AMED - İran -İsrail arasındaki savaşın diyalogla çözümden uzaklaştığına dikkat çeken Rojhilatlı siyasetçi ve yazar Ebdulla Hicab, Kürtlerin durumuna ilişkin ise "'Jin, jiyan, azadî' sloganı sadece sembol olmadı aynı zamanda yeni yaşam için yeni bir yaklaşım anlamında. Alternatif bir sistemdir, alternatif bir zihniyettir, toplumsallığın öncülüğüdür" dedi.
İsrail’in İran’a yönelik 13 Haziran’da "nükleer silah üretimini önleme" iddiasıyla başlattığı "Yükselen Aslan Operasyonu" İran’ın karşılık vermesi ile sürüyor. İran’ın misilleme amacıyla Tel Aviv’e saldırmasıyla birlikte savaş farklı bir boyut aldı. Savaşın seyri büyüyerek sürerken, ABD Başkanı Donald Trump ve Almanya Başbakanı Friedrich Merz’de İran’a müdahale mesajları vermeye başladı.
Rojhilatlı siyasetçi ve yazar Ebdullah Hicab, İran’a yönelik saldırıları ve yaşanan gelişmelere dair Mezopotamya Ajansı’nın sorularını yanıtladı.
İsrail’in İran’a saldırması ardından İran’ın da bu saldırılara karşılık vermesiyle savaş sürüyor. Bu daha ne kadar sürecek?
Şimdiye kadar adım adım savaş büyüyor ve yayılıyor. Taraflar uluslararası alanda dostlarından destek buluyor. Dün Almanya Başbakanı Friedrich Merz, G7 Liderler Zirvesin’de İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu söyledi. Bu şunu gösteriyor; İran’a dönük yüksek mertebede bir karar alınmış, yapılan zirvede İran’ın önünü kapatma kararı alınmış. ABD tarafını netleştirdi ve Trump 2-3 gün içinde büyük şeylerin olacağını deklere etti. Bütün bunlar batının İran’dan rahatsız olduğunu gösteriyor. Artık İran’ın İsrail için bir tehdit olmasının önü alınmak isteniyor. Buda savaşın büyüyeceği, yayılacağı ihtimalini büyütüyor. İran rejiminin kaderinin belirlenmesi uzak değil. Rejimin bu savaş sonucunda ayakta kalması pek mümkün gözükmüyor. İslam rejiminin büyük bir sıkıntıda olduğunun işaretleri var, bu zorluktan çıkması zahmetli gözüküyor. Rejimin bu savaştan çıkması zor gözüküyor.
Suriye’de uzun yıllar bir vekalet savaşı yaşandı ancak ardından Esad rejimi iki haftada değişti. Bu ihtimal İran için ne kadar geçerli?
Rejimi ya yok edecekler ya da kendi hizmetlerine sokacaklar, amaçladıkları bu. ABD ve batı ülkeleri İran rejiminin kendi hizmetlerine girmesini istiyor. Bunun için sonuna kadar gidecekler.
İran’ın durumu biraz farklıdır ancak İran’a dönük saldırılar çok güçlü ve şiddetli. İran şuan Suriye’nin içinde olduğu durumda ancak farklı kılan yön ise Suriye uzun yıllar bir çatışmalı sürecin içindeydi. İran’da öyle bir şey yok. Bir diğer şey Suriye’de sistem tek kişiye bağlıydı. İran sistemi ne kadar bir kişi tarafından yöneltiliyor gözükse de iktidar gücü birçok kişi arasından bölüştürülmüş durumda. İktidarın birçok sahibi var. Çok yönlü bir iktidar var. Buradan kaynaklı İran ve Suriye arasında farklar var. Sistemin bir meşruiyeti kalmadı. Rejim meşruluğunu elinde bulundurduğu silahlı güçten, katliamlardan alıyor. Savaşın ilk dakikalarında birçok komutan ve onların yardımcıları öldürüldü. Bu sistemi yürütenler gün be gün İsrail’in saldırılarına uğruyor. İsrail her öne çıkan kişiyi öldürüyor, rahat bir nefes almalarını engelliyor. Rejimin bu durumda kontrolü sağlaması çok güç gözüküyor. Bu rejimin yarın yıkılacağı anlamına gelmesin ancak bazı emareler rejimin dün gibi de ayakta kalamayacağını gösteriyor. Rejimi ya yok edecekler ya da kendi hizmetlerine sokacaklar, amaçladıkları bu. ABD ve batı ülkeleri İran rejiminin kendi hizmetlerine girmesini istiyor. Bunun için sonuna kadar gidecekler.
