ANKARA - Kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’nu kadınların kazanımı olarak değerlendiren DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Birlikte kazanmayı hedeflemek gerekiyor” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis Grubu’nun, kadınlara yönelik şiddetin araştırılması amacıyla 9 Ekim’de verdiği araştırma önergesi, AKP ve MHP grupları tarafından reddedilmişti. 10 Ekim’de Meclis’teki tüm partilerin yer aldığı Danışma Kurulu toplandı. Kurulda, DEM Parti başta olmak üzere tüm muhalif partilerin temsilcileri, DEM Parti'nin önergesinin veya herkesin üzerinde uzlaşacağı aynı bağlamdaki önergenin kabul edilmesini istedi. AKP-MHP de bu bağlamda araştırma yapılmasını gerektiğini kabul ederek, geri adım attı. Bunun üzerine, DEM Parti, CHP, AKP, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi grupları tarafından kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin bir araştırma komisyonu kurulması için ortak önerge verildi.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına dair değerlendirmelerde bulundu.
‘ÖZEL SAVAŞ VE CEZASIZLIK’
Koçyiğit, Türkiye'de kadına yönelik şiddetin her zaman var olduğunu belirterek, AKP iktidarıyla bu durumun "kadın kırımına" dönüştüğünü söyledi. Kadın kırımının en temel sebeplerinden birinin kadının toplumsal cinsiyet rollerine hapsedilmesi olduğunu söyleyen Koçyiğit, ayrıca İstanbul Sözleşmesi'nin iptal edilmesinin şiddetin artışından önemli etken olduğuna dikkat çekti. Koçyiğit, “Yasaların etkin uygulanmaması, 6284’ün etkin uygulanmaması, bu konuda gerçek mekanizmaların olmaması, kadını ve çocuğu aileye hapseden bir anlayışın egemen olduğunu görüyoruz” dedi.
Türkiye’deki çatışmalı ortamın da şiddeti beslediğini ifade eden Koçyiğit, Kürt sorununa ilişkin çözümsüzlüğün, savaşçı ve güvenlikçi politikaların etkisiyle kadına yönelik şiddeti artırdığını kaydetti. Koçyiğit, “Bunun Kürdistan’da daha özel olarak yürütüldüğünü görüyoruz. Özel savaş politikalarıyla kadınlara yönelik tacizin, tecavüzün, çocuklara yönelik istismar vakalarının, kaybetme vakalarının çok yaygınlaştığını görüyoruz. Yine ajanlaştırma ve fuhuşa sürüklenmek gibi özel savaş politikalarının kadın bedeni üzerinden Kürdistan’da kadını hedef alarak çok özel bir yerde olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin batısına geldiğimiz zaman da cezasızlığın şiddet iklimini besleyen, büyüten yaklaşımı ortaya koyduğunu görüyoruz” diye konuştu.
'KADINI KATLEDENLER ÇOK AZ CEZA ALIYOR'
Cezasızlık politikalarının kadına şiddeti arttırdığını aktaran Koçyiğit, “Tayyip Erdoğan, son zamanlarda çok konuşulan, ‘cezasızlık algısıyla mücadele edeceğiz’ diyor. Ortada gerçek bir cezasızlık var. Kadınları katledenler ceza almıyor. Bu anlamıyla çoklu bir süreç olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Tabii bununla beraber kadınların ekonomik, yoksulluk, yoksullaştırılması, eğitim hayatında fırsat eşitliğine sahip olamaması gibi bir dizi sosyolojik nedenleri olduğunu biliyoruz" dedi.
Koçyiğit, “Sadece algı oluşturuyorlar. ‘Aslında biz suçla mücadele ediyoruz, suçluyla mücadele ediyoruz ama bunu topluma yeteri kadar anlatamıyoruz’ gibi bambaşka bir pencereden bakıyorlar. Hiç öyle değil; gece sokağa çıkarken güvende değiliz. Evlerimizde güvende değiliz, okulda güvende değiliz, tarlada güvende değiliz. Yaşamın dört bir yanı kuşatılmış durumda. Tam bir erkeklik krizi var. Erkekliğin hortlaması, eril anlayışın yaşamın her alanına sirayet etmesi gibi bir durumla karşı karşıyız. Burada temel kodun AKP-MHP ittifakının erkek-egemen bakış açısı olduğunu görüyoruz. En yukarıdan en aşağıya kadar bir erk anlayışıyla mekanizmalar işletiliyor ve yaşamın dört bir yanı kadınlara kapatılmış. Karşımızda bir kadın düşmanı ittifakı ve kadın düşmanı bir iktidar var” dedi.
