AMED - Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin ağır bir biçimde devam ettiğini belirten ÖHD’li Yunus Muratakan, “Öcalan umut hakkından faydalandırılıp özgür koşullarda çalışma imkanına sahip olursa süreç için muazzam olacaktır” dedi.
İmralı F tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” gündemdeki yerini koruyor. Çağrıya rağmen iktidar ve devlet henüz adım atmazken, Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit de devam ediyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi Üyesi Yunus Muratakan, “umut hakkı” kararının uygulamaması ve devam eden tecride dair değerlendirmelerde bulundu.
Tecridin devam ettiğini belirten Muratakan,“Bu nedenle Sayın Öcalan’ın avukatlarına ulaşma hakkının engellendiği, hukuki yardımdan faydalandırılmadığı, aile görüşmelerini gerçekleştirilmediği, haber alma hakkının kullandırtılmadığı açıktır. Bu da tecridin hala çok ağır bir biçimde devam ettiğini göstermektedir” dedi.
‘UMUT HAKKI DÜZENLEMELİDİR’
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “umut hakkı”na dair yaptığı çağrıyı anımsatan Muratakan, “Türkiye birçok temel hak ve hürriyetleri ilgilendiren uluslararası sözleşmeleri kabul eden ve bu sözleşmeleri neredeyse Anayasa’yla eş değer gören bir devlettir. Dolayısıyla Türkiye’nin bağlandığı sözleşmelerde, yurttaşlara tanınan hakları belli bir şarta veyahut koşula bağlı bir şekilde kullandırılmasına gerekçe yapması doğru değildir. Bu nedenle Bahçeli’nin, Sayın Öcalan’ın umut hakkından faydalandırılmasını örgütün feshine bağlaması kabul edilebilir değildir” diye belirtti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) daha önce “Öcalan -Türkiye” kararında Abdullah Öcalan’ın indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çaptırılmasını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesinde düzenlenen “işkence” yasağına aykırı bulduğunu hatırlatan Muratakan, “Dolayısıyla Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi’nin (BK) de Türkiye’ye daha önce yaptığı umut hakkının düzenlenmesi için idari veyahut yargısal mekanizmaların kurulmasına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısını başka bir gerekçeyle engellemek hukuka uygun değildir. Bir an önce düzenlemesinin yapılıp Sayın Öcalan’ın umut hakkından faydalandırılması gerekiyor” diye konuştu.
‘ÖN AÇICI OLACAKTIR’
Sürecin selametle ilerleyebilmesi için “umut hakkı”nın bir gerekçeye dayandırılmaması gerektiğinin altını çizen Muratakan, “Eğer Kürt-Türk ilişkileri yeni bir hukuk üzerinden inşa edilecekse, bunun silahsızlanmanın dışında aynı zamanda AYM’yi, kanunları, Türkiye’deki müfredatı, zihniyeti değiştirici, dönüştürücü faaliyetlerle desteklenmesi gerekiyor. Bu başlı başına başka bir konudur. Umut hakkıyla doğrudan bağlantılı değildir. Ancak bunu unutmamak gerekiyor; Sayın Öcalan’ın Türkiye’de ve Ortadoğu’da etki ettiği çok yoğun bir toplumsal kesim var. Sayın Öcalan’ın fikirleri, görüşleri çok ciddi anlamda bu toplumsal kesimlere etki etmektedir. Eğer Sayın Öcalan umut hakkından faydalandırılıp ya da kendi fiziki özgürlüğünün sağlanabileceği özgür koşullarda çalışma imkanına sahip olursa, bu durum aynı zamanda yeniden Kürt-Türk ilişkilerinin inşa edilmesi boyutunda da muazzam ön açıcı olacaktır” ifadelerini kullandı.
DEMOKRATİK TOPLUMDUR
Muratakan “Bugün bahsedilen umut hakkı sadece bir bireyin indirimsiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası nedeniyle ömür boyu cezasının infazından vazgeçilmesi değildir. Bugün örülmeye çalışılan bir barış umududur, eşit ve özgür insanların yaşamış olduğu toprakların inşasıdır. Bugün örülmeye çalışılan demokratik toplum ve demokratik hukuktur. Dolayısıyla yapılması gereken şey umut hakkının yasal değişikliği için bir an önce yargısal veya idari mekanizmaların oluşturulmasıdır” şeklinde konuştu.
MECLİS'E ÇAĞRI
Bu süreçte atılması gereken adımlar noktasında yapılan kimi çağrılara karşı iktidarın, “mevzuatta yok” açıklamalarına da değinen Muratakan, “Eğer kanununda sınırlandırıcı hakların kullanımı noktasında sınırlandırıcı bir hüküm varsa, bu sınırlandırıcı hükmün, kanunun nasıl değiştirileceğine ilişkin yasal mevzuatı da bellidir. Çok rahatlıkla mevzuat değişiklikleri yapılabilir. Bunun önünde yasal engel yoktur. Bahçeli’nin de ‘Öcalan gelip Meclis’te konuşsun’ demesi esasında Kürt sorununun çözümünü Meclis öncelikli çözülmesi yönünde bir çağrıdır. Dolayısıyla Ceza İnfaz Kanunu’nda bazı değişiklikler Cumhur İttifakı, DEM Parti ve diğer partilerin destekleriyle çok rahatlıkla yapılabilir. Tecridin kaldırılması, Sayın Öcalan’ın fiziksel koşullarının sağlanması, özgür çalışma ortamının sağlanması gerekiyor. Kürt sorununun çözümü noktasında Kürt-Türk ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi noktasında Türkiye eğer samimiyse yasal mevzuatlar tümüyle değiştirilebilir. Bu zor bir şey değil” diye konuştu.
ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
Kürt sorunun çözümünün soruna neden olan durumların ortadan kaldırılmasıyla mümkün olduğunun altını çizen Muratakan, “1924 Anayasası, Anadolu ve Kürdistan’daki etnik, dini, kültürel farklılıkların tümünü kabul etmeyen, sadece Türk kimliğini kabul eden bir Anayasa. Dolayısıyla farklı kültürlerin, etnisitelerin, milletlerin, dinlerin ve mezheplerin olduğu bir bölgede, coğrafyada tekçi bir anlayışla orayı dar bir kalıba sıkıştırmak, hayatın ve hakikatin dışına çıkmaktır. Dolayısıyla Türkiye’de yaşayan yurttaşların farklı etnik, dini, kültürel, mezhep ve kimliklere sahip olduklarını kabul etmek ve bu yönde hukuki değişiklikler yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.
‘HERKES SÜRECE DESTEK OLMALI’
Süreç bağlamında hukukçulara da sorumluluk düştüğünü kaydeden Muratakan, şunları kaydetti: “Hukukçular öncelikle çatışma çözümleri, hakikatlerin araştırılması, onarıcı adalet, yüzleşme ve benzeri çalışmaları çok yoğun bir şekilde yürütmelidirler. Bu çalışmaları kamuoyuyla paylaşmalı, zenginleştirmeli, akademilerin faaliyete geçmesi için çağrıcı olmalıdır. Bu topraklar kana, ölüme, hukuksuzluğa doydu. Adil, barışçıl bir toplumun inşası için bir an önce herkes elinden geleni yapmalı ve bu sürece destek olmalıdır.”
MA / Rukiye Payiz Adıgüzel