Neslihan Şedal: Eşbaşkanlık sistemi ile dünyaya öncülük ettik 2025-12-12 18:59:35   ANKARA - Uluslararası Yerel Yönetimler sempozyumunda konuşan Wan Belediye Eşbaşkanı Nesilahan Şedal, “Dünyada bir ilk olan eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık sistemini uygulayan bir yerel yönetimler modeline de öncülük etmiş oluyoruz” diye belirtti.    Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (TÜM BEL-SEN) 2'nci Uluslararası Yerel Yönetimler, Emek ve Demokrasi Sempozyumu'nu Hotel İçkale otelinde düzenliyor. Yapılan sempozyuma uluslararası alanda yerel yönetim ve yerel demokrasi çalışmaları yürüten isimlerin yanı sıra, belediye eşbaşkanları, akademisyenler, yerel demokrasi ve yerel yönetimler alanında çalışma yürüten düşünürler, yerine kayyum atanan belediye başkanları, aydın, yazar ve gazetecilerin katıldı.    Sempozyuma katılan konuşmacılardan Wan Belediye Eşbaşkanı Neslihan Şedal, Kürt Halkı Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat tarihinde yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ile birlikte sorunları tartışmanın zemininin bulunmasını ve bunun Türkiye için öneminin büyük olduğunu belirtti. Ortadoğu'ya örnek olacak bir yerel yönetim modeli inşa etmek istedilerini belirten Neslihan Şedal, "Biz isterdik ki olabildiğince demokratik bir yerel yönetimler modelinin paylaşımını yapmış olalım. Ama maalesef biz bugün kayyum deneyimlerimizi paylaşmak durumunda kalıyoruz. Bu kadar antidemokratik uygulamanın olduğu bir ülkede yaşıyoruz.Ancak bir arkadaşımız az önce kalktı ve umutsuz olmamamız gerektiğini bazen de olumlu gelişmelerin olabildiğinden de bahsetmişti. Gerçekten de ne kadar Türkiye'de yerel yönetimler modelinin dünya çapında bu uygulamalarla birlikte örnek gösterilemeyecek bir düzeyde olduğunu söylesek de bir yandan da dünyaya örnek olabilecek gelişmelerin yaşandı” şeklinde konuştu.    ‘DEMOKRATİK EKOLOJİK KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ YEREL YÖNETİM’   Sunduğu yerel yönetimler modeli nedeniyle Kürt siyasi hareketinin hedef haline getirildiğini belirten Neslihan Şedal, “Hayata geçirmiş olduğumuz yerel yönetimler modeli sisteme alternatif olduğu için bu saldırıyı ve bu uygulamayı gerçekleştirmek durumunda kalıyorlar. Biz ulus devlet aklının ortaya koyduğu tekçi, tek adam rejiminin ortaya koymuş olduğu; çok renkliliği, çok dilliliği, çok inançlılığı, çok kimliği, yerel farklılıkları gözetmeyen yerel yönetimler anlayışına karşı demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü yerel yönetimler modelini savunuyoruz. Özellikle Almanya'da Yeşiller Partisi'nin ilk olarak uygulamaya başladığı ve farklı farklı alanlarda da belki örnek olarak teşkil edebileceği bir örnekti. Ancak yerel yönetimler alanında dünyada bir ilk olan eşit temsiliyet ve eş başkanlık sistemini uygulayan bir yerel yönetimler modeline de öncülük etmiş oluyoruz” dedi.   'KADINLARIN İÇERİSİNDE BULUNMADIĞI HİÇBİR MODEL DEMOKRATİK DEĞİL'   Eşit temsiliyet, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü yerel yönetimler modeli ve eş başkanlık modelinin ne anlama geldiğini anlatan Neslihan Şedal, "Aslında yerel yönetimler alanı ulus devletin karakteristiği gereği de erkek egemen bir alandır. Erkekler için kurgulanmıştır. Kadının rengi, kadının iradesi, kadının söz kurabileceği bir alan değildir. Bu şekilde dizayn edilmiştir. Ancak biz Kürt siyasi hareket olarak ve öncesinden de kadın hareketlerinin mücadelesini yürütmüş olduğu, binlerce yıl öncesine dayanıyor. Sufrajetlerin oy kullanmak için mücadele ettiği geleneğe de dayandırıyoruz. Ancak bugüne kadar eşit temsiliyet ve eş başkanlık sistemine gelene kadar dönüşmüş halini ve kurumsallaşmış halinin esasında kadın özgürlükçü sistemimizi oluşturmak için ve bu mücadelenin de daha somutlaşmış hali, kurumsallaşmış hali olduğunu da ifade ediyoruz. Şimdi istediğimiz kadar demokratik modelleri ortaya koymuş olalım. Bu modelin demokratik ve katılımcı olduğunu söyleyelim. Ama kadınların içerisinde bulunmadığı hiçbir model demokratik değildir. Kadınların temsil edilmediği, kadınların adına söz kurulduğu, kadınlara rağmen kadınlar için projelerin üretildiği hiçbir yerel yönetim modeli demokratik değildir" diye konuştu.   