Şêx Seîd isyanının Kürdistan’a etkisi tartışıldı 2025-06-28 13:32:28 HABER MERKEZİ - 100. yılında Şêx Seîd isyanının tartışıldığı konferansın ikinci gününde, isyanın tarihselliğinin yanı sıra Rojhilat, Başur ve Rojava’da yarattığı etki tartışıldı.  Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen  "100. yılında Şeyh Said isyanı, Azadî Hareketi, Şêx Seîd ve arkadaşları, hafıza ve kolektif itiraz" başlıklı konferans ikinci gününde devam ediyor. Konferansın ikinci gününde direnişin Kürdistan’ın farklı parçalarına etkileri, göç ve sürgün süreçleri ile direniş sonrası gelişen toplumsal ve siyasal dinamikler tartışılıyor.   BAYRAK: İSYANA DAİR YENİ BELGELER ÇIKTI   Konferans ikinci gün, dördüncü oturumla başladı. Oturumun moderatörlüğünü Kürba Sağır yaparken, Araştırmacı Yazar Mehmet Bayrak, “Doğu Islah Planları ve Günümüze yansımaları” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Bayrak şunları söyledi: “1925 Kürt isyanına dair yeni bilgi ve belge gün yüzüne çıktı. Belgeler, devletin resmi söylemlerinden farklı olarak gizli planlarında itirafçı, bastırıcı ve inkarcı bir yaklaşım benimsediğini gösteriyor. Açıkta reddedilen birçok gerçek, gizli belgelerde kabul ediliyor. Bu durum, Türkiye’de Kürtlere yönelik devlet politikalarının ikili yapısını gözler önüne seriyor. Kürt halkı, bu toprakların en eski halklarından biri olmasına rağmen 19. yüzyıldan itibaren baskı, sürgün ve asimilasyon politikalarına maruz kaldı. 1865 yılından Dersim’de Kürt-Ermeni İstiklal Komitesi ile başlayan modern Kürt örgütlenmeleri, 1901’deki Kürt Azmi Kavmi Cemiyeti’yle devam etti. 1921’e kadar yaklaşık 20 kadar Kürt demokratik örgütü kuruldu. Bu örgütler, kültür-eğitim ağırlıklı ve siyasi faaliyetler yürüttü. 15 Kürtçe yayın organı çıktı o dönemde. İttihat Terakki kadroları sahte belgeler, düzmece kitaplar ve manipülatif raporlar hazırlattı. Kürt tarihi, kimliği ve varlığı resmi ve düzmece belgelerle inkar edildi. Bu belgelerde Kürtler ‘tehdit unsuru’ olarak tanımlanıyor, onlara karşı alınacak önlemler arasında sürgün, kültürel yok etme ve asimilasyon yöntemleri var. Bu dönemle birlikte ‘etno-dinsel temizlik’ politikası adım adım uygulandı. Bu yeni Türk devletinin politikası oldu. Kemalistçi yönetim de bunu uyguladı. Devletin hedefi açık, Türkçü bir devlet yaratmak. Bu süreci hazırlayan raporların başında Talat Paşa ve çevresi vardır. Bu anlamda Ziya Gökalp’ı görevlendiriyor. Kürtlerin tarihini çarpıtan, onları aşağılayan düzmece kitapların hazırlanması, Kürtlerin kökeni yoktur gibi düzmece çalışmalar. Amaç Kürt kimliğini yok saymak, tarihini silmekti. Bu düzmece bilgiler ve karalamalar,  Kemalist rejim döneminde fiili bir siyasete dönüştü. Artık bu bir devlet planlaması oldu. Kürt nüfusunun sürgünü, yer değiştirmesi, eğitimden dışlanması, dillerini yasaklanması gibi uygulamalar sistematik devreye girdi. 10 Şubat 1921 tarihli Meclis toplantılarda Kürdistan’a özerklik yoğun tartışılmıştır.  Burada Kürdistan’a özerklik verilmesine ilişkin kanun tasarısı Meclis'e sunulur. Ancak, bugün Meclis tutanaklarına baktığımız zaman o dönemle ilgili özelikle Meclis tutanakları silinmiş ve sanki hiç bir şey konuşulmamış. Oysa Kemalist yönetim ile bazı Kürt temsilcileri arasında gizle görüşmeler yapılır.”    