Prof. Alaeddinoğlu: Wan Gölü’ndeki çekilme iklim krizine işaret ediyor

WAN - Kuraklık nedeniyle Wan Gölü yaşanan çekilmeye dikkat çeken Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, "Wan Gölü Havzası küresel ortalamanın üzerinde ısınıyor; bu artık mevsimsel bir dalgalanma değil, kalıcı bir iklim krizi" dedi. 

Dünya genelinde son beş yıldır derin bir şekilde hissedilen kuraklık Türkiye ve Kürdistan kentlerini de etkisi altında aldı. Kuraklık bir iklim krizine dönüşürken, dünyanın en büyük sodalı gölü olan Wan Gölü’nde alarm zilleri çalıyor. Havaların ısınmasıyla birlikte gölde metrelerce çekilme yaşanırken, bu beraberinde göl havzasında ekolojik tahribatı da getiriyor. 
 
Gölün özellikle Artemet (Edremit) ve Westan (Gevaş) ilçelerinin kıyılarında çekilme son yılların en düşük seviyesine gerilediği gözlemleniyor. Geri çekilen suyun ardından balçıklar oluştu. Çekilmeden dolayı balıkçı barınakları ve küçük tekneler ile göl arasında uzun mesafe oluştu. Ekolojistler, gölün mevcut su kaybının yalnızca mevsimsel bir dalgalanma olmadığını, iklim krizinin kalıcı etkilerine işaret ediyor. 
 
Wan gölü ve su kaynakları üzerinde araştırma yürüten Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Faruk Alaeddinoğlu, Wan Gölü’nde yaşanan kuraklık ve bunun beraberinde getireceği tehlikelere ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu.
 
 
Wan havzasının dünya genelinde yaşanan iklim değişikliğinden etkilendiğini ve bundan kaynaklı küresel ortalamanın üzerinde bir ısınma yaşandığını belirten Alaeddinoğlu, “Van Gölü kapalı bir havza olduğu için açık havzalardan farklı değerlendirilmesi gerekiyor. Van Havzası, dünya genelini etkileyen iklim değişikliğinden belirgin biçimde etkileniyor. Küresel sıcaklık, geçen yıl itibarıyla 1,6 derece arttı. Dünya ortalamasının 14 derece olduğu düşünülürse bu artış oldukça yüksek. Üstelik sıcaklık artışı her bölgede aynı değil; ekvatora yakın alanlarda daha düşük, kutuplara doğru daha yüksek artışlar görülüyor. Van Gölü Havzası daha kuzeyde yer aldığı için küresel ortalamanın üzerinde bir ısınma yaşıyor ve bu durum havzanın iklim yapısını hızla değiştiriyor" dedi. 
 
'KAR YAĞIŞLARI YAĞMURA DÖNÜŞTÜ'
 
Bu yıl geçen yıllara oranla yağışların hızla yavaşladığını ifade eden Alaeddinoğlu, "Uzun yıllara baktığımızda yağışlar genellikle sonbaharda başlar, kasımda maksimuma ulaşırdı. Kış boyunca kar yağışı devam eder, Nisan–Mayıs aylarında tekrar bir artış olurdu. Ancak son on yılı aşkın süredir sonbahar yağışlarının büyük ölçüde kaybolduğu görülüyor. Yağış miktarında azalma yaşansa da asıl önemli değişiklik yağışın şekli; Kar yağışları yağmura dönüştü. Artan sıcaklıklar yüzünden karın toprakta birikerek yeraltı sularını beslemesi artık gerçekleşmiyor. Sağanak yağmurlar kısa sürede düştüğü için toprağa sızamıyor ve büyük kısmı yüzey akışına dönüşerek göle ulaşıyor. Bu da yeraltı su kaynaklarının beslenmesini ciddi biçimde azaltıyor" diye belirtti.  
 
'GÖLDE BUHARLAŞMA KAYIPLARA YOL AÇIYOR'
 
Wan Gölü’nde ısınmanın yüzde 20'lere ulaştığının bilgisini paylaşan Alaeddinoğlu, bilimsel çalışmalar ve Birleşmiş Milletler (BM) raporlarının küresel ısınmanın devam edeceğini gösterdiğini belirterek, "Havzada buharlaşma oranı da büyük ölçüde arttı. Geçmişte buharlaşma, düşen yağışın yaklaşık iki katıyken bugün dört-beş katına çıktı. Güneydoğu’da su olmadığı için buharlaşma ölçülemiyor ama Van Gölü gibi su kütlesi büyük bir havzada bu buharlaşma gerçek kayıplara yol açıyor. Akarsuların debisi düşüyor, yıl boyunca akması gereken birçok dere artık belirli dönemlerde tamamen kuruyor. Bilimsel çalışmalar ve BM raporları küresel ısınmanın devam edeceğini gösteriyor. Önceki yıllarda yüzyıl sonunda 2-3 derece artış olarak öngörülen senaryolar, bugün 6 dereceye kadar çıkmış durumda. Akdeniz Havzası'nın dünya ortalamasından yüzde 20 daha fazla ısındığı biliniyor. Türkiye su zengini bir ülke değil; kişi başına düşen su miktarı giderek azalıyor. Van Gölü Havzası da sanıldığı kadar zengin bir su havzası değil. Yağış azalınca ve yeraltı suları aşırı kullanılınca geleceğin su teminatı olarak görülen bu kaynaklar hızla tükeniyor” diye konuştu.
 
