Bülent Arınç: Süreç için komisyonun kurulması önemlidir 2025-06-22 16:45:53 İSTANBUL - "Barışın Yolunu Açmak" konferansında konuşan Bülent Arınç, “Süreç için bir komisyonun kurulması önemlidir" dedi. Siyasetçi Gültan Kışanak, “Toplumsal müzakere masaları yaratalım” diye belirtti.  Barış İçin Toplumsal Girişim’in, İstanbul’da düzenlediği “Barışın Yolunu Açmak” konferansının birinci oturumunda “Kürt Sorununda Çözümün Neresindeyiz?” başlığı ile sunumlar yapıldı. Moderatörlüğünü insan hakları savunucusu ve akademisyen Fatma Bostan Ünsal’ın yaptığı oturumda, Kafkas Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Ayça Atçı, eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, siyasetçi, Gültan Kışanak, CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin, Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Arslan konuşmacı olarak yer aldı.    “Sürecin Barış ve Demokrasiye Evrilmesi İçin Hangi Ortak Politikalar Üretilmeli?” başlıklı ikinci oturumun moderatörlüğünü ise eski İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer yaptı. Oturumda CHP Parti Meclisi (PM) üyesi Emine Uçak Erdoğan, yazar Erdoğan Aydın, Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi üyesi Feride Eralp, DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel de konuşmacı olarak yer aldı.   Birinci oturumda ilk olarak konuşan Kafkas Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu üyesi Ayça Atçı, sesi duyulmayan herkes adına konuştuğunu dile getirdi. Barışın sadece silahların susması olmadığını belirten Ayça Atçı, Çerkezler olarak zorluklarla karşı karşıya kaldıklarını ancak direnmekten hiç vazgeçmediklerini söyledi. Anadilini bilmediğini ifade eden Ayça Atçı, barış içerisinde yaşamak istediğini vurguladı.   'KOMİSYONUN KURULMASI ÖNEMLİDİR'   DEM Parti İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’i anarak, sözlerine başlayan eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, şunları belirtti: “Bahçeli çok iddialı bir söz söyledi. Sokaktaki insan sadece bunu düşünür. Ama ben bu sözün arkasında ne var diye araştırdım. Öcalan için ‘Gelsin DEM Parti grubundan Meclis’te konuşsun’ dedi. Af çıkacak sandım ama çıkmadı. İkincisi niye Meclis’te konuşacak, sokakta konuşsun. Ama onun da cevabını bulamadım. Daha sonra Meclis işi uygun görülmedi, ‘Malazgirt’e gel’ dediler. Kandil’e söyledi bunu. Şaşırma üzerine şaşırma. Neyse ki karşı muhataplar daha akıllı çıktı. Bahçeli’nin partisi de şaşırma içinde ama sorgulamıyorlar. Türkiye’nin kronikleşmiş sorundan bahsedenler olumlu bir şeyler yapmalı. Zannetti ki Bahçeli bunu söylediği için zarar görecek. Ancak ben öyle okumadım. Çünkü hayırlı iş yapanlar destek alır. Biz sürece başlarken aynı böyle oldu. Bizim cenahın mottosu ise ‘Terörsüz Türkiye’ dedi. Terör kendiliğinden çıkmaz. Terörü ortaya çıkaran seslerle mücadele etmemiz lazım. Bahçeli el yükseltiyor ancak karşıdan ne yapılıyor bilmiyorum. ‘Meclis’te 100 kişilik bir komisyon kurulsun’ diyorlar. Sayıya takılmazsak eğer bunun Meclis gözetiminde yapılması çok önemli. Erdoğan’ın ne düşündüğünü biliyor muyuz, yok. Ancak bir komisyonun kurulması önemlidir.”   