyor.
Yurtdışında yaşadığını ve depremden sonra hemen köye geldiğini anlatan bir yurttaş, “Yıllardır en ağır işlerde çalışarak köyümüzde gönlümüze göre bir ev inşa ettik, o da yerle bir oldu. Aslında birinci depremden sonra görüştüğümüz akrabalarım evin görüntüsünü göndermişti ve ev hala ayaktaydı, duvarlarda sadece çatlaklar vardı. Ancak ikinci depremde gördüğünüz gibi ağır hasar aldı. Bütün duvarlar patladı kolonlar zarar gördü. Benim evimin yanı başındaki bu yapıda da abimler oturuyordu. Neyse ki sağ salim enkazın altından çıkarıldılar” dedi.
Başka bir yurttaş ise evini göstererek, “Duvar patladı ve biz duvardan çıktık. Hepimiz kurtulduk. Alt kat çöktü neyse ki boştu. Komşularımdan yaşamını yitirenler oldu. Aşağı yukarı 400 haneli bir köy burası ve 26 kişi yaşamını yitirdi” diyor.
‘ANNEM, KARDEŞİM VE YENGEMİ KURTARAMADIK’
Köyde annesi, kardeşi ve yengesinin cansız bedenlerini enkazın altından çıkaran ve bir yeğenini ise sağ kurtaran Salman Ünlüdere ise o günü şu sözlerle anlatıyor: “Ben Antep’te yaşıyorum ama burada da evim var. Deprem günü ben Antep’teydim, oğlum buradaydı. Saat 04:17’de deprem oldu, 25 geçe köye doğru yola çıktım. Tabi yollarda çökme vardı. Bir yerde doğal gaz boruları bir metre yukarı çıkmıştı. Geçemiyordum sonra bir aracın geçebileceği bir aralık gördüm ve oradan geçtim. Köye ulaştığımda bu arka tarafta yeğenim bağırıyordu. ‘Beni kurtarın’ diyordu. Hemen çalıştık ve bu üstteki delik duruyordu, ben de alttaki deliği biraz daha genişlettim ve çıkardık onu. Buradan annem Elif Ünlüdere, kardeşim Mehmet Ünlüdere ve eşi Gülizar Ünlüdere’nin cenazesini çıkardık. Tabi nerede olduklarını biliyordum. O ağır blokları kaldırmak mümkün değildi. Sabah kepçe getirdim ve cansız bedenlerini çıkardık. İki katlı evdi. Alt katta da traktörü arabası filan vardı hepsi onlarla birlikte gitti. Tabi tabi sadece bu ev değil. 400 haneli bir köy ve neredeyse oturulacak tek bir ev bile kalmadı.”
Çiğli ve etrafında sadece evler değil, aynı zamanda sondajla açılan su kuyuları da büyük zarar gördü. Birçok kuyudan su akmadığı belirtiliyor. Mahalle sakini Hasan Ünbayır, mahalle merkezinin yanı sıra Mereş merkezde de bazı yakınlarının yaşamını yitirdiğini aktardı. “Bu duruma da sağlık olsun” diyen Ünbayır, zorlu günleri arkalarında bırakacaklarını ifade etti.
ENKAZ ALTINDA YAKLAŞIK 300 HAYVAN DA CAN VERDİ
Yakınları tarafından enkaz altından yaralı bir şekilde kurtarılan Hasan Çalış, enkaz altında kaldıkları günün soğuk ve yağışlı olduğunu söyledi. Telefon açmalarına rağmen herhangi bir arama kurtarma ekibinin gönderilmediğini ifade eden Çalış, 6 gün çadırsız bir şekilde dışarıda yaşam mücadelesi verdiklerini ifade etti. Çalış, “6 gün sonra bir tane verdiler. Akşam saatlerinde üşüyoruz. Yardım gelmiyor bize” dedi. Çalış, enkaz altında 292 küçükbaş hayvanının öldüğüne de işaret ederek, köy dışından tek bir yetkilinin ya da resmi görevlinin dahi yardıma gelmediğini vurguladı.
Ağır hasar gören evinin başında yaşamını yitirdikleri kişilerin isimlerini ağıt yakarak sıralayan Döndü Parlaksu, sık sık “Ben öleyim” diyor. Cenazelerinin halen Mereş merkezde enkaz altında olduğunu anlatan Parlaksu, ne yapacağını bilmez bir halde enkaz başında geziyor.
ÇINARLI MAHALLESİ
Daha sonra Çiğli’nin hemen karşısında, Mereş-Dîlok karayolunun alt tarafında kalan Çınarlı Mahallesi’ne geçiyoruz. Mahallede neredeyse evlerin tamamı ayakta. Ancak birçok evde kolonlar çatladığı için yurttaşlar geceyi dışarı geçirmeye devam ediyor. Oradan ağır hasarın olduğu ve 3 kişinin yaşamını yitirdiği Çınarlı Köyü’nün Oruçlar Obası’na geçiyoruz. Oruçlar obasında yıkılan binalar köyün içindeki yolları da kapatmış durumda.
