DÎLOK - Depremin ağır hasara yol açtığı Sulumağara Mahallesi’nde 2 gün aç, susuz ve yalın ayak sokakta kalan, soğuktan ölmemek için tandırı çadıra dönüştüren Çiftçi ailesi, "Üzerimizdeki kıyafetler bile başkasına ait" diyerek yaşadıklarını özetledi.
Mereş Bazarcix (Pazarcık) merkezli 6 Şubat’ta meydana gelen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremlerin büyük yıkıma uğradığı Dîlok’un İslahiye ilçesinde, hayat tamamen durma noktasına geldi. İslahiye’nin Sulumağara Mahallesi ise ilçenin depremden en çok etkilenen noktası konumunda. İslahiye-Hatay yolunda fay hattı güzergahı konumunda bulunan Sulumağara Mahallesi’nde, deprem nedeniyle 80’in üzerinde kişi yaşamını yitirdi, mahallede bulunan evlerin birçoğu ise tamamen yıkılmış durumda.
12 GÜN GEÇTİ: ENKAZ AYNI YERDE
Meydana gelen depremin ardından arama kurtarma ekiplerinin gelmediği mahallede, halk cenazelerini kendi imkanlarıyla çıkarıp defnetmek zorunda kaldığını anlatıyor. Deprem esnasında yıkılan ev, iş yeri, cami enkazları ise depremin 12’nci gününe rağmen olduğu gibi duruyor. Hava sıcaklığının sıfırın da altında etkisini sürdürdüğü ilçede, mahallelilerin birçoğu çadırların yetersizliğinden yakınırken, bizimle karşılaşan bazı depremzedeler ise hasar tespit yetkilisi olduğumuzu düşünerek, yardım talebinde bulunuyor.
ENKAZ ALTINDA KALAN MAHALLE
Enkaz altında kalan mahallede adım attığımız her noktada yıkıma tanıklık ederken, mahallenin sessizliğinde çocukları arıyor gözlerimiz. Ancak ne kimi zaman şikayetçi olunan sesleri ne de kendileri görünmüyor. Kasvetli havanın hakim olduğu mahallede, insanların yaşamlarına kaldığı yerden nasıl devam edeceği sorusu soruluyor. Adım adım yürüdüğümüz mahallenin göze çarpmayan ara sokaklarında, insan yüzleri görmeye başlıyoruz. Göz göze geldiğimiz birçok insan hiç konuşmasa da sessizliğiyle anlatıyor yaşadıklarını. Hepsinin ortak noktası ise yüzlerindeki çaresizlik duygusu.
PARÇALANAN BİR BOŞLUKTAN ÇIKABİLDİ
Yana yana yıkımın çok fazla olduğu bir ara sokağa girdiğimizde, yıkık bir evin önünde başı öne eğik sessizce oturan çift dikkatimizi çekiyor. Eski evinin önünde oturan İsmail Çiftçi, meydana gelen depremde evinin yıkıldığını anlatıyor. Çiftçi, evinin enkazı altında kalan araba ve traktörüne işaret ederek, bize depreme yakalanma anını şöyle aktarıyor: “Ben deprem olduğu esnada evden çıkmaya çalışırken, evin sobası üzerime düştü. O esnada soba da yanıyordu. Ben yıkımın etkisiyle parçalanan bir boşluk gördüm ve oradan çıktım.”
2 GÜN BOYUNCA AÇ SUSUZ KALDILAR
Depremden şans eseri sağ kurtulduğunu söyleyen Çiftçi, yaşadıklarının ise depremden daha zor olduğunu belirtiyor ve yüzündeki çaresizlik ifadesi öfkeye dönüşüyor. Çiftçi, “Biz depremden sonra 2 gün aç susuz kaldık. Bizimle ilgilenen devlet yok. Çadır istiyoruz, çadır yok. Mehmet Fırat adlı bir doktor bize yiyecek ve giyecek getirdi. Biz devletin hiçbir faydasını görmedik. 2 gün boyunca hiç kimse bizimle iletişime geçmedi, öylece kaldık. Biz 2 gün boyunca yalın ayak durduk. Üzerimdeki kıyafetler bile başkasının kıyafetleri” diye anlatıyor.
'ÇADIRIMIZA AFAD EL KOYDU'
O süreçte çadır talebi için mahalle muhtarından karakola kadar birçok yetkiliye de gittiğini aktaran Çiftçi, kendisini tatmin edecek bir cevap alamadığını belirtti. Ardından bahsi geçen doktorun kendileri için çadır talep ettiğini söyleyen Çiftçi, bu çadırlara ise AFAD tarafından el konulduğuna dikkati çekerek, şunları anlatıyor: “Bize gıda ve giyecek temin eden doktorun bize vermek üzere gelen çadırlara AFAD ‘size vereceğiz’ demesine rağmen el koydu ve bize getirmedi. Şuan bizim kaldığımız çadırı da İslahiye’nin farklı bir köyündeki muhtar gönderdi. Ama kurmasını bilmediğimiz için kullanamıyoruz. Bu çadırı kuracak bir insan bile yok” dedi.
CENAZELERİ KENDİ İMKANLARIYLA ÇIKARDILAR
Çiftçi, meydana gelen depremde mahallelerinde çok sayıda kişinin yaşamını yitirdiğini söylerken, o süreçte enkaz altında kalan insanları da halk olarak kendi imkanlarıyla çıkardıklarını belirtiyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor: “Depremin ilk günü ve sonraki günler buradaki birçok cenazeyi biz çıkardık. 2 cenazeyi de sağ çıkardık. Biz bunları halkın kendi gücü ile çıkardık. Devlet başkalarına gidiyorlarsa bilmiyorum ama bize uğramıyor.”
TANDIRDAN ÇADIR
Çiftçi ve ailesi kendi imkanlarıyla enkaza dönen evlerinin yanı başında olan bir tandırın etrafını naylon branda ile sararak yarı çadır haline getirdikleri yerde 6 kişi olarak kalıyor. Çiftçi, “Bize sıcak yemek gelmiyor. Yemeği kendi imkanlarımızla yapmaya çalışıyoruz. Yemek malzemelerimizi de risk alıp yıkılan evimiz içine girip alarak yapıyoruz” diyor.
SOĞUKTAN ÖLMEMEK İÇİN
Depremde zarar gören evlerinin tamamen yıkılması durumunda, kaldıkları çadırın risk altında olduğunu söylediğimizde ise Çiftçi, “Kalmak zorundayız. Yoksa çocuklarım soğuktan ölecek. Başka gidecek bir yerimiz de yok” cevabını alıyoruz.
MA / İbrahim Irmak