ANKARA - İktidarın kendisine yönelecek tepkileri engellemek için depremin etkili olduğu 10 kentte OHAL ilan ettiğini belirten KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, OHAL’in cezasızlık getirdiğini ve kaldırılması gerektiğini söyledi.
Mereş Bazarcix ve Elbistan merkezli depremler sonucunda Adana, Semsûr, Hatay, Dîlok, Amed, Kilis, Riha, Meletî, Mereş ve Osmaniye’de büyük yıkımlar meydana geldi. Depremin ilk iki gününde ise ne AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ne de arama kurtarma ekipleri bölgeye gitmedi. Bilançonun her saat ağırlaştığı depremden 25 saat sonra kameralar karşısına çıkan Erdoğan ise 10 kentte 3 ay boyunca geçerli Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildiğini duyurdu. OHAL ilan edilmesinin ardından birçok gazeteci tehdit edildi, taciz edildi ve gözaltına alındı. Bir depremzede ise yaptığı ancak yayınlanmayan röportaj gerekçe gösterilerek gözaltına alındı.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik, deprem ve sonrasında ilan edilen OHAL'e ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘AFET BÖLGESİ İLAN EDİLMELİYDİ’
Depremin etkilerini AKP’nin 21 yıllık yağma, talan ve ranta dayalı olduğunu söyleyen Bozgeyik, iktidarın 6 Şubat saat 04.20 itibari ile enkaz altında kaldığını söyledi. Bozgeyik, AFAD ve Kızılay’ın içinin yıllardır boşaltıldığını belirterek, şunları söyledi: “Kendi yetersizlikleri, muhalif kesimlerin, basının bölgede yapacağı objektif incelemelerin sonuçlarının kamuoyuna aktarmasını engellemek ve depremi fırsata çevirmek için kendi medyası üzerinden bir algı yaratarak burada OHAL ilan etti. OHAL ilan edilmesini doğru bulmuyoruz. Oranın afet bölgesi ilan edilmesi gerekiyor ve ona uygun tedbirlerin alınması gerekiyordu.”
AKP’NİN ANAYASASIZLIK SÜRECİ
AKP’nin 20 Temmuz 2016’da OHAL ilan ederek varlığını devam ettirmek üzerine bir anayasasızlık süreci başlattığını anımsatan Bozgeyik, “Muhalif kesimlere baskı politikalarını OHAL üzerinden gerçekleştirdi ve cezasızlık politikası ile kendisini güvence altına aldı. Bu OHAL kararı devletin 10 ilde çöktüğünü, yetersizliklerini, müdahalede geç kaldığını gösteriyor. Depremden 15-20 gün sonra illerin yeniden oluşturulması ve demografik yapısının değiştirilmesine yönelik çeşitli adımlar ve kuşkular var. Kente muhaliflerin girmesini, haber alma özgürlüğünü engelleyen politikaları hayata geçirmek için OHAL’i önüne koydu. Olası bir seçime giderken de bölgede kendi politikalarını tahakküm etme, var olan eksiklikleri, oluşan algıyı değiştirmeye yönelik politikaları geliştirmenin bir aracı olarak kullanıyor. OHAL ile birlikte mültecilere, göçmenlere ve halka yönelik işkence yapanlara cezasızlık politikası getirmiş oluyor. Bunun ortadan kaldırılması gerekiyor” diye konuştu.
KAYYIMLAR VE BÖLGENİN DEMOGRAFİK YAPISI
Van depreminde belediyelerin Demokratik Bölgeler Partisi (DTP) yönetiminde olduğunu hatırlatan Bozgeyik, bu süreçte belediyelerin yardım ve arama kurtarma çalışmalarını hızlıca gerçekleştirdiğini söyledi. 2019 yılında yeniden devreye konulan kayyım uygulamasıyla belediyelerin deprem bölgelerine ulaşamadığını dile getiren Bozgeyik, “Demokratik kitle örgütleri ve siyasi partiler tüm zorluklara rağmen oraya ulaştı. Bu açıdan OHAL’in nedenlerinden bir diğeri de bu eksiklikleri görünmez kılmak ve varlıklarını devam ettirmek üzere baskı politikası geliştirmek. Önümüzdeki günlerde şehrin demografik yapısını dönüştürmeye dönük gelişmeler olabilir. Hatay’dan, İslahiye’den, Nurdağı’ndan batı metropollerine çok yoğun göç var. Bin 500 olan Elbistan nüfusu, 50 bine düştü. Muhalefetin ve demokratik kitle örgütlerinin bunu iyi takip etmesi gerekiyor. Göç edenlerin nasıl dönecekleri, yerlerine kimlerin yerleştirileceği Türkiye'nin geleceği ve bölgenin kültürel barışçıl yapısı açısından çok önemli. Biz bunların takipçisi olacak, olumsuzlukları kamuoyuna duyuracağız” diye konuştu.
‘KENTLERİ DAYANIŞMAMIZLA AYAĞA KALDIRACAĞIZ’
Mevcut durumda hala ulaşılmayan ve arama kurtarma çalışmasının başlamadığı yerlerin olduğunu söyleyen Bozgeyik, enkaz kaldırma faaliyetinin durdurulması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu: “Enkaz altında bir kişi bile varsa, o çıkarılana kadar arama kurtarma faaliyetleri devam ettirilmeli. Cenazeler usulüne uygun gerekiyor. Kayıp çocukların ve cenazelerin durumunun kamuoyu tarafından takip edilmesi ve raporlaştırılması, bunların kamuoyu ile paylaşılması gerekiyor. Aksi halde önümüzdeki günlerde daha büyük toplumsal sorunlarla yüz yüze geleceğimizi düşünüyorum. Devletin kusuru, ihmali ortada. Demokratik, sosyal devletin ortadan kalktığını görüyoruz. O açıdan işçiler ve emekçiler olarak bölge halkları için dayanışmamızla kentleri kaldıracağız.”
MA / Yüsra Batıhan