RIHA - Toplumsal barış için eşit yurttaşlık ve anadilde eğitim temelinde yasal ve anayasal değişiklerin yapılması gerektiğini belirten Riha Barosu Başkanı Abdullah Öncel, toplumsal barışın sağlanması için "umut hakkı”nın uygulanması gerektiğini söyledi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" sonrası PKK, 12’nci Kongresi’ni toplayarak “çalışmaları sonlandırma” kararı aldı. Kürt sorununun demokratik çözümü bağlamında yürütülen sürecin yankıları ulusal ve uluslararası kamuoyunda devam ediyor.
Riha Barosu Başkanı Abdullah Öncel, yeni sürece dair değerlendirmelerde bulundu.
‘PKK’NİN KARARI BİR MİLAT’
Yaklaşık 40 yıldır ve ağır tahribata neden olan çatışmalı süreci sona erdirme iradesinin ortaya konulmasının anlamlı ve kıymetli olduğunu belirten Öncel, PKK'nin silahlı faaliyetlerini sona erdirme kararını “toplumsal bir milat” olarak yorumladı. Öncel, "Bu karar çok anlamlıdır. Türkiye siyasal iktidar aktörlerinin ve muhalefet partilerinin bu konudaki iradeye destek vermiş olmaları gerçekten bizler açısından son derece umut verici bir gelişme olarak değerlidir. Silahların susmuş olması, PKK'nin çalışmalarını sona erdirmesine dair iradesini, elbette olumlu bir karar olarak değerlendirmekle beraber; barışın sadece silahsızlık ortamı anlamına gelmediğini, sorunların gerçekçi bir şekilde konuşulup-tartışıldığı bir zeminin kapısının aralandığını bilmekteyiz. Her ne kadar PKK tarafından silahlı mücadelenin son bulduğu yönünde bir karar açıklanmış olsa da, barışın kalıcı olması adına sadece silahların bırakılması iradesinin ortaya konulmasının yeterli olmadığını değerlendirmekteyiz. Öncelikle demokratik bir toplum düzeninin oluşması için son 40 yıldır temel özgürlüklere dönük müdahalelerin biran önce son bulması ve yasal zeminin oluşturulması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
'KAYYIMLAR HUKUKUN İHLALİDİR'
Barışın kalıcı hale gelmesi için yapılması gerekenlere işaret eden Öncel, "Eşit yurttaşlığı temel alan ihlallerin kaldırılması, eşit yurttaşlığı pekiştirecek anayasal düzenlemelerin biran önce hayata geçmesi gerekiyor. Son 20 yıldır yurttaşların seçtiği belediye başkanlarına kayyım atanması bir gerçek. Sudan bahaneler ile seçmenin iradesinin tecelli olduğu sandığa müdahale edilmiştir. Kayyımlar hukuk ihlalidir. Bu uygulamaların biran önce sona erdirilerek görevden alınan belediye başkanlarının tekrar görevlerine iade edilmesi gerekiyor. Yerlerine kayyım atanan belediye başkanlarının biran önce görevlerine iade edilmesi gerekir. Bununla ilgili yasal düzenlemenin biran önce yapılması gerekir" diye konuştu.
'HASTA TUTSAKLAR SERBEST KALMALI'
Cezaevlerinde tutulan hasta tutsakların biran önce serbest bırakılması çağrısında bulunan Öncel, "Ağır hasta mahpusların biran önce tahliyelerinin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Binlerce örgüt üyesinin olduğu bir gerçektir. Silahlara veda eden örgütün üyelerine dair yasal düzenlemelerin biran önce yapılması gerekir. Onarıcı adalet kavramının, geçmişte yaşanan ağır hak ihlalleri ile yüzleşmesi ve adaletin tesisi için etkili mekanizmaların işletilmesi gerekiyor. Uzun yıllardır legal alanda siyaset yapan meslektaşım Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının biran önce tahliye edilmesi gerekir. Muhalif siyaset yaptığı için tutuklanan herkes için yasal düzenlemelerin yapılarak tahliye edilmeleri gerekir. Siyaset yaptığı için birçok insan cezaevlerine atıldı ve 'örgüt üyesi' olduğu iddia edildi. Yıllarca insanlar bundan kaynaklı mağdur edildi. Suçun yasal unsurları oluşmadan, sırf siyasal iktidarın hoşuna gitmeyen şekilde siyaset yaptıkları için insanlar cezaevinde" diye belirtti.