Şah rejimi 1979’da devrildiğinde o zaman Kürtler örgütlüydü. Buna karşı molla rejimi geldi. İran rejim değişikliği ihtimalinde İran’ı ne bekliyor? İhtimaller neler?
Şimdi yaşananlar İran’da 1979’da yaşananlar ile benzerdir. İran şuan bir demokrasi sınavı veriyor. Bu sınav bir partinin sınavı değil, o zamanda bağımsız siyasi partiler yoktu şimdi de yok. O zaman bazı örgütlenmeler vardı. Bunlar legal siyasi örgütlemeler değildi. Küçük örgütlerdi kısa zamanda büyüdüler ancak sağlam bir temelleri yoktu. Partileşmediler ve bundan kaynaklı bir şey yapamadılar. Bunlara karşı Humeyni o dönem var olan cami sistemlerini kullandı. O zaman camiler güçlü bir kanaldı ve Humeyni bunu kullanarak kendi yandaşlarına ulaştı. Biz meseleye çok gerçekçi bakmıyoruz. Humeyni kendi mesajlarını çok rahat yaydı ve yaşananlara öncülük etti. O dönem Humeyni gibi öncülük edecek karizmatik bir lider yoktu. Şah’ın oğlu vardı ancak toplumda bir karşılığı yoktu. Hangi taraf halk içinde örgütlemesini iyi yaptıysa Şah devrildikten sonra o kontrolü ele geçirdi.
İran’daki Beluciler ile Pakistan’daki Belucilerin bir ilişkisi var mı? Pakistan’daki Beluciler bağımsızlık ilan etmişti, bunun İran’a etkisi olur mu?
Beluciler Kürtler gibiler. Nasıl Kuzey Kürdistan’da Kürtler ile diğer parçalardaki Kürtler kendilerini bir sayıyorsa aynısı Beluciler içinde geçerli. Millet olarak kendilerini bir millet sayıyorlar. Örgütlenme ve mücadele anlamında ise işin rengi biraz farklı. Örgütlerinin birbiri ile ilişkileri ve temasları var ancak onları Kürtlerden ayıran nokta; Kürtler son 50 yıldır ilişkilerini geliştirdiler, gidip gelmeler fazla oldu, siyasi partilerin birbiri ile ilişkileri oldu, işgalcilere karşı silahlı mücadele verdiler. Kürdistan’da ulusal mücadele güçlü ancak Belucistan’da bu, bu kadar güçlü değil. Belucilerin hem imkanları az hem de halkı o kadar ulusal bilinçte değil. Bir millet oldukları için birbiri ile ilişkileri var ancak istenilen düzeyde değil.
Kürtlerin İran’da örgütlülüğü ne kadar? İran’da bir rejim değişikliği olursa Kürtlerin Rojava benzeri bir oluşuma gitme ihtimali nedir?
Rojhilat’ta ikinci dünya savaşından sonra Kürtler iki yerde kendi yönetimlerini kurabildi. Bunlardan biri 1946’da ilan edilen Mahabad Kürt Cumhuriyeti, 11 ay sürdü. Diğeri ise 1979’da oldu her ne kadar bir fili yapılanma olmasa da her yerde Kürdi bir hâkimiyet vardı. Rojhilat’ta bugün ne 1946 ne de 1979’da ki durum var, durum çok farklı. Bugün Kürtlerin örgütlülükleri daha fazla, kurumları var, sivil bir örgütlenme var. Şuan imkân da tehlikede çok fazla. Bütün Kürt örgütlemeleri birlikte hareket etmeye ihtiyaçları olduğunu söylüyor. Ben Kürtlerin bir arada hareket edecekleri yönünde umutluyum. Hem bu yönde adımlar var hem de bu yönde halkın bir talebi de var. Sonuç ne olacak bekleyerek göreceğiz. Kürt güçleri arasında bazı temaslar var, birlikte hareket etmek istiyorlar. İran’da yaşayan halklar da bunu istiyor. Bu böyle olmazsa büyük zahmetler öne çıkar ve Kürtler önlerine çıkan büyük bir fırsatı kaçırmış olur. Kürtlerin büyük tecrübeleri var. Kürtler ayrık bir şekilde çok mücadele etti bir faydasını görmedi ve bugün birlikte hareket etmelerini herkese kazandıracağını gördüler. Bu bir sınav, sınavı verenlerin Rojava Kürdistan’ına bakmaları gerek.
