İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan Türkiye’ye teslim edildikten sonra F, S ve Y tipi cezaevleri bir bir devreye konuldu. İmralı’da başlayıp tüm cezaevlerine yayılan bu tiplere ne güneş giriyor ne de tutuklular birbirini görüyor. Cezaevini yakından takip eden hak örgütleri, bu tiplerin özel olarak dizayn edildiğini kaydediyor.
Uluslararası bir komployla 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılan ve 15 Şubat 1999’da özel olarak İmralı Adası’nda dizayn edilen Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 24 yıldır tek kişilik hücrede tutuluyor. PKK Liderinin Türkiye’ye getirilmesi ardından Adalet Bakanlığı tarafından daha önce 1997’de projelendirilen F Tipi Kapalı Cezaevi sistemi, 19 Aralık 2000’de 10 bin asker ile düzenlenen “Hayata Dönüş Operasyonu” esnasında yapılan katliam ardından devreye girdi. 1 veya 3 kişilik olan F tiplerine en son S ve Y tipi cezaevleri de eklendi.
F tiplerinin ardından 2021 yılında Antalya, Manavgat, Iğdır, Bodrum ve Samsun'da 5 adet inşa edilen ve kapasitesi arttırılan S tiplerinde tek ve 3 kişilik hücreler bulunuyor. Şehirlerden uzak ulaşımı zor yerlerde kurulan S tiplerden hemen sonra sessiz sedasız bir şekilde Y tiplerinin inşa edilmesine başlandı. Adana, Antalya, Burdur ve Kırşehir’in yanı sıra 6 kentte devreye konulan Y tipleri, tutukluların birbirini hiçbir biçimde göremeyeceği şekilde tasarlandı. Üç kat şeklinde olan Y tipinde, her katta bir kişi tutuluyor. Ortalama kapasitesi 400 civarı ve “ağırlaştırılmış müebbet” ile “örgüte üye olmak” iddiasının yanı sıra “tehlikeli” statüsünde bulunanların da tutulduğu Y tiplerinde tutuklular, sohbet, spor ve atölye gibi sosyal aktivitelerden tecrit ediliyor. İletişimsizliğin yoğun bir şekilde dayatıldığı bu tiplerde yer alan tek kişilik hücreler, güneşe göre ters konumda yapıldığı için gün içinde güneş de almıyor.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hapiste Ağırlaştırılmış Müebbet Alan Temsilcisi Heval Zelal Avcı, Marmara Tutuklu ve Hükümlü Aileleriyle Yardımlaşma Derneği (MATUHAYDER) Eşbaşkanları Dilek Demir ve Mehmet Şafi Erol, İmralı’dan başlayıp yeni yapılan S ve Y tipleri başta olmak üzere tüm cezaevlerine yayılan tecrit uygulamalarını değerlendirdi.
ÖZEL OLARAK DİZAYN EDİLDİ
Adalet Bakanlığı’nın verilerine işaret eden CİSST Temsilcisi Heval Zelal Avcı, şu anda 9 adet Y Tipi Cezaevi’nin olduğu bilgisini paylaştı. Bu tiplerin mimarisinin diğer cezaevlerinin mimarisine göre daha “özel” yapıldığına dikkat çeken Avcı, “Y tipi hapishaneler; 3 katlı ve güneşe ters bir şekilde dizayn edilmiş. Örneğin en alt katta bulunan odalar kesinlikle güneş görmüyor. Bu tiplerdeki mahpuslar ayrıca kesinlikle birbirini görememekte. Buradaki hapishaneler daha çok mahpusların birbirini görememesi üzerine kurulu” diye aktardı.
Ayrıca bu tiplerde bulunan ve güneş görmeyen hücrelerde yer alan pencerelere de işaret eden Avcı, bu pencerelerin çok küçük olduğu ve elektrik örüldüğüne dair tutuklulardan bilgi aldıklarını ifade etti. Avcı, “Burada mahpusların gün ışığından, temiz havadan maruz bırakılması söz konusu. Zaten mahpusların birbiriyle iletişim halinde olmaması da koşulların daha çok arttığını göstermekte. Bu durum hücrelerin rutubetli olmasına neden oluyor. Bu da bazı mahpuslarda solunum hastalıklarına neden olabiliyor. Bazı mahpuslarda psikolojik semptomlar görülüyor. Yapılan diğer araştırmalarda zaten bunu destekliyor. Çünkü insan hem biyolojik hem psikolojik hem sosyal bir varlık ve kişinin sosyal ihtiyaçlarını, zihinsel ihtiyaçlarını karşılanamayınca psikolojik semptomlar neden olabiliyor” diye kaydetti.