‘KOMİSYON KADINLARIN KAZANIMI’
Koçyiğit, kadınların mücadeleleri sonucunda Meclis’te bir araştırma komisyonunun kurulmasını kadınların kazanımı olarak değerlendirerek, Meclis’te kadınlarla ilgili en fazla soru önergesi veren grup olduklarını söyledi. Araştırma komisyonu kurulmadan önce de Meclis’teki muhalefet partilerindeki kadınlarla ortak mücadele yürütmek için görüştüklerini belirten Koçyiğit, “Bu komisyonu önemsiyoruz. Çünkü komisyon kadınların kazanımıdır. Şiddetin nedenleri, iktidarın politikalarının teşhir edilmesi açısından komisyon önemli rol oynayacaktır. Elbette komisyon çoğunluğu yine AKP-MHP’den oluşuyor ama hem bizim oradaki muhalefetimizle hem de davet edeceğimiz kadın kurumlarının dinlenmesi sağlanarak Meclis tutanaklarına, arşivlerine ve raporlarına kadınların taleplerinin ve yaşadıklarının girmesini istiyoruz. Bu da bizim açımızdan ön açıcı bir yol haritası olacaktır ve bir referans metne çevirmek için elimizden geleni yapacağız” şeklinde konuştu.
‘MAKBUL KADIN KİMLİĞİNE KARŞI ÖZGÜR KADIN KİMLİĞİ’
AKP-MHP iktidarının böylesi bir komisyon kurarak bir noktada da sorumluluktan kaçtığını söyleyen Koçyiğit, “Bir yönüyle de bu Meclis Araştırma Komisyonu onlar açısından görev salmadır. ‘Bakın siz talep ettiniz biz de şiddetin araştırılması için bu komisyonu kurduk. Daha ne yapalım?’ demek istiyorlar. Daha yapacakları çok şey var. Bu nedenle ikili bir iş yapmak gerekiyor. Bir tarafta sokakta sonuna kadar direnmek ve sesimizi sonuna kadar çıkarmak diğer yandan tek bir kadın daha eksilmemek için yan yana gelmek gerekiyor” diye belirtti.
Koçyiğit, "Bütçede, eğitimde, yaşamda adı olmayan sadece aileye kapatılıp orada da anne rolüyle tarif edilmeye çalışılan ‘makbul kadın’ kimliği var. ‘Makbul kadın’ kimliğine karşı ‘özgür kadın’ kimliğini inşa etmek ve eşit, özgür bir yaşamın mücadelesini yürütmek bizim en temel önceliğimiz. Biz bunu sokakta da Meclis’te de yapacağız. Kimse de bizim bir Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu diye bu yaptıklarımızı yok sayacağımızı düşünmesin” dedi.
‘BİRLİKTE KAZANMAYI HEDEFLEMEK GEREKİYOR’
Kadın Bakanlığı’nın kurulması gerektiğine dair yapılan yorumlara ilişkin ise Koçyiğit şunları kaydetti: "Kadın Bakanlığı kurulması teklifini verenlerden biri de biziz. Kesinlikle bir Kadın Bakanlığı kurulmalı. Savaş karşıtı bir hattı kadınlar olarak başlatmamız gerekiyor. Savaş karşı barış mücadelesi hareketi başlatmamız gerektiği çok açık ve net. Çünkü yaşamdan koparılan, göç ettirilen, her türlü zulme maruz kalan bizleriz. O nedenle bu konuda kadınların çığlığını duymamız gerekiyor. İran’daki Evin Cezaevi’nden yükselen Kürt kadınlarının isyanına ses olmamız gerekiyor. Bugün buradayız ama Filistin’deki kadınlara ses olmamız gerekiyor. Türkiye’nin batısının Kürdistan’la, Ortadoğu’yla buluşması ve topyekün bir mücadeleyi, birlikte kazanmayı hedeflemek gerekiyor.”
MA / Hivda Çelebi