MELETÎ - Devlet ve hükümetin deprem faciasında yalnız bıraktığı Wêranşar'ın Mihaciran Mahallesi’ndeki halk, aralarında koordine olarak yaralarını sarıyor. “Bizi bize bıraksınlar” diyen mahalle sakinleri, dayanışmayla sorunlarını çözüyor.
Mereş merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen depremin yıkıma uğrattığı kentlerden biri de Meletî oldu. Ağır bir tahribatın yaşandığı Wêranşar ilçesine (Doğanşehir) bağlı kırsal Mihaciran (Topraktepe) Mahallesi’ndeki binaların yüzde 85’i ya yıkıldı ya da ağır hasar aldı. 11 kişinin yaşamını yitirdiği mahallede 12 gündür ise ne su ne de elektrik sorunu çözülmüş değil. Depremden zarar gören 2 kilometrelik su hattının yenilenmesi gerekirken, elektrik ise dayanışmayla alınan jeneratörle karşılanmaya çalışılıyor.
YOLLARI HALK AÇTI
Yoğun kar yağışı nedeniyle yolların kapalı olduğu Mihaciran Mahallesi halkı, destek ulaşmadığı için ilk 2 gün yıkımın yanı sıra açlıkla da mücadele ediyor. Kapalı yollar, tedarik edilen bir kepçe ve traktörle açıldıktan sonra yardımlar ulaşırken, mahalle halkı bu kez AFAD’ın engellemesiyle karşı karşıya kalıyor. Yakınları tarafından gönderilen gıda malzemeleri ve hayvan yemlerine mahalle girişinde el konulduğunu anlatan depremzedelere devlet yardımı ise 9’uncu gün geliyor.
AKP’Lİ VEKİL SORUNLARI DİNLEMEDİ
Yaklaşık 300 haneli mahalleye depremden bir hafta sonra giden AKP Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’nın sorunları dinlemediği, tepkiler üzerine de “arabasına binip kaçtığını” belirten mahalleliler, Kürt-Alevi oldukları için yalnız bırakıldıklarını düşünüyor.
AFAD’A TEPKİ
AFAD’ın gönderdiği çadırlar yetersiz olduğu için kendi imkanlarıyla yaptıkları çadırlarda barınan mahalleliler, tepki gösterdikleri AFAD’dan bundan sonraki süreçte gelecek çadırları da istemiyor. Mahallelilerin küçük bir kısmı AFAD çadırlarında kalırken, geriye kalanlar ise 20-25 kişilik gruplar halinde naylon çadırlarda ayakta kalmaya çalışıyor.
SALGIN HASTALIK KORKUSU
Deprem nedeniyle 700’e yakın hayvanın enkaz altında kaldığı mahalleden yayılan koku her yerden hissedilirken, mahallelinin vücudunda ortaya çıkan şişme ve kızarıklıklar dikkat çekiyor. Ayrıca henüz tuvaletlerin kurulmaması nedeniyle mahalle halkını salgın hastalık paniği sarmış durumda.
DAYANIŞMA ÇADIRI
Dayanışma kültürünün en belirgin biçimde açığa çıktığı Mihaciran'da, ihtiyaçların karşılanması için “dayanışma çadırı” kuruluyor. Jeneratörün de tedarik edildiği çadırda, her aileden bir temsilci bulunuyor. Ziyaret ettiğimiz dayanışma çadırında ailesini ve çocuklarını başka kentlere gönderip, komşularını yalnız bırakmayan mahallelilerle konuşuyoruz.
MAHALLELİNİN KURTARICISI!
10 gün boyunca çadırdaki tüpte yemek pişiren Nursel Bazu, mahallelinin adeta kurtarıcısı. Yurttaşların “O olmasa açlıktan ölürüz” dediği Bazu, “Bakıyorum herkes aç, susuz. Tüm gün çalışıyorlar. Yapmazsam olmuyor. Bugün hasarlı evlerden malzemeler getirildi” diye belirtiyor. “Köyde en büyük yükü siz omuzlamışsınız” dediğimizde Bazu’dan şu yanıtı alıyoruz: “Yoldan kim geçerse, yabancı da olsa ‘gelin yemek yiyin’ diyorum. Yapacak bir şey yok. Herkesin hali perişan. Birbirimize yardımcı olmaya çalışıyoruz.”
Kar suyundan yemek yapan Bazu, yemek yapmaya devam edebilmek için su sorunun bir an önce çözülmesini istiyor.
