İSTANBUL - Yazar Ayşe Düzkan, Türkiye’nin Rojava’ya dönük saldırılarının kabul edilemez olduğunu belirterek, herkesin içine sinen onurlu bir barışın sağlanması gerektiğini vurguladı.
Türkiye siyasetinde bir süredir Kürt sorununun çözümüne dair tartışmalar gündemde. Tartışmalar bağlamında PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 43 ay sonra ilk haber alındı. Yapılan aile görüşünde Abdullah Öcalan, tecridin devam ettiğine işaret ederek, “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim" mesajını verdi.
Gazeteci-Yazar Ayşe Düzkan, Kürt sorununun çözümüne dair yürütülen güncel tartışmalara ile Kuzey ve Doğu Suriye’ye dair değerlendirmelerde bulundu.
‘SALDIRILAR KABUL EDİLEMEZ’
Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük saldırılarının kabul edilemez olduğunu belirten Düzkan, “Burada (Türkiye) askeri bir saldırı var ve hedef de askeri. Bir takım olayla alakası olmayan siviller cezalandırılıyor. Bu kabul edilemez bir şey. Fırsat bulmuşken yine bahaneyle Kürtleri cezalandırmak istiyorlar. Orada yaşayan insanların bu durumla ne alakası var? Zaten Mazlum Kobanê de çok açık bir şekilde ‘Bizim bu eylemle alakamız yok’ açıklamasında bulundu. İktidar hem bölgesel gelişmelerden hem de iç meselelerinde sıkıştığı için yeni bir tartışma başlattı. Bunda daha çok iç siyasetin önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü eğer öyle olmasaydı TUSAŞ’tan sonra bu kadar hızlı bir şekilde Irak ve Suriye sınırları içindeki Kürtlere saldırıda bulunmazdı. Burada Irak ve Suriye diye vurgulamanın temel bir sebebi var. Bu iki toprak parçası, Kürtlerin yaşamasından bağımsız bir şey olarak, bu iki egemen devletin sınırlarına girip saldırıda bulunuyor. Çünkü biriyle barışık diğeriyle de barışmaya çalışıyor zaten. Mesele Kürtlerdir. Siviller bombalandı. Dolayısıyla bölgesel gelişmeler dışında iç meselenin daha önemli olduğunu düşünüyorum” dedi.
‘İSTEĞİMİZ ONURLU BİR BARIŞIN SAĞLANMASI’
Son günlerde gündeme gelen Kürt sorunu bağlamındaki tartışmalara değinen Düzkan, “Türkiye'nin bir emperyal güç olması meselesi üzerine konuşuyoruz. Bir süredir Tayyip Erdoğan iktidarı, Kürt meselesini bir yönetim aracı olarak kullanıyor. Konuştuğun zaman hemen terör ile kriminalize ediliyorsun. Uzun zamandır sürekli ilerleyen bir baskı rejiminde yaşıyoruz. Gezi isyanından beri Türkiye muhalefeti üzerinde artan bir baskı var” diye belirtti. “Kürt meselesinde herkesin içine sinen, adil bir barıştır” diyen Düzkan, “Barış, silahların susması değildir. Adil bir barıştır ve herkesin içine sinmelidir. Bu açıdan Kürt halkının politik temsilcilerinin ne istediklerini, taleplerini açık olarak belirtmelerinde fayda var. O zaman neyin gerçekleşip neyin gerçekleşmediğinden emin olabiliriz” ifadelerini kullandı.
ŞEFFAFLIK VURGUSU
Yürütülen tartışmalarla ilgili “şeffaflık” vurgusu yapan Düzkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir dost olarak hem Kürt hareketinin taleplerini açıkça öğrenmek istiyorum hem de devletin ne yapmaya çalıştığını öğrenmek istiyorum. CHP'nin de ne düşündüğünü de öğrenmek istiyorum. Böylesi süreçlerde herkesin şeffaf olması lazım. Birinci mesele bu diye düşünüyorum. İkincisi de toplumun ikna edilmesi lazım. Her gün terörle mücadele sakızı çiğnetilip halkın bilinci bir sürü yalan ve yanlış haberle doldurulmuş durumda. Silah sanayisine verilen bütçe başka şeylere ayrılsa Türkler, Kürtler ve herkes bu topraklarda daha mutlu yaşayacak. Dolayısıyla bu sorun aynı zamanda ekonomik, güvenlik ve demokratik haklarla ilgili bir meseledir. Bunun topluma benimsetilmesi lazım.”
Düzkan, iktidarın 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde oy oranının düştüğünü anımsatarak, bu nedenle AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın rıza üretmeye ihtiyaç duyduğunu hatırlattı.