MÊRDÎN - Cezaevinde 34 yıl kalan Mehmet Dağ, İmralı’nın hiçbir cezaevine benzemediğini belirterek, Abdullah Öcalan’ın zor koşullarda yeni bir paradigma geliştirerek, “Bitti” denilen sosyalizmi yeniden yaşattığını vurguladı.
Kürtlerin "Roja Reş/Kara Gün" olarak nitelendirdiği PKK Lideri Abdullah Öcalan'a dönük 15 Şubat 1999'da gerçekleşen uluslararası komplonun üzerinden 24 yıl geçti. Bu süreçte komploya karşı en büyük tepki cezaevlerinden geldi. Birçok tutuklu, "Güneşimizi Karartamazsınız" eylemleriyle komploya karşı bedenlerini ateşe verdi. Komplo ve Öcalan'ın tutulduğu İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi'ndeki tecridin kaldırılması için cezaevlerinde birçok açlık grevi eylemi düzenlendi.
Mehmet Dağ, komplo sürecini cezaevinde karşılayan isimlerden biri. 12 Eylül 1980 askeri darbesi döneminde 4 yıl tutuklu kaldı. Daha sonra yeniden tutuklanan Dağ, hakkındaki müebbet hapis cezası nedeniyle insanlık dışı uygulamaların yaşandığı Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nin de aralarında olduğu çok sayıda cezaevine toplam 30 yıl daha tutuklu kaldı. Dağ, Ekim 2021 yılında cezaevinden tahliye edildi.
Dağ ile komplonun gerçekleştiği dönem cezaevlerinde oluşan havayı ve sonrasında yaşanan süreci konuştuk.
‘ATEŞTEN ÇEMBER' EYLEMLERİ
Komplonun yaşandığı dönemi kendileri için "acılı ve sıkıntılı bir süreç" olarak nitelendiren Dağ, böylesi bir döneme hazırlıklı olmadıklarını ifade etti. Komplonun startının verildiği 9 Ekim 1998’de cezaevlerinde büyük eylemlerin başladığını hatırlatan Dağ, "70’i aşan yoldaşımız cezaevinde kendi bedenini ateşe vererek önderliğin (Öcalan) etrafında ateşten çember oluşturmaya çalıştı. Tabi bu sadece cezaevlerinde yaşanan bir olay değildi. Kurdistan ve Avrupa’da bedenlerini ateşe veren yoldaşlarımız oldu. Dünya tarihini incelediğimizde birçok önder ve lider farklı süreçlerde yakalanmış ve cezaevine düşmüş. Ancak hiçbir lider için tek bir insan bedenini ateşe vermiyor. Ama Başkan Apo yakalandığında 7'den 70'e kadar insanlar, önderliği korumak ve etrafında ateşten bir çember oluşturmak istedi. Bu dünyayı şoka uğrattı. ABD ve İngiltere Dışişleri Bakanları ‘Biz bu kadar tepkiyi beklemiyorduk' demişlerdi. Bu eylemlerle sonrası hegemonik güçler, Önder Apo’nun Kürt halkı ile ne kadar güçlü bir bağ içinde olduğunu gördüler" şeklinde konuştu.
Tasvip edilmemesine rağmen eylemlerin sonraki süreçlerde devam ettiğine dikkati çeken Dağ, şunları söyledi: “Bir insan yaşamak ister. Yaşayarak, yürütmüş olduğu mücadelenin başarıya ulaşmasını görmek ister. Fakat Önder Apo’nun uluslararası bir komployla İmralı Adası’na getirilmesiyle birlikte Kürt Özgürlük Hareketi’ne inanan insanlarda bir duygu oluştu. Bu duygu neydi? Kurdistan tarihine baktığımızda birçok hareket ve isyan ortaya çıkıyor. Bu isyanlar genelde saman alevi gibi sönüyor. Kurdistan halkı direnişçi bir toplumdur; buna rağmen başarıya ulaşamıyor, hep yenilgilerle karşı karşıya kalıyordu. Önder Apo’nun İmralı gibi bir işkence merkezine kapatılmasıyla insanlarda şu duygu oluştu: ‘Eğer Önderliği biz kaybedersek, yeniden yenilgi tarihine dönebiliriz.’ Bu duygu insanları kendilerini feda etmeye yönlendirdi.”
