İSTANBUL - AFAD üzerinden gönderilen yardımların ırkçılık nedeniyle mültecilere ulaşmadığını belirten HDP Göçmen ve Mülteci Komisyonu Eşiözcüsü Elif Bulut, depremden sonra devletin ırkçı propaganda üreten yapıların önünü açtığını söyledi.
Mereş merkezli 10 ilde yaşanan yıkıcı depremin üzerinden 11 gün geçerken, resmi rakamlara şu ana kadar 35 bini aşkın kişi yaşamını yitirdi, 105 bini aşkın kişi de yaralandı. Deprem bölgesinde yoğun bir mülteci nüfusu da bulunurken, Birleş Milletler (BM) verilerine göre, depremin etkilediği bölgede 15 milyonluk nüfusun sadece 1,7 milyonu Suriyeli mültecilerden oluşuyor. Suriye iç savaşından kaçarak Türkiye’ye gelen mültecilere yönelik ayrımcı, ırkçı saldırılar bugüne dek devam ederken, mülteciler, depremden sonra da kimi çevreler tarafından hedef haline getirildi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Göçmen ve Mülteci Komisyonu Eşiözcüsü Elif Bulut, deprem bölgesindeki mültecilerin durumuna dikkati çekti.
MÜLTECİLERİN DURUMU BİLİNMİYOR
Depremin yaşandığı bölgede çok sayıda mülteci olduğunu hatırlatan Bulut, oradaki mültecilerin çok zor şarlar altında yaşam mücadelesi verdiğini hatırlattı. Mültecilerin depremden önce derme çatma evlerde yaşadığını kaydeden Bulut, mültecilerin durumunun bilinmediğini söyledi.
‘YARDIMLARI BİLMİYORLAR’
Mültecilerin depremden dolayı nasıl yardım alacakları konusunda herhangi bir bilgi sahibi olmadığını ifade eden Bulut, “Mülteciler göçük altından çıktıktan sonra sağlık ve nerede kalacaklarına dair konusunda sorunlar açığa çıktı. Nasıl yardım alacakları bilmiyorlar. Depremle beraber hızlıca çevirmenlik yapacak insanların bölgeye gitmesi için uğraşıldı. Mültecilere yardım konusunda sivil toplum örgütlerinin çalışmaları oldu. En azından göçük altında kalmış insanların bilgileri belirli merkezlere aktı. O merkezlere geldiğinde biz de o kanalları takip ettiğimiz için hemen HDP’nin kriz koordinasyonuna iletiyorduk. Oradan da bilgiler, Afet ve Acil Yönetim Başkanlığı’yla (AFAD) paylaşılıyor” dedi.
DEPREM AYRIMCILIĞI
Deprem bölgesinde bulunan mültecilere karşı bariz bir şekilde ayrımcılık yapıldığını aktaran Bulut, bu durumu yapılan yardımlarda net olarak gördüklerini vurguladı. Bulut, “Yardım dağıtımı konusunda örneğin Diyarbakır Valiliği’nin yaptığı gibi çadırlara alınmıyorlar. Çadırlara girdiklerinde de çevrede bulunan insanların kışkırtılmaları sonucu ‘öncelik Türkiyelilerin’ diye söylenip mültecileri çadırlardan çıkarıyorlar. Gelen yardımlar devlet kurumlarınca, yani AFAD üzerinden dağıtılıyorsa, mültecilere o yardımlar ulaşmıyor. Devlet de onlara hiçbir şekilde gitmiyor. Sivil toplum örgütleri ya da bizim gibi farklı siyasi partiler dağıttığında, insan ayrımı yapmıyor. Mülteciler de eşit derecede yapılan yardımdan faydalanabiliyorlar” diye belirtti.