 
'GÖLDE ÇEKİLME HIZLA ARTIYOR'
 
Yağışların azalmasıyla birlikte Wan Gölü’nde çekilmenin hızlandığını kaydeden Alaeddinoğlu, “Yeraltı suları aslında en değerli rezervlerimiz. Ancak havzada tarım, yerleşim ve büyük siteler tarafından yoğun şekilde kullanılıyor. Kapalı havzalarda su yönetimi daha da zor; çünkü dışarıdan su taşımanın maliyeti çok yüksek ve çoğu zaman mümkün değil. Bu nedenle havzaya düşen yağışın, nüfusun ve tarımsal–sanayi tüketiminin dikkatle planlanması gerekiyor. Su yalnızca tarım, sanayi ve içme suyu olarak değil; aynı zamanda diğer canlıların yaşadığı bir habitatın parçası olarak düşünülmeli. Havzada kurak sezon geçmişte yaklaşık bir ay sürerken bugün iki buçuk–üç aya çıktı. Bu dönem boyunca sıcaklık ve buharlaşma artarken, yağış neredeyse hiç kaydedilmiyor. Bu durum hem su yönetimini zorlaştırıyor hem de Van Gölü’ndeki çekilmenin hızını artırıyor. Eskiden yağışlı sezonla göl seviyesi yükselir, kurak dönemde azalırdı. Şimdi bu döngü bozuldu. Sonbaharda olması beklenen iyileşme Ekim-Kasım’da gerçekleşmeyince gölde çekilme hem daha uzun sürüyor hem de alan kaybı büyüyor. Kıyılarda görülen geniş beyaz şeritler, gölün soda birikiminden kaynaklanan geri çekilme izleri" diye belirtti. 
 
'GÖLDE CİDDİ BİR ALAN KAYBI VAR'
 
Uydu görüntülerinde gölde ciddi bir alan kaybının olduğunu gözlemlediklerini aktaran Alaeddinoğlu, "Van Gölü tamamen kuruyacak bir göl değil; hem derin hem geniş bir su kütlesi. Ancak su almamaya devam ettikçe kimyası bozuluyor. Göl sıradan bir su kütlesi değil; önemli bir ekosisteme sahip. İnci kefali, bölgenin ekonomisi için büyük öneme sahip. Balıklar üreme döneminde akarsulara göç ediyor. Fakat kar sularının azalması ve kaynakların beslenmemesi, akarsuların debisini düşürüyor. Akarsular yeterince akmadığında milyonlarca balığın üreme göçü tehlikeye giriyor. Bu durum hem balık popülasyonunu hem de bölge halkının geçimini tehdit ediyor. Sazlık ve geçiş alanlarının kaybolması, göl–akarsu bağlantısını daha da zayıflatıyor. Uydu görüntülerine göre gölde ciddi bir alan kaybı yaşanıyor ve bu süreç devam edecek. Her yıl bir önceki yıldan daha sıcak geçiyor ve bu eğilim sürüyor. Dünya geçmişte sıcak ve soğuk dönemler yaşamış olsa da bugün yaşanan değişim çok hızlı ve insan etkisiyle ilerliyor. Jeopolitik krizler, ülkelerin kendi çıkarlarını öncelemesi ve verilen iklim taahhütlerinin büyük bölümünün uygulanmaması süreci daha da kötüleştiriyor" diye konuştu. 
 
'HATALI KULLANIM SUSUZ BIRAKABİLİR'
 
Yeraltı suyunun kontrolsüz bir şekilde tüketilmesinin yerleşim alanlarının susuz kalmasına neden olacağı uyarısında bulunan Alaeddinoğlu, “Türkiye’nin önemli bir bölümü kuraklık baskısı altında. İç Anadolu’da çölleşme belirtileri artıyor. Akdeniz iklim kuşağında yer alan Van Gölü Havzası da bu süreçten en çok etkilenecek alanlardan biri. Önümüzdeki yıllarda su kaynakları hem içme–kullanma suyu hem sanayi hem de tarım açısından yeterli olmayabilir. Zorunlu olarak bazı tercihler yapılmak zorunda kalınabilir. Yasal düzenlemeler yapılmaya başlansa da su yönetimi hala yeterince güçlü değil. Havzanın su potansiyeli, tüketimi ve gelecek projeksiyonları net planlanmış değil. Oysa su tüketimini sınırlayan, yeraltı sularının kontrolsüz kullanımını engelleyen yaptırımlar gerekiyor. Dünya genelinde birçok ülkede yeraltı suyuna kuyu açılması bile sıkı izinlere bağlıyken Türkiye’de bu kontrol zayıf. Bu hatalı kullanım, yeraltı suyu tükenince bütün bir yerleşimin susuz kalmasına yol açabilir” dedi.
 
 
'ŞEHİRLER TAŞINABİLİR' 
 
Havzanın doğru bir şekilde yönetilmemesi halinde gelecekte şehirlerin taşınmasının bile konuşulacağını söyleyen Alaeddinoğlu, “Yeraltı suyu tükenirse yüz binlerce insanın içme suyu, sanayi ve tarım suyu riske girer. Bu nedenle havzayı bir bütün olarak yönetmek şart. Eğer süreç doğru yönetilmezse gelecekte şehirlerin taşınması bile gündeme gelebilir. Ancak gerekli adımlar atılırsa bu sürece uyum sağlamak mümkündür. Bunun için güçlü bir irade ve kararlı bir su yönetimi politikası gerekiyor" önerisinde bulundu.
 
MA / Zeynep Durgut