İSTANBUL - Deprem bölgesinde asıl sorumluluğun yine kadınların omuzlarında olduğunu belirten HDK İstanbul Kadın Meclisi Sözcüsü Nazlı Buket Yazıcı, bu durumun travmayı artırdığını söyledi.
Mereş Bazarcix ve Elbistan merkezli iki depremde ortaya çıkan yıkım karşısında yetkililer henüz yeterli girişimlerde bulunmazken, halkın yarasını siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve gönüllüler sarıyor.
Depremin ilk günü İstanbul’dan Hatay’a hareket eden Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İstanbul Kadın Meclisi Sözcüsü Nazlı Buket Yazıcı, enkaz altında binlerce insan olmasına rağmen, bölgede arama, kurtarma ekipleri ile karşılaşmadıklarını söyledi.
Depremin şiddetli olduğunu ancak yıkıcı etkisinin en büyük nedeninin imar planlarındaki usulsüzlükler olduğunu dile getiren Yazıcı, “Kar hırsı ile yapılan imar planların sonucunda güvencesiz binalarda yaşayan yoksul halkın öldüğü bir deprem oldu. Yıkımda kayıpların büyük olmasının sebebi arama-kurtarma çalışmalarının çok geç başlamasıydı. Bizim gittiğimiz gün bile AFAD çok sınırlı bir şekilde oradaydı. Yetersiz kaldı. Bunlar yıkımdaki en önemli etkenlerdi” diye konuştu.
'DEVLET DAYANIŞMAYI ENGELLİYOR'
Bölgedeki asker ve polisin arama kurtarma çalışmalarına katılmadığını dile getiren Yazıcı, yardım çadırlarının yanında çok büyük eksikliklerin olduğunu kaydederek, “Gönüllü sağlık hizmetleri sunmak isteyenler Sağlık Bakanlığı tarafından engelleniyordu. Devlet, dayanışmayı engellemek için bir pozisyon içindeydi” diye kaydetti.
Deprem bölgesine dayanışma duygusu ile gittiklerini belirten Yazıcı, “Hatay halklarının yanında olduğumuzu bilmeleri için oraya gittik. Yardım TIR’ları ile gelen yardımların halklarla buluşturulması, dağıtılması üzerinden görevler üstlendik. Depremzedelerle sohbet etmek çocuklarla, kadınlarla aynı şekilde görüşüp yalnızlık duygusuna kapılmamasını önlemeye çalıştık” ifadelerini kullandı.
KADINLAR NE YAŞIYOR?
Mazot sorunu nedeniyle köylerle irtibat kurma noktasında ilk gün yetersiz kaldıklarını ifade eden Yazıcı, depremden en fazla etkilenenlerin kadın ve çocukların olduğunu belirtti. Yazıcı, şöyle devam etti: “Kendi sağlık sorunlarını ya da olağan akışta regl olmaları ve bunu aşma noktasında çekinmeleri söz konusuydu. Bence deprem bölgesinde esas sıkıntı kadınlar açısından şöyle; toplumsal normlar çerçevesinde kadınlar evi geçindirme rolünü üstlenme durumunda bırakılıyorlar. Bu deprem sırasında da ise bir ev yok, mutfak yok ya da herhangi bir şekilde kendilerini yeniden üretip geçimlerini sağlayabilecek alan ve malzeme olmamasına rağmen bunu üstelenmiş durumdaydılar. Sanki her şey olağan akışındaymış gibi yine yemeği kadınlar yapıyordu. Çocuklara kadınlar bakmaya çalışıyor. Hastalara kadınlar bakmaya çalışıyor. Bu sorumluluk, kadınların omuzlarına yüklenmiş durumdaydı. Bu da yaşadıkları travmayı artırıyordu.”
'ÇOCUKLAR KORKU İÇİNDE'
Kadınların her geçen gün sessizleştiğini belirten Yazıcı, bunun ancak dayanışma ile engellenebileceğini söyledi. Çocukların da çok büyük bir şok yaşadığını anlatan Yazıcı, şöyle dedi: “Çok fazla konuşmak istemiyorlar. Hayat ile bağlarını koparmış, korku halinde ve belki birçok yakının kaybetmiş ve bir anda büyümüş çocuklar gördüm. Sosyal ortamlarının bir anda bozulması ve kentin boşalması yanı sıra sürekli cenazelerin çıkması bunu daha yoğun yaşamalarına neden oldu.”
DEVLETİN ÖTEKİLEŞTİRİCİ YÜZÜ
Yazıcı, devletin Hatay’da özellikle Arap Alevilerin yaşadığı mahallere girmediğinin altını çizerek, “Yurttaşlar, ‘Biz Arap Alevi olduğumuz için bize yardım edilmiyor’ diyorlardı. Örneğin, Gezi Direnişi’nin en yoğun olduğu Armutlu ilçesinin yurttaşları, ‘Biz Gezi’de direndiğimiz için buraya gelmiyorlar’ dedi. Biriken bir öfke vardı” ifadelerini kullandı. Yazıcı, bu öfkenin başka yere yönlendirilmesi için mültecilerin “yağma” yaptıklarının öne sürüldüğünü de ekledi. Yazıcı, “Buna ise medya aracı oldu. Bu Hatay’da karşılık bulmuyor. Hatay halkı kimin ne olduğunun farkında. Kime öfkelenmesi gerektiğini, kiminle dayanışma göstermesi gerektiğinin farkında” şeklinde konuştu.
'MÜLTECİ KADINLAR DİL SORUNU YAŞIYOR'
Hatay’da halklar arasından herhangi bir düşmanlığın söz konusu olmadığını da dile getiren Yazıcı, “Mülteciler yardımları alma konusunda çok çekingen davranmaya başladılar. Çoğu yardım çadırlarına gelmek istemiyordu. Komşuları üzerinden almaya çalışıyorlardı. Özellikle mülteci kadınlar dil sorunu yaşıyordu” diye kaydetti.
'DEMOGRAFİK YAPIYI BOZMAYACAK İNŞAA'
Yazıcı, bu sürecin bitmediğini ve dayanışmanın süreklileşmesi gerektiğini dile getirerek, “Deprem sadece 10 ilde olmadı; bütün coğrafyamızı etkiledi, etkileyecek. Depremzedeler göç etmek zorunda kalıyor. Burada onlarla dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Bir diğer nokta kentin demografik yapısı bozulmayacak bir şekilde yeniden planlanması noktasında sorumlukların alınması gerekiyor. Bu kadar ölümün sorumlusunun kim olduğunu bilerek, halkların birbiriyle kurduğu dayanışma ile bu sürecin üstesinden gelebiliriz” ifadelerini kullandı.