GÖÇ İDARESİ’NİN ENGELLERİ
Mültecilerin ilk günlerde şehri terk edemediklerinin altını çizen Bulut, şehir dışına izinsiz çıktıklarında sınır dışı edildiklerini de hatırlattı. Mültecilerin kayıtlı oldukları şehrin dışına çıkmak için Göç İdaresi’nden resmi belge almaları gerektiği bilgisini paylaşan Bulut, “Şimdi bu insanların evleri yıkılmış, yoksullar, depremden kurtulabilenler başka şehirdeki akrabalarının yanına gitmek istiyorlar ya da orada bir hayat kurmak için taşınmaya çalışıyorlar. Bu sefer devlet ulaşım meselesini zorlaştırıyor. Örneğin uçaklara binmeleri engellendi, sadece otobüsle gidebiliyorlar. Burada da otobüs firmaları bilet satışlarında öncelik Türkiye vatandaşlarına verdiklerini duyuyoruz. Bir şekilde başka şehre giden mülteciler ise kendi kayıtları dışında bir şehre gittikleri için eğitim, sağlık gibi haklardan faydalanamıyorlar. O şehirde de 90 gün kalma izni veriyorlar. Dolayısıyla orada yaşayıp, hayatta kalan mülteciler, bu sefer başka şehirlerde kayıtsız göçmen konumuna düşüyorlar” şeklinde konuştu.
‘IRKÇILIK PROPAGANDASI YAPAN YAPILAR VAR’
Deprem bölgesindeki mültecilerin sorunlarını gündemde tutmaya çalıştıklarını ifade eden Bulut, diğer yurttaşlarında sağduyulu olması için çağırılar yaptıklarını belirtti. Bulut, sözlerini şöyle sürdürdü: “Deprem bölgesinde çok ağır psikolojik ve fiziksel koşullar yaşanıyor. İnsanlar yakınlarını kaybediyor. Ve ona şöyle diyorsunuz, ‘Sen sokaktasın, açsın ama devlet gidiyor Suriyeliye yardım ediyor, sana etmiyor’ ya da ‘Enkaz altındaki Suriyeliyi kurtarıyor, seni kurtarmıyor.’ İnsanların bu durumunu ırkçılık propagandasına çeviren yapılar var. ‘Mülteciler yağmacılık yapıyor, kadınlara, kız çocuklarına tecavüz ediyor’ gibi haberler yayınlıyorlar. Mülteci olmadığı videoları mülteci varmış gibi yayınlıyorlar. Bu da bir kanı yaratıyor ve ayrımcılığı büyütüyor.”
DEVLET ÖN AÇIYOR
Devletin mültecilerin barınma sorunları için özel bir çalışma yürütmesi gerektiğinin altını çizen Bulut, ırkçılığı önleyecek bir dil tutturulması gerektiğini dile getirdi. Bulut, şöyle konuştu: “Ama devlet bunu tutturmak yerine tam tersine ırkçılığın zemini açan insanların önünü açıyor. Onun yerine bu süreci eleştiren insanları, sanal medyada avcılığa çıkmış gibi gözaltına alıyor. Irkçılığın büyümesi, bunun lince dönüşmesi, insanların birbiriyle çatışma haline girmesi iktidarın da işine yarıyor. Çünkü şöyle bir şey var. Seçim dönemine girdiğimiz için 1 milyon Suriyeliyi göndereceğiz diye açıklama yapıyorlardı. Tam da burada Suriyelileri çaresiz bırakmak ve bu çaresizliğin üzerine ülkelerine geri dönmek mecburiyetinde bırakmak istiyorlar.”
‘DEPREM AYRIM YAPMADI, BİZ DE YAPMAYALIM’
Bu süreçte herkesin sağduyulu olması gerektiğini ifade eden Bulut, “Çıkan yalan haberlerin propagandasına kanmadan doğruluğu teyit etmeleri gerekiyor. Kimsenin ırkçılık ortamından etkilenmesine izin vermesinler. Deprem hepimizi vurdu. Her canlıyı vurdu. Mülteciler de bu ülkede en yoksul koşullarda yaşayan insanlar arasındadır. Deprem ayrım yapmadı, bizlerinde ayrım yapmaması lazım. Ne ırkçılık politikaları yürütenlere karşı prim vermek ne de devletin yaptığı politikaları doğru bulmamak lazım. Herkesi vicdanlı olmaya ve ayrım yapmadan dayanışma sergilemesine çağırıyoruz” diye konuştu.