Daha sonra Çiğli ile neredeyse aynı hatta olan, 7 obası bulunan, halk arasında Karahasan olarak bilinen ancak resmi ismi Doğanlıkarasan olan mahalleye geçiyoruz. Uğradığımız Karahasan’ın Haydarlı, Yenioba, Eren ve Davut obalarında yıkılan ve ağır hasarlı birçok bina gözümüze çarpıyor. Can kaybının olmadığı obaların ardından Karahasan’a geçiyoruz ve burada da yıkılan onca binaya rağmen, köylülerin enkazın altından sağ kurtulduğunu öğreniyoruz.
FAZLA YARDIMLARI DİĞER KÖYLERE GÖNDERDİLER
Köyde kimi yurttaşlar henüz çadır almadığı için barakalar inşa ederken, kimi yurttaşlar da ulaştıkları AFAD çadırlarında kalıyor. Yan yana kurulu iki ailenin kaldığı çadırın başında ısınan yurttaşlar, mahalle merkezi ve yakınlarında bulunan obaların büyük bölümünün yıkıldığını anlatıyor. Ağır hasarlı evlerine girmekten korktuklarını ve bir şey çıkaramadıklarını ifade eden yurttaş, deprem sırasında kolunu yaraladığını ifade ediyor. Yurttaş, “6-7 gün araçta kaldık. Çevre kentlerdeki yardımseverler yardımcı oldular. Daha sonra çok yardım geldi. Burada fazlaydı. Yardımların, ulaşmayan yerlere ulaştırılmasını istedik” dedi. Kobanê savaşı sürecinde köylerine Kobanêli ailelerin de yerleştiğini ve onların evlerinin de yerle bir olduğunu söyleyen yurttaş, “Neyse ki onlara da bir şey olmadı. Aslında bizler onlarla aynı aileden geliyoruz. Vakti zamanında dedeleri buradan göç etmiş Kobanê’ye ve savaş sırasında onları getirip Karahasan’a yerleştirmiştik” diye konuştu.
YOLUN BİTTİĞİ SÖĞÜTLÜ’DE CANLI KAYBI ÇOK
Oradan asfalt yolun bittiği 100 haneli kırsal Söğütlü Mahallesi’ne geçiyoruz. Yolda daha önce Çiğli ve başka noktalarda gördüğümüz yer yer derin, yer yer de zeminde ince yarıklar adeta yıkımın olduğu bölgelerin haberini verir gibi. Birçok evin yıkıldığı ve ayakta kalanların da ağır hasarlı olduğu Söğütlü’de 9 kişinin cansız bedenleri enkaz altından çıkarıldı. Mereş’te de 5 kişinin yaşamını yitirdiğini belirten köylüler, hala evinin enkazı altında kalan bir gencin cansız bedenine ulaşılamadığını söyledi.
Almanya’da yaşayan köylüler depremden hemen sonra köylerine dönerek depremin yaralarını sarmaya koyuldu. Hayırseverler tarafından kendilerine iki konteyner gönderildiğini söyleyen köylülerin bir bölümü köy meydanına AFAD’ın çadırlarını kurarken, bir kısmı da derme çatma barakalarda kalıyor. Köyde sadece insanlar değil, aynı zamanda küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar da öldü. Köylüler yaklaşık 500 hayvanı enkazdan sağ çıkardıklarını söyledi. Bazı evlerin enkazında hayvanların cansız bedenleri kokmaya başladı. Dağ köyü olduğu için tek geçim kaynakları hayvan olan köylüler, yaklaşık bin hayvanın bulunduğu Söğütlü’de sadece kendilerinin gıda ve çadıra değil, hayvanlarının da çadır ve yeme ihtiyacı olduğunu kaydetti.
NARLI’DA ÇADIRKENT KURULDU
Söğütlü’den döndükten sonra bir kez daha Bazarcix’a bağlı Narlı’ya geçiyoruz. Çadırkentin kurulduğu Narlı’da çok az sayıda binanın yıkıldığını öğreniyoruz. Yaklaşık 8 bin nüfuslu olmasına rağmen 30 kişinin yaşamını yitirdiğini aktaran Narlılılar, “Bizim Narlı’nın zemini sağlammış. Buradaki kayıp bir köyün kaybı kadar bile değil” dedi. Narlı’daki çadırkente insanlar yerleştirilirken, henüz tuvaletlerin kurulumunun yapılmadığına tanık oluyoruz. Bazı yurttaşlar, olası salgın hastalıklarına dikkat çekerek, “Her bir çadırda 8 kişinin olması gerektiğini söylüyorlar. Bu devirde 8 kişilik aile yok. Dolayısıyla her bir çadırı en az iki aile paylaşıyor. O yüzden ben o çadırları tercih etmedim. Abim girdi ama ben saydığım nedenlerden dolayı başvurmadım. Çalıştığım şirketin gönderdiği çadırda kalıyorum. Soğuk oluyor ama daha güvenli şimdilik” diyor.
MA / Azad Altay - Abdurrahman Gök