Türkiye ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan arasında bazı görüşmeler var. En son Öcalan’ın PKK’nin 12. Kongresi’ne gönderdiği politik rapor yayımlandı. Öcalan İran’da yaşananların üzerinde de duruyor. Sorunların çözümü olarak diyalog yolunu işaret ederek Demokratik Toplum’da çözümü görüyor. Bu noktada İran’da yaşananlara nasıl bir yorum getirebiliriz?
Kürtlerin diyalog ile sorunları çözüme kavuşturması için güçlü bir örgütlülüğe sahip olmaları gerek. Rojava’da olduğu gibi olmalı.
Bunlar ideolojik, siyasi görüşlerdir. Bunlar gündeme geliyor, pratikte bazı değişikler olabilir. Perspektif ön açabilir. Kürtler uzun yıllardır sorunların çözümünün diyalogdan geçtiğini söylüyorlar. İktidarların zihniyeti ise diyaloğa kapalı. Kürtlerin diyalog ile sorunları çözüme kavuşturması için güçlü bir örgütlülüğe sahip olmaları gerek. Rojava’da olduğu gibi olmalı. Önce varlığını kabul ettirmen gerek, öz savunman olması gerek, bunun üzerine siyaset yapıp diplomasi yapabilirsin. Bu böyle olmazsa düşmanlar bunu kullanabilirler. Benim şuan gördüğüm; bütün Kürt örgütlülükleri birlikte hareket etmek istiyor. Şuan Kürtler İran’da güç olma yolunda hareket ediyor, güç olmayı başarırsa o zaman diyalog ile sorunların çözümünü konuşabilirler. Güçlü olmazsan kimse diyalog etmez. Çözüm birazda pratikte. Bugün objektif bir şekilde meseleleri ele almak gerek. Rojhilat’ta siyasi perspektifler yol gösterebilir, sen bu yola girdiğin zaman bir yandan yolun mayınlandığını, tuzaklar ve pusular ile dolu olduğunu görürsün. Diyalog için yola çıkmadan önce önündeki engelleri kaldırman gerek. Her şeye hazırlıklı olmak gerek. İdeolojik perspektifler üzerine örgütlenme yapılmalı.
* İran’da savaş uçakları ile bombalamalar oluyor. Sivil halkın durumu nedir? Bazı haberlerde halkın kimi kentlerden çıktığı iddia ediliyor. Böyle bir durum var mı?
Tahran başta olmak üzere yoğun saldırılara uğrayan bazı büyük kentlerde halkın durumu kötüdür. Kentlerde bir kaos var ve halk perişan halde. Özellikle Tahran’da şuan kaotik bir durum var. Kürdistan’ın kentlerinde günlük yaşam son derece sıkıntıdadır. Bazı yerlerde akaryakıt, gaz, yemek elde etmek zordur. Temel geçim kaynaklarına ulaşmak zorlaştı. Bu halkı bir sıkıntıya sokar. Bu savaş daha ilk günlerinde İran’ı 15-20 yıl geriye götürdü ancak halkı da uyandırdı. Halkta bir değişim talebi var. Halkın yaşamı her geçen gün zorlaşıyor. En büyük sorunları Tahran’da ki halklar yaşıyor. Bu savaşta ilk kurban halk oluyor.
Saldırılarda İsrail’in açıklamalarında üst düzey İranlıların öldürüldüğü söyleniyor. Orada sadece üst düzey yetkililer mi hedefleniyor yoksa sivillerde hedef mi? Sivil ölümlerine dair veri var mı?
Savaşın bir gerçekliğidir; siviller yaşamını yitiriyor. Bu saldırıların önünü İran rejimi açtı.
İsrail’in bilinçli olarak sivilleri hedef aldığını düşünmüyorum. Kürt bölgesi olan Kirmanşah’ta rejim güçleri bilinçli bir şekilde roketlerini bir hastane yanına götürdüler. Hava saldırısında halkta bu nedenle kurban seçildi. İran resmi kanalı, televizyonu bombalandı. Ancak orada olan herkes rejim yanlısı değil ama orada olan herkeste yapılan saldırıda ölebilir. Buna benzer olaylarda sivil ölümler gerçekleşiyor. İsrail’in saldırıları, İran’ın fırlattığı ve sivillerin öldürüldüğü saldırılar gibi olmuyor. İsrail amaçlı ve hedefli saldırıyor ancak yapılan saldırılarda yüzden fazla sivilin öldürüldüğü söyleniyor. Hatta rejim generallerinden birinin ailesi, çocukları, torunları bu saldırılarda öldürüldü ki onlarda sivillerdir. Savaşın bir gerçekliğidir; siviller yaşamını yitiriyor. Bu saldırıların önünü İran rejimi açtı.