YARDIMLARA EL KONULDU
Mahallenin muhtarı İrfan Barlas da, deprem sonrası kendi imkanlarıyla yolları açan halkın, enkaz altında kalınları da yine kendi imkanlarıyla çıkardıklarını belirterek, ekliyor: “Bize gelen yardımlara ‘yol kapalı’ gerekçesiyle yarı yolda el koyuyorlardı. İzmir’deki yakınlarımızın gönderdiği yardımlarla idare ettik. Hala kendi yaptığımız çadırlarda kalıyoruz. 18 çadır gönderildi ama onlarda da soba yoktu. Hayvanların da yem ve çadır ihtiyaçları var. Hayatta kalan hayvanlar hasarlı ahırlarda bulunuyor.”
HAYVANLAR AÇLIK VE SOĞUKTAN ÖLDÜ
Mahalle halkından Sedat Barlas, kepçenin gelmemesi nedeniyle hayvanlarının açlık ve soğuktan öldüğünü belirterek, “6’ncı günden sonra kendi imkanlarımızla birçok hayvanı kurtardık. Su ihtiyacını da birlikte çalışarak, gideriyoruz. Bizi bize bırakmıyorlar. Bıraksalar biz daha rahat ederiz” diyor.
‘FIRSATÇILAR MAHALLEYE DADANDI’
Ölmeyen hayvanların ise “fırsatçıların” hedefinde olduğunu ifade eden Barlas, 50 bin liralık hayvanlarını 10 bin liraya satmak zorunda kaldıklarını kaydediyor. Barlas, “Su ve yem ihtiyaçlarını karşılayamadığımız için satmak zorunda kaldık. Ama yine de vebalini sen çekiyorsun. Mecburen pikaba yükleyip gönderiyoruz” diye belirtiyor.
3 KİŞİ YANGINDA HAYATINI KAYBETTİ
Yıkılan bir binada yangın çıktığını, o esnada 5 kişiyi enkazdan kurtarabildiklerini söyleyen Hasan Kayapınar, ancak çağırdıkları itfaiye ve AFAD’ın gelmemesi nedeniyle 3 kişinin yangında yaşamını yitirdiğini belirtiyor. Kayapınar, hayvancılık dışında en büyük geçim kaynaklarının kayısıcılık olduğunu ancak birçok kayısı bahçesinin şuan enkaz altında olduğunu söylüyor.
‘HÜKÜMET DUYARSIZ KALDI’
“Depremden sonraki ilk gün insanlar, içecek su bulamadı” diyen Kemal Ezdemir, şöyle diyor: “Tüm mal varlığımız enkaz altında kaldı. Gelen yok giden yok. Kimse bize bilgi vermiyor. Sadece 9’uncu gün Sivas Valisi ile Belediye Başkanı geldi. ‘Her şeyi gidereceğiz’ diyor ama bilmiyoruz. Ölen hayvanlar kokmaya başladı. Bu sefer de hastalıktan gideceğiz. Gönüllüler olmasaydı ölecektik. Milletimiz duyarlı ama maalesef hükümetimiz duyarsız kaldı.”
5 KİŞİ 2 METRELİK TUVALETE SIĞINDI
Depremin ilk günlerinde soğuktan donma tehlikesi yaşadıklarını ifade eden 80 yaşındaki Fatma Teyze, ilk 3 gün boyunca sadece ekmek ile beslendiklerini belirterek, “5 kişilik ailemle AFAD çadırının geç gelmesi nedeniyle evin önündeki 2 metrelik tuvalette uyuduk. Orası olmasaydı bizde giderdik” ifadelerini kullanıyor.
‘AİLEVİ OLDUĞUMUZ ÖTEKİLEŞTİRİLDİK’
Hayvancılıkla geçimini sağlayan Mehmet Balaban, devletin hayvanları için 12 metrelik bir çadır verdiğini, ancak bu çadırın yetersiz olduğunu söyleyerek, “Soğuktan donmamaları için ahıra soba kurduk. Gönüllüler tarafından gönderilen yardımlar arasında bulunan hayvan yemlerine de el konuldu. Alevi olduğumuz için bunu yapıyorlar” diyor.
‘DEVLET VERGİLERİ NE YAPTI?’
Cemal Günaydın ise, ne devlet ne de kurumlarından herhangi bir yardım almadıklarını vurgulayarak, şöyle devam ediyor: “Gönüllüler ve şehir dışındaki akrabalar tarafından gönderilen gıdalarla beslendik. Devletten herhangi bir erzak gelmedi. Çadır ihtiyacımız var. AFAD 3 gün sonra geldi. Elimiz kolumuz bağlandı ama köyden çıkmayı düşünmüyoruz. Buradan çıkarsak daha kötü bir hayat bizi bekliyor. Devletin bugün vatandaşın arkasında durması gerekiyor. Çalışarak, bu devlete vergi verdik. Bu paralar böyle bir gün için toplanıyor. Hani nerede o paralar? Kime gidiyor? Onu da bilmiyoruz.”
MA / Fırat Can Arslan