AMED - Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi kurucularından Lisa Çalan, savaşın sanatı da olumsuz etkilediğini belirterek, "Sürecin toplumsallaşmasında biz sanatçılara sorumluluk düşüyor” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, 27 Şubat’ta açıkladığı "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile Kürt sorununun çözümüne dair yeni bir süreç başladı. Toplumun tüm kesimleri tarafından sahiplenilen çağrı, dünyanın birçok ülkesinden de destek gördü. Birçok kesim Abdullah Öcalan'ın çağrısını yaptıkları açıklamalarla destek vererek, iktidarın adım atmasını istedi. Bu kesimlerden biri de Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi oldu. İnisiyatif de sürecin toplumsallaşması, kalıcı barışın sağlanması için sanat alanına büyük görevler düştüğünü belirtiyor.
Özgürlük İçin Sanat İnisiyatifi kurucularından Lisa Çalan ile “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ekseninde sanatçıların üzerine nasıl bir sorumluluk düştüğünü konuştuk.
Bu sürecin demokratik toplumu yeniden inşa etmeye olanak sağladığını söyleyen Lisa Çalan, sanat ve sanatçıların da bu inşaya öncülük etmesi gerektiğini belirtti. Sanatın topluma mal olan bir alan olduğunu kaydeden Lisa Çalan, “Sürecin toplumsallaşmasında biz sanatçılara ve inisiyatife çok rol ve sorumluluk düşüyor. Yaptığımız tartışmalarda, ‘Barışmak nedir, nasıl bir barış inşa edebiliriz?', ‘Demokratik bir toplum nasıl inşa olur?’ ve ‘Bizler için ne anlam ifade ediyor’ konuları üzerinde duruyoruz. Mesela birçok kesimin barışa hazır olmadığını tartışmalarda gördük. Ancak böylesi süreçleri ilk sanatçıların idrak etmesi gerekir ki topluma anlatabilsin” dedi.
SAVAŞIN GÖLGESİNDE SANAT
Toplum olarak barışı hiç deneyimleyemediklerini ifade eden Lisa Çalan, “Hiç deneyimlediğimiz bir şeyi tarif etmek çok zor. Yaptığımız bir toplantıda, barışa yönelik hiç filmimizin olmadığını ve hiç konumuz dahi olmadığını söyledik. Kürdistan’da barışa dair bir motif bulamazsın. Hepsi savaşa yöneliktir. Çünkü son 50 yıldır ağır bir savaş yürütüldü. Tüm sanat anlayışımız bu savaşı anlatabilmek bu savaşın yarattığı acıyı anlatabilmek üzerine kuruluydu. Bu gün fark ediyoruz biz barışı hiç konuşamamışız ve sanatta işleyememişiz. Bu da zaten savaşın yarattığı tahribatı gösteriyor” ifadelerini kullandı.
KÜRT SİNEMASI DİRENDİ
Kürt sanatçıların eserlerinde işlediğini konuların başında savaş, sınır, dil, kadın, çocuk, yoksulluk ve asimilasyon politikaları olduğunun altını çizen Lisa Çalan, “Çünkü başka bir şey deneyimleyemedik. Aynı zamanda sanatın bir hafızayı diri tutmak gibi bir önemi de var. Halepçe buna bir örnektir. Bizim hafızamız sadece savaş ve mücadeleyle inşa edilmiş. Bu yüzden biz Kürt sinemasına ‘Diren sinema’ diyoruz. Direniyor, kendini var etmeye çalışıyor. Bu Türkiye cephesinde de böyleydi. Bu hiç değişmedi. Çünkü savaş sadece bir kesimi değil, tüm topluma yayılır ve tüm toplumları etkisi altına alır. Yani sen istesen de istemesen de o etki altında sanatın şekilleniyor. Elbette karşı durursun. Ama son 10 yıla baktığımızda çok hızlı bir değişim oldu. Üretimler azaldı, sanatçılarda ciddi bir göç sürüklendi. Birçoğu Avrupa’ya gitti. Ve haliyle savaşın etkileri çok derindi ve ciddi kırılmalara yol açtı” diye belirtti.
BARIŞI SANAT İLE ANLATMAK...
Tüm bu yaşananları bertaraf etmenin bir yolu olduğunu ve barışı sanat ile anlatacaklarını belirten Lisa Çalan, bununda örgütlenmek olduğunu söyledi. Barış söylemi etrafında yeni bir öz oluşturmanın gerektiğini kaydeden Lisa Çalan, “Son 10 yılda barış söylemi bile o kadar kriminalize edilmiş ki, insanlar barış kelimesini bile kullanmaz hale gelmiş. Bu sanat alanında yansımış. Buradan çıkmanın tek bir yolu var oda yüzleşmektir. Özellikle Türkiye cephesinde bununla yüzleşmek gerekiyor. Sen yüzleştikten sonra tekrar bir araya gelerek, yeniden söz kurarsın” diye konuştu.
MA / Heval Önkol