Mehmet Murat Yıldırım *
Henüz 12 yaşında bir çocuktum öldüğünde, bir televizyon kanalında duydum. ''Ahmet Kaya yaşamını yitirdi." Bir vatan haininin ölümü gibi lanse ediliyordu. Ertesi gün okulda bir arkadaşım dersin tam ortasında öğretmenden izin isteyerek ayağa kalktı ve "öğretmenim Ahmet Kaya ölmüş" dedi. Sanırım inkılap tarihi dersiydi, öğretmenin söylediklerini dün gibi hatırlıyorum, "oh oh iyi oldu, dünya bir hainden kurtuldu." O sözler o anda içime oturdu. O yıllarda Ahmet Kaya'yı çok iyi tanımasam da Kürt olduğunu ve Kürtçe bir şarkı söylemek istediği için dışlandığını, yargılandığını ve sürgünde olduğunu biliyordum. Ben de bir Kürt’tüm ve Ahmet Kaya'nın yaşadıkları zoruma gidiyordu. Politikaya merhaba dememin sebeplerinden biri Ahmet Kaya oldu. Onun şarkılarını dinledikçe aydınlanıyordum adeta. Ahmet Kaya şarkıları dinlerken kaç kaset, kaç teyp eskittim hatırlamıyorum.
Ahmet Kaya yaşamını Türkiye barışına, insan haklarına ve halkların kardeşliğine adamış bir sanatçıydı. Sanat hayatı boyunca bu idealler uğruna müzik yaptı. Kürt olduğunu herkesin bilmesini ve onu demokrat bir Kürt olarak kabullenmelerini istiyordu. Her fırsatta halkların kardeşçe yaşaması gerektiğini söylüyor, Türkiye Cumhuriyeti'nde insan hakları konusunda yaşanan aksaklıkları gün yüzüne çıkartmak için çabalıyordu. Ahmet Kaya aslında her kesim tarafından sevilen bir insandı. Sağ cenap tarafından yer yer dışlansa da yaptığı şarkıları dilden dile yayılıyordu. Gün geliyor solcular da eleştiriyorlardı Ahmet'i "böyle solcu olmaz" diyorlardı.
O GECEDEN SONRA
O geceye kadar hayati bir meselesi yoktu Ahmet Kaya'nın. İşin rengi o salonda değişti. Ne olmuştu şöyle bir hatırlayalım;10 Şubat 1999 akşamı Magazin Gazetecileri Derneği'nin düzenlediği ödül töreninde yılın en iyi sanatçısı ödülünü aldı Ahmet Kaya. O esnada bir konuşma yapmak istedi. "Ben bu ödülü yalnızca kendi adıma değil, bu ödülü İnsan Hakları Derneği adına, bu ödülü Cumartesi Anneleri adına, bu ödülü magazine emek veren tüm insanlar adına, bu ödülü bütün Türkiye halkı adına alıyorum. Bir de şunu söyleyeyim; bu misyonu sana kim yükledi diye sormasınlar. Bu misyonu bana tarih yükledi. Bir şey daha söyleyeceğim, önümüzdeki kasette Kürt asıllı olduğum için Kürtçe bir şarkı yapıyorum ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Bu klibi yayınlayacak yürekli insanların olduğunu biliyorum, yayınlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını da biliyorum" dedi ve kıyamet koptu! Türkiye'de Kürt düşmanlığının zirve yaptığı o günlerde o salonu dolduran, kendilerini sanatçı olarak nitelendiren bir güruh tarafından yuhalanmaya başladı Ahmet Kaya. Çatallar, kaşıklar havada uçuşuyordu. Ahmet salondan apar topar çıkartıldı ve o geceden sonra başından bela eksik olmadı.
ÜLKESİNİ TERK ETMEK ZORUNDA KALDI
O gecenin ardından, 1993 yılında Berlin'de Kürt İş Adamları Derneği'nin düzenlediği bir gecede verdiği iddia edilen bir konsere ilişkin fotoğrafların Hürriyet Gazetesi'nde yayınlanması Ahmet Kaya'nın başını iyice derde soktu. "Bölücü PKK örgütüne yardım ve yataklık yaptığı ve halkı ırk farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla hakkında İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde toplam 10.5 yıl ağır hapis istemiyle iki ayrı dava açıldı. Akabinde birçok dava daha. Ahmet Kaya o günlerde kendini bir türlü ifade edemedi. Ya da etti ama anlamak istemediler. Bu olaylar zinciri Ahmet Kaya'yı Paris'e kadar sürükledi. Ülkesinden ayrı kalmak Ahmet Kaya için büyük bir travma haline gelmişti. Bu ruh hali yeni yaptığı bestelere de yansıyordu. Her verdiği demeçte 'ülkesine aşık' bir insan olduğunu belirtse de Türkiye Cumhuriyeti onu bir hain olarak görmeye devam ediyordu. Ahmet Kaya 'Sürgün' olarak nitelendirdiği Paris günlerine çok fazla dayanamadı. 16 Kasım 2000 tarihinde hayata ebediyen gözlerini yumdu. 43 yaşında yaşama veda eden Ahmet Kaya, arkasında yüzlerce şarkı, milyonlarca hayran, 2 çocuk ve bir eş bıraktı. Lamı cimi yok, Ahmet Kaya, Kürt halkının ve tüm ezilen halkların haklarını savunduğu için ve Kürtçenin yasal statüye ulaşması gerektiğini söylediği için yargılandı, ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve o hasretle yaşamını yitirdi.
BUGÜN BİNLERCE AHMET KAYA SÜRGÜNDE
Aradan tam 22 yıl geçti. Peki, ne değişti? Yer yer Ahmet Kaya'nın haklılığını savunan AKP'li Cumhurbaşkanı ülkeyi 90'lı yıllardan daha karanlık bir sürece soktu. Bugün binlerce Ahmet Kaya sürgünde, cezaevlerinde. Fikrini beyan eden, baskıcı AKP iktidarını eleştiren herkes Ahmet Kaya'nın yaşadıklarını yaşıyor. Erdoğan, Kürt halkının yıllardır verdiği mücadeleyle elde ettiği kazanımları kendisine mal etmeye çalışıyor. Bununla da yetinmiyor. Yer yer o kazanımları hiçe sayarak politika yürütüyor. Baskı ve zulüm bugün Türkiye'deki milyonlarca aydının yakasını bırakmıyor.
Ahmet Kaya, Kürtçe bir şarkı söylemek istemişti ve bu şarkıya bir klip çekmek. Bunu ülkesinde yapamadı. Faşist zihniyet müsaade etmedi. Ahmet ağabey, bu karanlık güruhla mücadele ederken 22 yıl önce bugün yaşamını yitirdi. Bizlere en büyük mirası kararlılığı ve fikirleri oldu. Bizler bugün onun sazıyla, sözüyle araladığı kapıyı açmak için mücadele etmeyi sürdürüyoruz. Er ya da geç yıkılacak o duvarlar ve özgürleşecek tüm halklar...
*Gazeteci