İSYANIN FEDERE KÜRDİSTAN’A ETKİSİ    Doç. Dr. İbrahim Malazada “Şeyh Said Ayaklanmasının Güney Kürdistan’daki siyasal ve toplumsal etkisi” üzerine bir sunum yaptı. Malazada, Şeyh Said ayaklanmasının Federe Kürdistan Böglesi’ne doğrudan büyük bir tepki yaratmasa da, siyasi ve toplumsal ve manevi açıdan güçlü bir etki yarattığını altını çizdi. Malazada, Şeyh Said’in Nakşi tarikatı mensubu ve ruhani bir lider olmasının Güney Kürdistan’da bu tarikatın güçlü etkisi nedeniyle toplumu derinden etkilediğini söyledi. Ayaklanmanın temelinde Kürt kimliğinin ve özgürlüğünün korunması ile Kürdistan’ın kurulması fikri olduğunu dile getiren Malazada şunları dile getirdi: “O dönemde, ayaklanma sırasında Güney sınırları kapatılmış diye biliriz. İletişim koşuları günümüz gibi değildi. Bu yüzden Güney'den doğrudan katılım olmadı, olma ihtimali olsa da ayaklanmanın erken bastırılması da etken oldu. Ancak ayaklanmada sonra bir çok Kürt ileri geleni Güney Kürdistan’a geldi. Burada edindikleri deneyim ve siyasi birikim, Güney'de ciddi bir etki yarattığını söyleyebiliriz. Kürt siyasetinin burada da şekillenmesinde etkisi var.”   MAHABAT CUMHURİYETİ VE ŞEX SAİD    Dr. Azad Haj Aghay ise “Rojhilat Kürdistan Kürt Hareketi Geçmiş ve Gelecek Arasında: Şeyh Said Ayaklanması” konulu bir sunum yaptı.    Aghay, 1900’lü yıllarda Kürt siyasal ve kültürel hareketlerinin İstanbul merkezli gelişimini anlatarak bu sürecin Rojhilat Kürdistan üzerindeki etkilerine değindi. O dönemde bir çok Rojhilatlı Kürt aydın ve siyasetçinin İstanbul’a gelip Kürt kuruluşları ve yayınları ile iletişime geçtiğini dile getiren Aghay, “Bu temaslar Kürt siyasal hareketinin gelişimine ciddi katkılar sundu. Özelikle İstanbul-Güney Kürdistan merkezli yürütülen çalışmaları ve yazılı yayınlar, politik arayışlar Rojhilat Kürdistan’ı hem dönüştürüyor, hem de siyasetinin oluşmasına katkı sunuyor” dedi.   1900’lı yıllarda Kürt siyasetinin merkezinin Bakur olduğunu, özelikle İstanbul merkezli Kürt siyasetinin gelişiminin Rojhilat üzeri etkisini örneklerle anlatan Aghay, Şeyh Said ayaklanmasına dair doğrudan Rojhilatla ilgili belge kanıtlarının sınırlı olduğunu ancak Rusya’da o dönem çıkan bir gazetede İran’ın Azerbeycan bölgesinde yaşayan Kürtlerin bu ayaklanmaya katılmak için hazırlık yaptıklarına dair bir habere yer verildiğini aktardı. Ayaklanma sonrası Bakur’dan Rojhilat'a sürgün gelen siyasetçi-direnişçilerin Mahabad Kürt Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da etkilerinin olduğunu belirten Aghay, Mahabad Cumhuriyeti döneminde yayımlanan dergiden Şeyh Said’den büyük övgü ile bahsedildiğini ve sahiplenildiğini söyledi.   İSYANIN ROJAVAYA ETKİSİ    Hukukçu-Yazar Şoreş Derweş ise, “1925 Ayaklanmasını Rojava ve Suriye Kürtlerine Etkileri” üzerine bir sunum yaptı.    Şoreş Derweş şöyle konuştu: “Özelikle Fransa döneminde Cizirê ve çevresinde nüfusun yoğunluğu Kürt nüfusudur. Devlet kurma fikri de o zaman gelişiyor. Bu çabalarda, Şeyh Said Ayaklanması sonrası Suriye’ye geçen sürgündeki siyasetçilerin büyük rolü vardı. Ancak Türk devletinin, Fransa ile ilişkileri tümüyle Rojava bölgesi üzerine gelişti. Orada şehirlerin Kürtlerin çoğunluğu sağlanmaması üzerine bir siyaset Türk devletinin isteği ile Fransızlar tarafından da uygulandı. Kürt nüfusu özelikle daha çok köylerden ve kasabalardan tutulmaya özen gösterildiğini görüyoruz. Özelikle Hesekê’de bu bariz şekilde görünüyor. Türk devleti ile sınırlar 1921’de çiziliyor ancak, bu 1923 ve 1925 yıllarında tamamlanıyor. Burada Türk devletinin Kürt karşıtlığı Fransızların da çıkar temelinde Kürtlere müdahale ettiğini gözlemliyoruz. Bu süreçte, Kürtlere özel politikalar uygulandı. Şeyh Said ayaklanmasının etkisi Rojava’da çok büyük oldu ve daha da devam ediyor. Siyasi tartışmalar, parti kuruluşları o dönem hep bu miras etrafında şekillendi. Bugün bile devam eden birçok partide o dönemin tartışmalarının etkisi var.”