Mahkeme kararına rağmen zehir saçan çöplükte önlem alınmıyor

img

İZMİR - Mahkeme kararına rağmen 33 yıldır İzmir’in çöplerinin döküldüğü Harmandalı’nın ciddi tehdit oluşturduğunu söyleyen ekolojist İbrahim Büyükgöl, heyelan bölgesinin çöp dökme alanı olarak belirlenmesini eleştirdi. 

İzmir'de 1992 yılında açılan Harmandalı Çöplüğü’ne günde 3 bin tonun üzerinde çöp dökülüyor. Bölgede oluşan çöp dağları insan sağlığını olumsuz etkilerken, heyelan riskinin yüksek olduğu çöplükte daha önce meydana gelen toprak kaymaları nedeniyle 17 ev ve ahır boşaltıldı. 
 
33 yıldır çöplerin döküldüğü bölgede yaşayan yurttaşlar sık sık çöplüğün kapatılması için eylemler düzenlerken, Harmandalı Cumhuriyet Mahallesi eski Muhtarı Dursun Ali Kazar da çöplüğün kapatılması talebiyle dava açtı. 2022 yılında İzmir 4'üncü İdare Mahkemesi, çöp döküm işleminin durdurulması kararını verdi. Alınan karar İzmir Bölge İdare Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi tarafından 18 Nisan 2024'de onandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin karara karşı yürütmeyi durdurma talebiyle Danıştay'a yaptığı başvuru da reddedildi. Mahkeme kararına rağmen bölgeye çöp dökümü sürüyor. 
 
Çiğli Çevre Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı İbrahim Büyükgöl, mahkeme kararına rağmen kapatılmayan Harmandalı Çöplüğü ve olası tehlikelerine dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘PATLAMA RİSKİ VAR’
 
Çöplüğün 1992 yılından 15 yıl çalışma yapacağı sözü ile açıldığını anımsatan Büyükgöl, bu sürenin uzamasıyla birlikte bölgede çatlaklar, toprak kaymaları ve patlama riskinin de büyüdüğünü kaydetti. Çöplükle toplu konutlar arasında çok küçük bir mesafenin olduğunu belirten Büyükgöl, "Heyelan bölgesi olmasına rağmen oranın çöp alanı olarak seçilmesi büyük bir eksikliktir. Çöp baskısı heyelanı tetikliyor. Oradaki toprak kütlesi her an koparak aşağıya gidebilir. Bu da büyük can kaybına neden olabilir. Önlem alınmazsa oradaki insanlar büyük bir faciayla karşı karşıya kalabilir. Büyükşehir belediyesinin derhal çöp dökmeyi durdurması lazım. Ekoloji derneklerinin bu anlamda işleri zor. Çünkü bu bir sistem sorunudur ve çözülmedikçe çevre felaketlerinin de önüne geçmek mümkün değil. Mahkemelere gidip ÇED raporları iptal ediliyor ama diğer taraftan da çevre katlediliyor” dedi. 
 
'YETKİLİLER TOPU BİR BİRİNE ATIYOR'
 
İnsanların sağlığını olumsuz etkileyen çöplüğün ayrıca doğayı olumsuz etkilediğini kaydeden Büyükgöl, çöplüğün hem yeraltı sularını hem de toprağı kirlettiğini söyledi. Öte yandan çöplükte metan gazından elektrik üretildiği için havanın da kirlendiğini söyleyen Büyükgöl, "Çünkü gazdan çıkan bütün kimyasallar havaya karışıyor. O bölgede yaşayan insanlar yazın kokudan dolayı evlerinin camlarını açamıyor. Eğer İzmir'deki hastanelerin kayıtları detaylıca incelenirse orada yaşayan insanlarda son 10 yılda kanser vakalarının arttığı görülür. İzmir'in çöpü Çiğli'nin omuzlarında. Sıfır atık projeleri ile ilk basamakta adımlar atılmalı ya da her ilçe kendi çöpünü kendi sınırları içerisinde depolamalıdır. Tüm bu risklere işaret edilmesine rağmen büyükşehir ve şehircilik il müdürlüğü topu bir birilerine atıyor. Bu da insan yaşamının hiçe sayılması anlamına geliyor" diye konuştu. 
 
‘ÇEVRE FELAKETİ YAŞANIYOR'
 
Yasalar gereği çöp alanlarının belirlenmesinin büyükşehir belediyelerine bağlı olduğunu aktaran Büyükgöl, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu konuda ilgililere yardımcı olmamıza rağmen ne yazık ki bize söylenen 'bir yer gösterin gidelim çöpü oraya dökelim' oldu. Çöplük alanının belirlenmesi onların görevidir. Ayrıca çöplerin döküldüğü her yerde bir çevre felaketi yaşanıyor. Menderes ilçesinde dökülecekti ama ÇED raporundan dolayı orası olmadı. Hem tarım alanlarının hem de Tahtalı Barajı'nın olması o bölgede çöp dökülme koşullarının uygun olmadığı bizim tarafımızdan da tespit edildi. Bir dönem 'Torbalı'ya dökülecek' denildi, oradaki halk ayaklandı. Yine 'Yamanlar Dağı'na dökülecek' denildi, Karşıyaka halkı tepki gösterdi. Dolayısıyla önerilen çözümler köklü değil. Oysaki birçok batı ülkesinde şehir merkezlerinde ayrıştırma merkezleri var ve hiçbir şekilde çöp dağları oluşturulmuyor.  Bu ülkelerde çöpler ayrıştırılarak ya ekonomiye ya da gübre olarak tarıma geri kazandırılıyor. Ne yazık ki Türkiye batının çöplüğü haline geldi. Yetkililerin insan sağlığına ne ölçüde önem verdiği de bu örneklerle ortada.”