İSTANBUL - “Demokratik Cumhuriyet”in inşasında Kürtlerin başat rolde olduğunu belirten İHD Onursal Başkanı Akın Birdal, “Kürt sorunun çözümsüzlüğü bu yüzyıllık sabıkalı tarihin yazılmasına neden olmuştur. İkinci yüzyıla başlarken bundan ders çıkarılmalı. Bunun için de İmralı tecridinin son bulması gerekiyor” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan ile yaptığı kesintili telefon görüşmesinden bu yana haber alınamıyor. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının, 22 aydır haber alamadıkları müvekkilleri Abdullah Öcalan ile diğer tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş ile görüşmek için haftada 2 kez yaptığı başvurulara olumlu ya da olumsuz bir yanıt verilmiyor. Abdullah Öcalan’a 3 ayda bir sistematik bir şekilde verilen aile görüş yasağına ise “disiplin cezaları” gerekçe gösteriliyor.
İmralı tecridine karşı Kurdistan ve Türkiye başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde eylemler devam ederken, Halkların Demokratik Partisi (HDP), 4-5 Şubat tarihlerinde Abdullah Öcalan’ın Türkiye ve Kurdistan halklarının birlikte yaşayabileceği “Demokratik Cumhuriyet” formülünü odağına alan konferans düzenledi. Birçok tanınan aydın, yazar, hukukçu ve siyasetçinin katılımıyla gerçekleşen konferansta yer alan İnsan Hakları Derneği (İHD) Onursal Başkanı Akın Birdal, tecride karşı uluslararası kurumları sorumluluk almaya çağırdı.
MUTABAKAT METNİ ŞART
Abdullah Öcalan'a uygulanan tecrit politikasının Kürt sorunuyla bağlantılı olduğunun altını çizen Birdal, konferansla beraber yüzyıllık cumhuriyet rejiminin ırkçı, ayrımcı ve ötekileştiren politikalarının sorgulandığını vurguladı. Ülkede demokratik, eşit, özgür bir yaşamın inşa edilmesi için Anayasal Mutabakat Metni’nin oluşturulmasının zaruri olduğuna dikkat çeken Birdal, “Bu Anayasal güvenceye alınmadığı takdirde insan hakları ve özgürlükleri tecrit edilmeye devam eder” diye belirtti.
ÇÖZÜMÜN YOLU TIKATILIYOR
İmralı’da yıllardır sürdürülen tecrit politikasına değinen Birdal, “Tecrit başlı başına bir insan hakları ihlalidir. Bunda ısrar etmek Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrardır. Tecrit insan haklarına, hukuka ve demokrasiye aykırıdır. Çözümün yolunu tıkayan, kapatan bir anlayıştır” dedi. Türkiye'nin demokratikleşmesi için tecrit politikasının ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulayan Birdal, şöyle dedi: “Bu gün Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit kalkarsa, Kürt sorunun çözümüne dair eşit, özgür bir yaşama ilişkin bir diyalog kanalı açılabilir ve konuşulabilir. Tecride karşı başta hukuk örgütleri olmak üzere demokratik kitlelerin ve barış savunucularının sesine kulak verilmeli. Bilindiği gibi bu sorun sadece Kürt halkı ve Türkiye’nin sorunu olmaktan çıktı, artık uluslararası bir boyuta ulaştı. Bunun en önemli göstergesi geçtiğimiz günlerde Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden gelen ‘Tecride Karşı Uluslararası Delegasyon’ grubunun birçok resimle bir araya gelmesi ve bir forum gerçekleştirmesiydi. Bu forumda aslında tecrit politikalarına karşı kalıcı bir barışa vurgu yapıldı. Artık tecrit politikalarını derinleştirmek yerine barış isteyenlerin sesine kulak verilsin.”
DEMOKRATİK ÇIKIŞ YOLU
“Yeni Demokratik Cumhuriyet”in inşasında Kürtlerin başat rolde olduğunu vurgulayan Birdal, “Kürt sorunun çözümsüzlüğü zaten bu yüzyıllık sabıkalı bir tarihin yazılmasına neden olmuştur. İkinci yüzyıla başlarken bundan ders çıkararak, Kürt sorunu eşit, özgürlükçü ve demokratik, barışçıl bir sivil Anayasa’ya bağlı kılınmalıdır. Bunun için de tecridin son bulması gerekiyor” dedi. Uluslararası kuruluşların tecride karşı sessizliğini eleştiren Birdal, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne işaret etti.
SESSİZ VE İKİYÜZLÜ POLİTİKA
Başta bildiriyi çıkaran Birleşmiş Milletler (BM) ve birçok sözleşmeye imza atan Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı-AGİT, Venedik Komisyonu’nun tecrit politikasına karşı yükümlülüklerini yerine getirmeye çağıran Birdal, “Uluslararası güçler, bu düşman politikalarından derhal vazgeçilmeli ve bir irade oraya koymalıdır. Bu durumu, onların bu konudaki sessizliği ve ikiyüzlülüğüne bağlıyorum. Uluslararası kurumlar bence iktidarların, devletlerin etki alanına girmiştir. CPT, İmralı ile görüştü mü, görüşmedi mi? Görüştüyse raporu neden açıklanmıyor? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde de durum öyle. Bu nedenle kapitalist batı dünyası insan hakları ve özgürlükler üzerindeki yükümlülüklerinden uzaklaşıyorlar” dedi.
KADIN MÜCADELESİNDE İLK MEŞALE
Uluslararası güçlerin gerçekleştiği komplonun 25’inci yılına girildiğini, buna rağmen Abdullah Öcalan’ın düşüncelerinin halklar tarafından benimsendiğini vurgulayan Birdal, şöyle devam etti: “Abdullah Öcalan bir halkın uyanışına öncülük etti. Her şeyden önce Abdullah Öcalan, kadın özgürlük mücadelesi içerisinden kadına bir kimlik veren ve bu gün ‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesinin halklarda sloganlarla buluşarak, bütün alanlara dalga dalga yayıldı. Bu felsefe PKK Lideri’nin attığı o ilk meşaledir ve o meşale bu gün bütün kadın özgürlük mücadelesinde yanıyor ve sönmeyecek. Umarız ki bu yeni yüzyılda uluslararası komplo sona erdirilerek, güçlü bir irade gösterilip, PKK Lideri Abdullah Öcalan serbest bırakılır.”
MA / Esra Solin Dal