'ÖRGÜT YOKSA SUÇLAMADA YOK'
Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) tutsaklar hakkında verdiği bazı kararlara uyulmadığına dikkati çeken Öncel, "Ekrem İmamoğlu hakkında da 'örgüt üyeliği, örgüte yardım ve yataklık etme' iddiaları ile soruşturma açıldı. Bu suçlamaların alt metninde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atamak olduğu malumunuz. Yargı erki bu suçlamada tahliye verdi, ancak yolsuzluk suçlaması ile ilgili tutuklama kararı verdi. Örgüt kendini feshettiğine göre, hukuken yok hükmündedir. Bu sebeple artık biran önce hukuki tanımı yapıp PKK üyeliği veya yardım etme ile ilgili yapılan yargılamaları düşürmek ve örgütü 'terör örgütü' kapsamı dışında tutmak gerekiyor. Mağdur edilen on binlerce kişinin hak ve hukukunu iade etmek gerekiyor. PKK 'terör örgütü listesinden' çıkarılıp, bu kapsamda yargılanan, ceza alan kişilerin haklarının iade edilmesi, cezaevinde tutulan kişilerin tahliye edilmesi gerektiğini düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
'UMUT HAKKI UYGULANMALI'
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ((AİHS) göre tahliye imkanı olmaksızın bir kişinin ömür boyu hapiste tutulmasının işkence ve kötü muamele yasağına aykırı olduğunu vurgulayan Öncel, AİHM 2014 yılında Abdullah Öcalan için de benzer bir karar vererek, "umut hakkı”nın ihlal edildiğini söyledi. Toplumsal barışın sağlanması için "umut hakkı”nın uygulanması gerektiğini dile getiren Öncel, bunları belirtti: "AİHM, bir kişinin 25 yıldan fazla cezaevinde tutulmasını işkence olarak saymakta. Biran önce bu kapsamda olan tutsakların tahliye edilmesinin önü açılmalı. Bugüne kadar yitirilen 50 bin insan, ağır işkence gören, sakatlanan, yerinden yurdundan edilen on binlerce insan var. On binlerce ocak söndü. Yüz binlerce kişi haksız hukuksuz yere yargılandı, cezaevine girdi. Çok acılar yaşandı. Bu barış sürecinin kahramanlarından biri Sırrı Süreyya Önder'di. Çok emek verdi. Taraflı tarafsız kimin bu süreçte katkısı varsa; Sayın Öcalan, Sayın Bahçeli, Sayın Önder, İmralı Heyeti'nin tamamı, örgüt yöneticileri, sağduyulu davranıp sürece destek veren herkese şahsım adına teşekkür ediyorum. Ülkemiz 50 yıldır süren çatışmalı süreçte ağır bedeller verdi. Bu sürecin sona erdirilmiş olması mutluluk verici. Bu sürecin sona erdirilmesi ile birlikte hukuk örgütleri, barolara çok önemli görevler düşüyor. Aslında en büyük problem bundan sonra başlıyor."
ATILMASI GEREKEN ADIMLAR
"Derhal cezaevinde hukuka aykırı bir şekilde tutulan mahkumların tahliye edilmesi için yasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor" diyen Öncel, atılması gereken adımları şöyle sıraladı: "Silah bırakan örgüt üyeleri ile ilgili kendilerini güvencede bulmalarına dönük yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor. Barışın sözde olmadığını, gerçek barış olduğunu göstermek için yeni bir anayasanın yapılması gerekiyor. Kürtlerin eşit yurttaşlık noktasında kendilerini bu ülkenin bir parçası olarak görmesi gerek. Anadilde eğitim, Kürtlerin kendilerini çok rahat ifade edebilecekleri 'Biz Türkiye toplumunun bir parçasıyız' dedirtecek anayasal düzenlemelerin hayata geçmesi gerekiyor. Sayın Öcalan hakkında umut hakkı uygulanması gerekiyor."
'TOPLUMSAL MUTABAKATA İHTİYACIMIZ VAR'
Yurttaşların barışa susadığını belirten Öncel, "Türkiye uzun vadede geleceğe umutla bakacak bir dönemin kapısını araladı. Hem devlet, hem de örgüt bu kapıyı açtı. Buradan geri dönüş olmaması noktasında sivil toplum örgütlerinin üzerine önemli görevler düşmekte. Bir toplumsal mutabakata ihtiyacımız var. Çatışmalı ortamdan nemalanan, süreci baltalamak isteyenler olacaktır. O kapı açıldı, o kapıdan geri dönüşün olmadığını, olmayacağını göstermemiz gerekiyor. Türkiye'yi aydınlık, güneşli günler bekliyor."
MA / Emrullah Acar