TOPLUMSAL MÜZAKERE MASALARI KURULMALI    Bir arada yaşamının önemli olduğunu ve barışın bu sayede olacağını söyleyen siyasetçi Gültan Kışanak, sürece dair “umutsuz” olunmaması gerektiğinin altını çizerek, ekledi: “Dün Diyarbakır’da bir buluşmaya katıldım. Eren BülBül’ün annesi, ‘Başka aileler evlatlarını kaybetmemeli. Barışı savunmayıp da ne yapayım?’ mesajını, Uğur Kaymaz’ın annesi ise ‘Evlatlarımızı kaybettik ama umutlarımızı kaybetmek istemiyoruz. Barış hepimize umut olacak’ mesajını gönderdi. Biz de barışmayıp ne yapalım şimdi. Evet, Bahçeli’nin sözleri şaşırtıcıydı. Meclis, toplumu temsil eden, kural koyan bir yerdir. Bu yüzden Bahçeli’nin çağrısına değer verildi. Bir taraftan süreç için bir çağrı var, diğer taraftan bir açıklama bile yapılmıyor. Bu güvensizliği arttırıyor. Güvensizliği yok etmenin yolu somut adımların atılmasıdır. Sayın Öcalan’ın çağrısı, PKK’nin silah bırakması gibi henüz somut bir adım görmedik. Şu anda bir Meclis komisyonu var. Onun da etraflıca konuşulması ve kurulması tabi ki önemlidir. Müzakere masasını sadece bir yerde değil her yer de kurmalıyız. Toplumsal müzakere masaları yaratalım. Buradaki sorumluluk hepimize ait. Bütün siyasi partiler kendi tabanını değiştirme çabasında olmalı, hem barış hem demokrasi istemeli. CHP’nin başına gelenlerini biliyoruz. Mesela her gün demokrasiyi savunma adına mitingler düzenleniyor. O mitinglerde neden Kürt sorunun çözümü talep edilmiyor. Neden ikisini birlikte istemiyoruz.”   CHP eski Genel Başkanı Hikmet Çetin de, demokrasi ve insan hakları gerçekleşmeden sürecin başarıya ulaşamayacağını ifade ederek, insan haklarına saygı duyulması çağrısında bulundu.   DEMOKRASİ MÜCADELESİ VERİLMELİ    Ardından konuşan Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Mustafa Arslan, “İnsanların ötekileştirilmediği birlikte yaşamı savunmak adına atılacak her adımın yanında oluruz ve üzerimize düşen her fedakarlığı yapmaya hazırız. Katliama maruz kalmış, inkar edilmiş, sürgüne maruz kalmış inancın temsilcileri olarak bu topraklarda artık acıların yaşamaması gerektiğini düşünüyoruz. Çok dilli, kimlikli, inançlı olduğumuzu kabul etmeliyiz. Demokrasiyi içselleştirmeyenlerden barışı bekleyemeyiz. Neleri yapmamız gerektiğini konuşmaya ihtiyacımız var. Barışı ne iktidardan bekleyebiliriz ne de onlara bırakacak kadar değersiz görebiliriz. Kürt sorununun çözülmeye ihtiyacı var ama Süryani’nin, Alevinin, Ermeni’nin, kadının, işçinin de sorunu var. Demokrasi mücadelesi vermeye ihtiyacımız var. Tüm kesimlerin o masada temsil edilmesi gerekir. Bir Alevi’nin sorunu ancak Alevi dile getirebilir, tıpkı Kürtler gibi” ifadelerini kullandı.    Ardından konferansın ikinci oturumuna geçildi.   TOPLUM SÜRECE KARŞI DEĞİL    Bu oturumda ilk olarak konuşan CHP Parti Meclisi üyesi Emine Uçak Erdoğan, ülkenin pek çok sorunu olduğunu ve Kürt sorununun bunlardan biri olduğunu vurguladı. Toplumun sürece karşı olmadığını dile getiren Emine Uçak Erdoğan, “Süreci daha sıkı desteklemek için anlamak gerekiyor. Süreci toplumsal barış, refah olarak, eşitsizlik yani gündelik hayatta topluma ne getirdiğini topluma anlatmak lazım. Bu mesele bölgesel eşitsizlik, mekanda adalete kadar bir sürü tarafı olan bir konu. Bu yüzden tüm sivil toplumun bu süreci desteklemesi gerekiyor. Ülkede bir kutuplaşma var ama onun üstünde bir şey de var. Bir de kurumlara güvensizlik var. Siyasi partileri de bazen bu yere koyuyor toplum. İktidar muhalefeti bir araya getirmemek ve konuyu kendi etrafında yürütmek istiyor. Ama DEM Parti ve CHP’nin bu süreçte daha fazla yer alması gerektiğini düşünüyorum” diye belirtti.    