AİHS’E GÖRE İŞKENCE
Bu durumun “ihlal” olduğuna vurgu yapan Heval Zelal Avcı, tutukluların tek kişilik hücrede de kaldığını ve bunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) göre “işkence” olduğunu dile getirdi. Bu tiplerde tutulan tutukluların genelde “ağırlaştırılmış hapis” cezası verilen tutuklular olduğunu, hepsinin tek kişilik hücrede kaldığını söyleyen Avcı, “Tutulma koşulları daha farklı. Örneğin; bir saat havalandırmaya çıkabiliyorlar, sosyal ihtiyaçlarını gideremiyorlar. Bu açıdan baktığımızda çok fazla uyuşmadığını görebiliyoruz. Tutulma koşulları AİHS’e uymuyor. Türkiye, bunun taraftarlarından olmasına rağmen ağırlaştırılmış müebbet cezası uygulayarak, bunun ihlaline neden oluyor. Mahpusların aktardığı bilgilere göre, daha çok ağırlaştırılmış hapis cezasında tutuluyor ama yüksek güvenlikli oda olarak gözlemlenen mahpuslar da bu hapishanelerde tutuluyor” dedi.
İHLALLER YÜZDE 100 ARTTI
CİSST olarak cezaevlerinde yaşanan ihlallerin verilerini tuttuklarını ifade eden Avcı, 2022 yıllı boyunca tuttukları verilerde yer alan hak ihlallerin diğer yıllara göre yüzde 100 artış gösterdiği uyarısında bulundu. “Biz bunun nedenini ‘yüksek güvenlikli hapishaneler’den kaynaklandığını düşünüyoruz” diyen Avcı, şöyle devam etti: “Mahpuslar buralara zorla sevk ediliyor ve sevk edildikleri yerlerde eşyalarına el konuluyor, eşyaları verilmiyor ve çoğu mahpus ailesinden uzak yere sevk ediliyor. Aileleriyle görüş yapmaları da engelleniyor. Bu yıl içerisinde mahpuslar ekonomik olarak da çok zorlandıklarını ifade ettiler. Birçok mahpusa çok yüksek tutarlarda elektrik faturaları geldi. Bunun dışında kantin fiyatlarının çok zamlandığını belirtmişlerdi. Havalandırma süreleri de bir saat. Y tipi hapishanelerinde havalandırma için ayrı bir bölüme götürüldüklerini ifade ediyorlar. Kitap, gazete, dergi erişiminde zorluk yaşadıklarını belirtiyorlar. Televizyon kanallarının çok fazla kısıtlı olduğunu belirtiyorlar.”
İMARLI’DAN YAYILDI
MATUHAYDER Eşbaşkanı Dilek Demir ise, Türkiye ve Kurdistan’da bulunan cezaevlerinde yaşanan uygulamaların PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecritle doğrudan bağlantılı olduğuna işaret etti. AKP-MHP’nin İmralı’daki tecridi tüm cezaevlerine yaydığına dikkat çeken Demir, “Öncelikle Abdullah Öcalan’a sahip çıkılmasını istiyoruz. Eğer İmralı’daki tecridi kırarsak tüm cezaevlerindeki tecridi kıracağımızı biliyoruz” dedi.
İktidarın 2023 yılı için 20 yeni cezaevi yapma planına da değinen Demir, cezaevleri sayısındaki artışın nedeninin toplumu izole etme isteği olduğunu söyledi. AKP iktidarı döneminde inşa edilen S ve Y tipi cezaevlerinden söz eden Demir, bu cezaevlerinin siyasi tutuklulara yönelik bir “proje” olduğunu kaydetti. Demir, iktidarın kendi rejimini sürdürmek adına gerçekleştirdiği bu yöntemlerin bir “korkutma” ve “sindirme” projesi olduğunu vurguladı.
Türkiye ve Kurdistan halklarının bu yönelimlere karşı sessiz kalmadığını ve mücadele ettiğini söyleyen Demir, bu mücadeleye bütün toplumun destek vermesi gerektiğini belirtti.
TECRİDE KARŞI MÜCADELE
İmralı’da yaşanan tecridin “hukuk” ve “vicdan” meselesi olduğunun altını çizen MATUHAYDER Eşbaşkanı Mehmet Şafi Erol da, İmralı Cezaevi’ndeki tecritle “büyük bir suç” işlendiğini vurguladı. Tecridin sadece PKK Lideri üzerinde olmadığını ifade eden Erol, “Bugün siyaset de toplum da tecrit altındadır. AKP ve MHP’den yana olmayan herkes tecrit altına alınıyor” dedi. İmralı’daki tecridin tüm cezaevlerine de yansıdığına dikkat çeken Erol, bu tecridin amacının Abdullah Öcalan’ı ve Kürt halkını susturmak olduğunu söyledi. Bütün dünyanın Kürtlerin mücadelesine tanıklık ettiğini dile getiren Erol, “Kürtler dört parçaya ayrılmış. Bu dört parçada da Abdullah Öcalan’a bir bağlılık var. Aynı zamanda dört parçada bir savaş var. Bu savaşı ancak tecrit altında tutulan Sayın Abdullah Öcalan durdurabilir. Sayın Abdullah Öcalan dikkate alınırsa, Ortadoğu’daki bu savaş biter” diyerek, başta Kürtler olmak üzere tüm sol-sosyalist kesimleri tecride karşı mücadele etmeye çağırdı.
MA / Mehmet Aslan