Kürdistan’a yönelik rejimin saldırı hazırlığı içerisinde olduğu iddia ediliyor. Buna dair izlenimleriniz nelerdir?
Federe Kürdistan Hükümeti savaşı kınadı. Savaşla birlikte olmadığını söyledi. Kürdistan’daki siyasi partiler de savaşın ve karışıklığın yanında olmadıklarını duyurdu. Buna dair bir hazırlık olduğunu düşünmüyor. Ancak rejim, Başur’a yönelik saldırılar geliştirirse ki, dönem dönem rejim bu saldırıları yapıyor. Bunun dışında Kürt siyasi partiler, PJAK, dernekler, Özgürlük Partisi’nin konumlandığı yerler Başur’da ve İran her dönemde saldırmak istiyor. Kritik süreçlerde bu ihtimal çok da uzak değil. Ama Rojhilat’taki Kürt siyasi partileri bir savaş hazırlığı içerisinde olduğunu düşünmüyorum. Onlar biliyorlar ki; rejim şuan zor bir durumda ve kendini bundan kurtarmak için her an Kürdistan’a saldırabilir. Kürdistan’da savaş çıkartabilir.
İran rejiminin Sine, Kirmanşah, Urmiye’de askeri operasyonlar başlattığına dair de iddialar var. OHAL ilan edilme durumu olduğu iddia ediliyor. Buna dair gelen bilgiler var mı?
İran, Kürdistan’da bir serhildan olmasını öngörüyordu. 3 farklı dönemde Kürdistan’da serhildanlar oldu. “Jin, jiyan, azadî” serhildanı bir başkaldırı olarak Rojhılat Kürdistan’ında yayıldı. O dönemde halk rejime karşı durmaya hazırlıklıydı, Kürdistan’ı kontrol edebilirdi. İran’ın bu korkusu var, halka yönelik baskı ve zulüm azaldığında Rojhılat Kürdistan’ın başkaldıracağını, itiraz yükselteceğini düşünüyor. Halkın kendi kendini yönetme talebinin olacağını biliyor. Rejim bundan korkuyor. Ancak sadece siyasi güçlerden değil, halkın başkaldırmasından da korkuyor. Kürt halkının da rejime karşı böyle bir potansiyeli var.
İran’da başlayan ve dünyaya yayılan “Jin, jiyan, azadî” serhıldanı oldu. Netanyahu’da yaptığı açıklamada dünyada karşılık bulan “jin, jiyan, azadî” sloganını kullandı. Bunu nasıl okumak gerekiyor?
“Jin, jiyan, azadî” sloganı sadece sembol olmadı aynı zamanda yeni yaşam için yeni bir yaklaşım anlamı taşıyor. Alternatif bir sistemdir, alternatif bir zihniyettir, toplumsallığın öncülüğüdür. Netanyahu, İran’ın tamamında özgürlüğün, onurlu bir yaşamın, eşitlik açısından köklü sorunlar olduğunu biliyor. İran halkına da “size daha iyi bir yaşamın yolunu açarak, özgür ve eşit yaşamanızın önünü açmaya çalışıyoruz” demek istiyor. Ancak bu slogan halka destek veriyoruz anlamına gelmiyor. İsrail’in amacı sivil halkı ya da İran halkını hedef almak değildir. Amacı İran rejimini yıkmak ve bu sloganı da onun için söyledi. Keşke o sloganı Filistin içinde yürütebilseydi.
Bu saldırıların son bulması için neler yapılabilir, bu saatten sonra çözüm mümkün mü?
Bu 5 günlük süreden sonra ilk güne göre artık durum biraz daha farklı. İlk günlerde diyalog durumu olabilirdi. Şimdi diyalog durumu çok görülmüyor. Trump’ta bazı sinyaller verdi, diğer ülkelerle savaşa dahil olacak. İran’ın da çok uzun ömrü görünmüyor. Siyasette kesin konuşmak doğru olmaz ama artık bu iş İran’ın öyle ya da böyle teslimiyeti ile sonlanacak. Bundan dönüş yok.
MA / Müjdat Can