Silahlı mücadeleden akademisyenliğe: Öcalan koşulsuz serbest bırakılmalı 2025-10-06 09:12:55   HABER MERKEZİ - Güney Afrika'daki barış sürecinin ardından silahlı mücadeleyi bırakarak akademisyen olan Mahmoud Patel, Türkiye'deki sürecin başarısı için Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılması gerektiğini vurguladı.   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılmasıyla başlayan uluslararası komplo 27'nci yılında. Öcalan, Suriye'den çıktıktan sonra 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye'ye getirildi. Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) koordinatörlüğünde gerçekleşen komploda Almanya ve İngiltere'in yanı sıra İsrail, Yunanistan Suudi Arabistan, Mısır, İran, Fransa, İtalya, Hollanda, Rusya, İsviçre ve Kenya gibi ülkeler de yer aldı.   Öcalan, Türkiye'ye getirildiği günden bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutuluyor. Bu süreçte Öcalan'a dönük tecrit her geçen gün daha da derinleşti. Öcalan'ın içerisinde tutulduğu ağırlaştırılmış tecride karşı direniş de hiç son bulmadı. 27 yıldır ayakta olan Kürtler ve dostları, alanlarda Öcalan'ın fiziki özgürlüğünü haykırıyor.   En son 10 Ekim 2023 tarihinden Öcalan'ın fiziki özgürlüğüne dair küresel düzeyde bir kampanya başlatıldı. Yazar, gazeteci, siyasetçi, sanatçı ve insan hakları aktivistlerinin öncülük ettiği kampanya halen devam ediyor.   Güney Afrika'daki Kürt İnsan Hakları Eylem Grubu (KHRAG) Eşbaşkanı Mahmoud Patel da kampanyaya destek veren isimlerden birisi. Patel, Güney Afrika'da ırkçı rejime karşı silahlı mücadele içerisinde yer alan ve barış sürecinin ardından ülkeye dönerek akademi camiasında yer alan isimlerden birisi.   Patel, ırkçı rejimle mücadelesinin 27 yılını cezaevinde geçiren ve sonrasında ülkenin cumhurbaşkanı seçilen Nelson Mandela ile Abdullah Öcalan arasındaki benzerliğe işaret ederek, her iki ismin de “halklarının tartışmasız lideri” olduğunu söyledi.   GÜNEY AFRİKA SÜRECİ   Patel, Öcalan'ın da Mandela'nın da şiddet ve baskıya karşı direndiğini, sonrasında devletler tarafından tutuklandığını kaydetti. “Hakikat ve adaleti savunan iki lider” nitelendirmesi yapan Patel, Güney Afrika’nın apartheid rejim baskısına, Kürt halkının da Lozan Antlaşması sonrası “sistematik bir soykırıma” maruz kaldığını söyledi. Patel, "Sayın Mandela yoldaşlarıyla birlikte hapishaneden koşulsuz olarak serbest bırakıldıktan sonra apartheid devletiyle resmi müzakerelere başladı. Önder Apo ise hala İmralı Adası'nda ve Türkiye'de bir barış süreci başladı. Komisyon da kuruldu. Bu umut verici ancak şu anda çok karamsarız. Çünkü AKP'den ve Türk devletinden somut bir adım geldiğini görmüyoruz" diye konuştu.   Güney Afrika’daki çözüm sürecine değinen Patel, Mandela serbest bırakıldıktan hemen sonra devletin ırkçı yasaları kaldırdığını aktardı. Patel, Öcalan’ın tutukluluk halinde çağrı yaptığını ancak buna rağmen özgürlüğünün sağlanmadığına işaret etti. Patel, "Bu nasıl bir mantık? PKK, Önder Apo'nun isteğiyle dağıldı ve silahlı mücadeleye son verdi. Güney Afrika'da biz silahlı mücadeleyi hemen bitirmedik. Silahlı mücadeleyi 1990 yılında askıya aldık. Ta ki gerçek bir barış ve geçiş garantisine sahip olana kadar. Silahlanma mücadelemiz ancak 1993 yılında, müzakerelerin üzerinden 3 yıl geçtikten sonra sona erdi” dedi. Patel, Öcalan ve PKK’nin attığı adımların bütün direnişlerde farklı olduğunu söyledi.   ‘ÖCALAN SERBEST BIRAKILMALI'   Öcalan'ın her kesimler iletişim kurabilmesi gerektiğini belirten Patel, "Baskıya karşı mücadele eden, siyasi özgürlüğümüzü silahlı direnişin ardından barışçıl müzakereler yoluyla elde eden Güney Afrikalılar olarak Önder Apo'nun koşulsuz olarak serbest bırakılması çağrısında bulunuyoruz. Sayın Öcalan'ı ve tüm mahkumları serbest bırakmalısınız. Müzakerelerde iyi niyet göstermelisiniz. Barışın ve diyaloğun önündeki engeller kaldırılmalı ve Kürt halkını Türkiye'deki karar alma süreçlerine dahil etmelisiniz" diye konuştu.   'ÜLKEME KATKIDA BULUNUYORUM'   Patel, PKK'lilerin ve diasporadaki Kürtlerin durumuna da işaret ederek, "Güney Afrika'da gerilla olanlar ve sürgündekiler ülkeye geri getirildi. Rusya'daki, Küba'daki yoldaşlarımız, Güney Afrika'ya geri geldiler. Birçoğu daha sonra ülkenin ordusuna katıldı, birçoğu bakan, kabine üyesi, hükümetin bir parçası oldu. Birçoğu yargıç ve avukat oldu. Ben de dahil olmak üzere 70-80'lerde silahlı mücadeleye katılan gençler geri döndük. Ben şimdi bir akademisyenim. Ülkeme bu şekilde katkıda bulunuyorum. Peki tüm gerillalara (PKK) ne olacak? Avrupa'da sürgünde olan Kürtlere ne olacak? Evlerine dönebilecekler mi? Tüm Kürtlerin onurlu bir şekilde, herkesle eşit olduğunu söyleyebileceği bir Türkiye geleceğinde rol oynayabilecekler mi?" ifadelerini kullandı.   Patel, rluslararası güçlerin Kürtlerin hak mücadelesine karşı Türkiye'ye baskı kurması gerektiğini ifade etti. Afrika halkının sömürgeye karşı mücadele ettiğini ve bu nedenle uluslararası güçlere güvenilmeyeceğini bildiklerini söyleyen Patel, şöyle devam etti: "Ama onlara baskı yapılması gerektiğini de biliyoruz."   MA / Hîvda Çelebi