SÜRECİN İKTİDAR TARAFINDAN ARAÇSALLAŞTIRILMAMASI İÇİN NE YAPILABİLİR?   Yazar Erdoğan Aydın, sürecin Bahçeli tarafından başlatılmasının nedeninin bölgedeki güçlerin değişiminden kaynaklı olduğuna dikkat çekti. Aydın, “O yüzden bu süreç kolaylıkla teklenebilecek bir süreç değil. Kürt hareketi artık Rojava’da devletleşmiş. Son İran’a saldırı sonrası İran Kürdistanı’na da hak verme durumuna geldik. Doğal olarak artık bu süreç tekmelenemez. Artık Kürtlerin varlıklarını kabul eden bir yerde duruyorlar. Toplumsal muhalefet birlikte davranan bir pozisyonda olmalıdır. CHP’nin sürece katılması bu araçsallaştırmayı yok edecektir. CHP’yi destekleyen medyanın halen emekli askerleri, kuruluş ideolojisini savunması deyim yerindeyse Özel ve İmamoğlu’nu geriye çekmesi ciddi sorun olarak duruyor. Farklı mağdurları, azınlıkları katmak da sürecin araçsallaştırılmasını engelleyecektir” ifadelerini kullandı.    Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi’nden Feride Eralp, muhalefete, kadınlara ve LGBTİ’lere yönelik saldırıların devam ettiğini hatırlatarak, 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesinin tesadüf olmadığını söyledi. Feride Eralp, “Aile bu iç cephe bağlamında önümüze getiriliyor. Dolayısıyla kadınların kaygıları burada” dedi.   MECLİS DEVREYE GİRMELİ    DEM Parti Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel ise, şunları belirtti: “Kürt hareketi Ortadoğu’da büyük güç haline geldi. Yani ne devlet PKK’yi bitirdi, ne de PKK devleti bitirdi. Bunları dikkate aldığımızda aslında iktidarın zemin kaybettiğini görüyoruz. Bunları düşündüğümüz de iktidarın istekle değil de zorunluktan bu sürece girilmiş olmasıdır. Sürecin pratik gelişimini Sayın Öcalan yaptı ve bunu tarihi bir çağrıyla yaptı. Sayın Öcalan’ın girişimi tüm toplumu dahil etmeye yönelik. Mektuplarla başladı. Meclis başkanına, CHP, Bahçeli’ye, DEM Parti’ye mektup gönderdi. Mesaj içeriklerine bakıldığında ‘sürecin toplumsal kesimlerle, demokrasi güçleriyle yürütülmesi gerektiği, aksi takdirde iktidarın süreci yontacağını’ belirtti Sayın Öcalan. Bu çağrı demokrasiyi önceleyen bir çağrı. Çoğu kişi ‘Bu süreçte ne alınacak ne verilecek deniliyor.’ Oysa meselenin temel amacı savaş, isyandan çıkarma amacıdır. Esas hedef mücadeleyi bırakmak değil, mücadele yöntemini değiştirmektir. Mücadelenin legal, toplumsal kısmının önünü açmaktır. Türkiye demokrasi güçleri ‘PKK’ye silahlı mücadelenin zamanı bitmiştir’ eleştirisini yapıyor. Oysa geldiğimiz aşama yeni bir mücadele alanını barış içerisinde yan yana mücadeleyi benimseyen bir çaba ile karşı karşıyayız. Kürt siyasi hareketinin de, Öcalan’ın da amacı bu. Yapılması gerekenlere baktığımızda birincisi devlet, PKK ve Sayın Öcalan arasındaki bazı görüşmeleri gizli olması normal. Fakat işin toplumu ilgilendiren kısımlarının oluşturulması açısından Meclis’in devreye girilmesi önemli. Meclis devreye girerse bütün siyaset sorumluluk almış olur.”   Ardından konferansa ara verildi.