İSTANBUL - Deprem bölgesinde mültecilere yönelik nefret söylemleriyle asıl sorumlulara yönelik tepkilerin önünün alınmaya çalışıldığını belirten hukukçular, yapılara dair suçların da sadece müteahitlerin üstüne yıkılmaya çalışıldığını ifade etti.
Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde şuana kadar 35 bin 418 kişi yaşamını yitirdi, on binlercesi yaralı ve hala enkaz altında kurtarılmayı bekliyor. Göç İdaresi yaptığı açıklamada, depremin etkilediği Mereş, Hatay, Meletî, Semsûr, Adana, Dîlok, Riha, Kilis, Osmaniye ve Amed’te, yaklaşık 2 milyon mültecinin uluslararası koruma ve geçici koruma kapsamında ikamet ettiğini ancak bölgede kaç mültecinin yaşamını yitirdiğine dair kamuoyuyla herhangi bir bilgi paylaşılmadı.
Depremin ardından halkın desteğiyle yaralar sarılmaya çalışılırken, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın “yağma” üzerinden başlattığı algı bölgedeki mültecilerin can güvenliğini tehlikeye attı. Bölgede silahlı ırkçı gruplar türerken, Hatay’da yağma yaptığı ileri sürülen ve 11 Şubat’ta evine yapılan baskınla gözaltına alınarak, Altınözü Jandarma Karakolu’na götürülen Suriyeli Ahmet Güreşçi, maruz kaldığı işkence sonucu yaşamını yitirdi.
Mültecilerin maruz kaldığı şiddet ve işkence vakalarını takip eden Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Fatih Aydın ile Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukat Ahmet Baran Çelik, kimi siyasi partilerin hedef göstermesiyle olayların başladığını belirtti.
‘SORUMLUSU DEVLET’
Depremin ilk gününde bölgeye gittiklerini ve sorumluların ortaya çıkması için mücadele verdiklerini söyleyen Aydın, daha sonra şiddet ve nefret söylemleriyle bölgede bir kaos ortamının oluştuğunu belirtti. Sorumlu olarak sadece müteahhitlerin gösterildiğini dile getiren Aydın, “Bu doğru değil. Burada, devletin yıllardır gereken tedbirleri almamasından ötürü en başta bir sorumluluğu var. Bu suç müteahhitlerin sırtına yıkılmaya çalışılıyor. Ama bu çok boyutlu bir durumdur. Bu müteahhitler kimden izin aldı? Hangi imar müdürlükleri bu şehirlerin inşa edilmesine olanak tanıdı. İmar afları nasıl çıktı? Asıl sorumlular bunlar” diye belirtti.
HESAP SORULMALI
Hukuk örgütleri, Adalet Bakanlığı ile Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından bölgede görevlendirilen hukukçu, mimar ve mühendislerin özellikle can kaybının fazla olduğu binalarda inceleme yapıp, örnekler aldığını aktaran Aydın, “17 Ağustos 1999 tarihinde Marmara’da meydana gelen deprem ile İzmir’deki deprem sonrası avukatlar, bu gibi felaketlerde nasıl rol alıp, sorumluların ortaya çıkarılması ve ne gibi adımların atılması gerektiği hususunda deneyim kazandı. Şu an avukatlar, kolon, kirişlerden, binalardan örnekler alma noktasında aktif rol alıyorlar. Arkadaşlar, deneyimlerini sahadaki arkadaşlara aktarıyor. Bu meslektaşlarımız da sorumluların ortaya çıkması için gerekli tüm işlemleri yapmak için canla başla mücadele ediyorlar” dedi.
POLİS VE ASKER İŞKENCESİ
Depremle birlikte bir anda mültecilerin hedef haline getirildiğini ifade eden Aydın, “Bölgeye insan avlamaya giden ve ne olduğu, kimin yolladığı, nasıl bir amaç için bulunduğu beli olmayan insanlar, sokakta insanları Suriyeli olma sebebiyle hedef almaya başladı. Nefret söylemi ile başlayan bu durum sonrasında şiddet pratiklerine ve linç girişmelerine dönüştü” ifadelerini kullandı. Teyit ettirmeksizin “bir kişinin yağmacıdır” söylemiyle mültecilerin yargısız infazla linç edildiğini söyleyen Aydın, bunun görüntülerinin de ortaya çıktığını belirtti. Bölgede şu an kaosun hakim olduğunu ifade eden Aydın, “Kolluk kuvvetlerinin güvenliği ne kadar sağlayıp sağlamadığı izlediğimiz görüntüler bize söylüyor. Polisin linç girişimlerine müdahale etmediği görüntülere yansıdı. Yerde 3-4 kişinin ölü olduğu görülen videoda etrafta polis yelekli insanlar var. Lakin müdahale etmiyor. Bu nedenle kolluğun tedbir alıp almadığı hususundaki düşüncemiz; yetersiz kaldıkları ve göz yumduklarıdır. Kamuoyuna yansıdığı üzere kamu ve kolluk görevlerinden de pek çok kişinin karıştığı işkence, şiddet ve iddialara göre ölüm vakaları var. Bu dosyaları takip ediyoruz” ifadelerini kullandı.
MAĞDURLARA BAŞVURU ÇAĞRISI
Yansıyan işkence görüntülerine dair suç duyurularında bulunduklarını aktaran Aydın, başvuruları görgü tanıkları üzerinden yaptıklarını söyledi. İşkenceyi engellemekle yükümlü tüm görevliler hakkında suç duyurusunda bulunduklarını belirten Aydın, “Herhangi bir nefret söylemi ile işkenceye maruz kalanların bize başvuru yapmasını istiyoruz. Hiç çekinmeden başvuruda bulunsunlar” çağrısında bulundu.
‘GÜNDEM SAPTIRILMAYA ÇALIŞILIYOR’
ÖHD’li Ahmet Baran Çelik de, yıkımdan müteahhitlerin yanı sıra binaların yapılmasına izin verenlerinde sorumlu olduğunu belirterek, “Buna izin veren, bunun denetimini usulüne uygun yapmayan herkes sorumludur. Burada İçişleri Bakanlığı, belediye, valilik ve devletin tüm ilgili kademeleri sorumludur” diye vurguladı. Depremin ardından mültecilere yönelik başlayan ırkçı saldırılara işaret eden Çelik, bu saldırıların “kışkırtma” sonucu yaşandığını söyledi. Saldırıların amacına dair Çelik, şunları söyledi: “Bunun alt metnini de iyi okumak lazım. Burada konu deprem, insanların ölmesi ve sorumlular iken bir anda konu mülteciler ve onlara yönelik saldırılar oldu. Bu haliyle amacın hedef saptırma olduğunu düşünüyorum. Bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum. Burada sorumlu hedef gösteren siyasi parti temsilcileriyle birlikte devlettir. Ayrıca saldırıları körükleyen yandaş medyadır. Odak bir anda değişti. Son birkaç gündür depremden, yaşamını yitiren insanlardan ve enkaz altındakilerden ziyade mültecileri konuşur hale geldik. Haliyle hedef saptırma olarak görüyorum. İşkence insanlığa karşı suç kapsamındadır. Ayrıca zaman aşımı da yoktur. Haliyle burada yapılacak şey; devletin soruşturma açıp, yargılaması gerekiyor. Ancak bu haliyle önüne geçilebilir. Ama maalesef ki Bunun yerine teşvik edici sözler duyuyoruz.”
MA / Mehmet Aslan