HİÇBİR CEZAEVİNE BENZEMEZ
Mehmet Dağ, Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridin cezaevlerine yansımasının daha ağır olduğunu kaydederek, “Tecrit koşulları dışarıyı etkiliyor, fakat içeriyi daha fazla etkiliyor. Zindanlar hem kulağını hem yönünü İmralı’ya vermiştir. Önderliğin bir kelimesi toplumu kendine getiriyor, moral veriyor, güç kazandırıyor. Bu nedenle Önderliğin sesinin dışarıya ulaşmasını engelliyorlar; her gün tecridi ağırlaştırıyorlar” dedi.
34 yıl cezaevinde kalan Dağ, İmralı’nın hiçbir cezaevine benzemediğini vurguladı. “Kıyaslamak bile doğru olmaz” diyen Dağ, şöyle devam etti: “İmralı bir ada cezaevidir. Bu cezaevi içinde de tek kişilik bir odadadır. Tek kişilik bir odada bırakalım yıllarca bir ay bile yaşamak zordur. Önder Apo, ‘İsterlerse ben bir yüzümü duvara dönerim, duvara karşı hiç kıpırdamadan otururum ve öyle de direnişimi sürdürürüm’ dedi. Önder Apo bir şey daha yaptı; ciltler dolusu kitaplar yazdı. Kurdistan halkına ve bütün dünyaya umut oldu. Herkes reel sosyalizm çöktükten sonra ‘Sosyalizm bitti’ derken, Önder Apo yeni geliştirdiği paradigmayla birlikte ‘Sosyalizm ölmedi, sosyalizm yaşıyor, sosyalizm ölürse insanlık da ölür’ dedi. Önder Apo, reel sosyalizmin yanlışlıklarını ve yetersizliklerini ortaya çıkardı, bunu çözümleyerek, yeni bir paradigmayla toplumun önüne yeni bir sistemi koydu.”
ABDULLAH ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ
Mehmet Dağ, devletin hem tutuklulara hem de topluma “Bir dakika Apo’suz düşünün” baskısı yaptığını belirtti ve bunu “Bir insan bir dakika Apo’suz düşünürse zaten o kendisi olmaktan çıkar, bir kukla haline gelir” diye açıkladı. Abdullah Öcalan’ın 24 yıldır İmralı’da direndiğini ve PKK’nin de Öcalan’ın fikirleriyle beraberinde büyüyerek, Ortadoğu’da önemli bir aktör haline geldiğini vurgulayan Dağ, “Artık hiç kimse PKK’siz Ortadoğu’da bir politika yürütemez. Kim Ortadoğu’da bir politika yürütmek istiyorsa PKK’yi dikkate almak zorundadır” diye konuştu.
Kürt halkının komploya karşı büyük direndiğini ve bedeller ödediğini ifade eden Dağ, Kürt siyasetinin topluma doğru öncülük etmesi ve örgütlemesi durumunda mücadelenin daha sonuç alıcı olacağını vurguladı. “Bir saniye bile Önderliği unutmak bizim için ihanettir” diyen Dağ, Öcalan’ın üzerindeki tecride son vermek ve fiziki özgürlüğünü sağlamak için herkesin üzerine düşeni yapması gerektiğinin altını çizdi. Dağ, “Eğer bunu yapabilirsek 2023 yılı bizim için büyük olanaklar sunuyor. Büyük fırsatlar var önümüzde. Mücadeleyi daha da büyütmeliyiz. Elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Bu, hepimizin boynunun borcudur” dedi.
MA / Ahmet Kanbal