'DEMOKRATİK YEREL YÖNETİMLER SİSTEMİ İNŞA EDİLMELİ'   Kadınların irade olabildiği sürece mekanların demokratikleşebildiğini belirten Neslihan Şedal devamla şunları söyledi, "Kadınlar olarak söz kurabildiğimiz sürece, kendi yerellerimize dair politika üretebildiğimiz sürece mekanların demokratikleşebileceğini;  alanların, kentlerin demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü kentler olabileceği için uzun zamandır mücadele ediyoruz. Mücadele etmeye de devam edeceğiz ve bizim bu irademizden kayyum haklılığını biz düşürmüş olacağız. Ulus devlet aklının ortaya koyduğu yerel yönetimler modelinin halkların farklı inançlara, kimliklere, değerlere, yerel özgürlüklerine yer vermediğini zaten söylemiştim. İşte bunun karşısında demokratik siyaset ve üçüncü yol dediğimiz mesele bütün farklılıkları birer zenginleşme alanı olarak gören zenginliğin birbirini var eden bir zemin olarak demokratik bir yerel yönetimler sisteminin inşa edilmesi gerektiğini ifade ediyoruz.    VALİ TARAFINDAN ARAMA KURTARMA ÇALIŞMASINA DAHİL EDİLMEDİK   Biz uzun bir dönemdir halk iradesinin gaspıyla karşı karşıya kalıyoruz. Son üç dönemdir özellikle Kürdistan'da uygulanan sömürge hukukunun bir sonucu olarak sömürge valileri, kentlerimize halkın iradesini gaspetmek için atandılar.  Yürüttüğümüz bütün çalışmaların önüne engel olmaya çalıştılar. Biliyorsunuz Rojin Kabaiş Van'da iki günlük öğrenciyken kaybettirilen, katledilen bir öğrenci, bir kadındır. Biz Rojin Kabaiş'in ismini bir yaşam merkezimize vermek istemiştik. Ama vali bunu engelledi. Çünkü kadınların oluşturduğu yaşam mekanlarına tahammülleri yokken, ismimize bile tahammüllerinin olmadığını çok net görebiliyoruz.  Aynı zamanda bizler Van Büyükşehir Belediyesinde o dönemde yönetimdeyken itfaiye daire başkanlığımıza bağlı uzman ekiplerden oluşan arama kurtarma ekipleri ve dalgıç ekipleriyle ilk günden itibaren oradaydık. Ama biz DEM Partili belediye olduğumuz için yine aynı vali tarafından arama kurtarma çalışmalarına dahil edilmedik.   DEMOKRATİK BİR PERSPEKTİF SAVUNDUĞUMUZ İÇİN   Siyasi görüşümüzden ötürü katledilen ve kaybettirilen bir kadının arama kurtarma çalışmalarına dahil edilmedik.  Kadına özgürlükçü fikriyatı, ekolojik, demokratik bir perspektifi savunduğumuz için iktidarın hedefi haline geliyoruz. Çünkü biz kentte bulunan bütün farklılıkların yönetime dahil olmasını, yönetime dair söz kurmasını asıl yönetimin sahibi olması gerektiğini ifade ediyoruz. Kentin stratejik planlamasını yaparken de bu böyle oldu. Halkın ne istediyse ne yönetilmesini istediyse birebir yönetimin bir parçası haline gelerek kentin stratejik planlamasını hazırladı. Özellikle kadın stratejik planlamasını kadınlar hazırladı. Ancak maalesef bütün bu planlamalar kayyumların atanmasıyla birlikte iptal edildi. Dolayısıyla katılımcılık dediğimiz mesele kayyumlar atandığında ortadan kalkmış oluyor. 9 yıl içerisinde kayyumlar atandıktan sonra bütün kadın kurumlarının kapatılmasıyla birlikte başta Van olmak üzere, kayyum atanan kentler kadın kırım politikalarının derinleştiği, kadınların bilerek zorla intihara sürüklendiği ve intihar süsü verilerek katledildiği, şiddet meselesinin giderek daha çok derinleştiğini görebiliyoruz.  Kayyımların kadın düşmanı birer memur olarak atandığını, kadın kazanımlarını hedef almak için atandığını çok net biliyoruz.  Kesinlikle Kayyım politikaları, kayyım uygulamaları hiçbir şekilde iktidara kazandıran bir politika olmadı. 14'de 14 başarısı AKP'nin bir yerde kayyım politikasının ne kadar büyük kaybettiğinin de en somut örneğiydi.”